Ekşi yüzlünün balı acı olur

 

   Bu yola ilk başladığımda hayata ve insana dair olan yazıları paylaşmak istediğimi söylemiştim. Kimi zaman yüreğimizin coşkusunu paylaşacağız, kimi zaman unuttuklarımızı anımsayacağız diyerek çıkmıştım yola. Yazılarımda alıntılar oluyor, bunu da zaten alıntı yaptığım yazarın adını vererek paylaşıyorum sizlerle. Çünkü biliyorum ki Rabbim bir kul hakkını, birde kendisine isyan edenleri affetmeyeceğini söylüyor. Ben burada sizlerle paylaştığım yazının sahibini söylememiş olursam büyük vebal almış olurum.

   Bunları neden anlattım; çünkü güzellikleri paylaşmak adına buradayım. Efendiler Efendisinin veda hutbesinde de dediği gibi bu “Bu sözlerimi burada olanlar, burada olmayanlara anlatsın” diyor ya, bende bir aracı ya da bir yorumcu gibi hissederek kendimi sizinle paylaşmak istiyorum bazı yazıları.

   Ama şunu da söylemeden geçmeyeceğim: Bana göre “güzel” olan, size göre “çirkin” olabilir. Bu nedenle, insanlara kabullerimizi dayatmak yerine, bize güzel geleni ve güzel bildiğimizi, kendi nefsimizde yaşatmalı ve çevremize örnek olmalıyız. Önyargılarımızla kimseyi mahkûm etmez ve eleştirmezsek çevremizde özgür insanların çoğaldığını görürüz. Tanrı olmaya kalkışırsan, kulluk makamından düşersin.

   Şeyh Sadi, “Bostan ve Gülistan” adlı kitabında bir hikâye anlatır:

   “Tatlı dilli, güler yüzlü bir adam bal satardı. Bu öyle bir adamdı ki, gönüller onun tatlılığından yanardı. O kadar tatlı ve ahlaklı bir insandı ki, mesela bal satmayıp da zehir satacak olsa idi, herkes zehri onun elinden bal gibi yerdi.

   Suratsızın, hasedin biri, bu güzel insanın bal satışını kıskanıp; o da bal satmak istedi. Bal tablası başında, ekşi sirke kaşında, mahalle mahalle dolaştı. “bal bal” diye bağırdı; fakat balına müşteri şöyle dursun, sinek bile konmadı. Akşam oldu, eli boş evine döndü. Karısı ona şaka yollu: “Ekşi yüzlünün balı acı olur!” dedi.

   Arkadaş! Yürü, ırmaktan sıcak su iç, ekşi yüzlü insanın elinden şeker şerbeti içme!”

   Şeyh Sadi ne kadar doğru söylüyor değil mi? Aradan uzun yıllar geçmiş olsa da insanımız hep aynı. Huyu, ahlakı, davranışı her zaman aynı. Bazen dışarı alışverişe çıktığınız zaman bir şey almayacaksanız bile o esnafın güler yüzüne, hatırına tutulup kalıyorsunuz ve elinizde poşetle çıkıyorsunuz dışarı. Hani “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” diyor ya atalarımız, bizimkide o hesap. Oysa eliyle bal satan insanlar var etrafımızda, peki ya, yüzüyle bal satanlar nerde? Hani bir söz vardır.“Himmetin neye ise, kıymetinde ona göredir”.

   Ya Salih ol, ya Salihlerle beraber ol

   Ya iyi ol, ya da iyilerle beraber ol

   İyi olmak er kişinin işi, iyilerle beraber olmak ise her kişinin işi olması gereken şey.

   Dünyada bütün yaratılmışlar cinsleriyle gezer. Bir gün bir martının bir kargayla uçtuğunu gören mana ehli, bu işe önce bir anlam veremez; ama bunda bir iş olduğunu anlar ve kuşları takip eder. Kuşlar bir taşın üzerine konar ve yürümeye başlar. Bakar ki ikisi de aksaktır.

   Alimlerden bir tanesi saatlerce Leyla ile Mecnun\'un hikayesini anlatmış. Sonra dönmüş topluluğa (edepten dolayı anladınız mı? dememiş,) anlatabildim mi? diye sormuş. Kalabalığın içinden bir tanesi el kaldırıp sormuş; anlattınız anlatmasına da, Leyla Mecnun\'un nesi oluyordu…

Bu yazı toplam 2011 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum