Rahmet Sağanağı

  

 

   Sevgili Peygamber Efendimiz, saâdet meclisinde oturuyordu. Mescide bir esir grubu getirildi. O sırada Allah Resûlü (sas), bir kadının yana yakıla bir şeyler aradığını gördü. Kadın yakaladığı her çocuğu sinesine basıyor, kokluyor sonra bırakıyordu.
Sonra kendi yavrusunu buldu, bağrına bastı. Doyma bilmeden onu öpüyor, kokluyor, tekrar bağrına basıyordu. Allah Resûlü (sas) bu manzara karşısında iyice doldu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak parmağıyla yanındakilere bu kadını gösterdi ve: “Şu kadını görüyor musunuz?” dedi. Sahabe cevap verdi: “Evet Ya Rasulallah!” Allah Resûlü (sas) tekrar: “Bu kadın şu kucağındaki çocuğunu cehenneme atar mı?” diye sordu. Sahabe “Hayır ya Rasulallah!” karşılığını verdi. Ve işte bunun üzerine İki Cihan Serveri şu hikmet dolu sözleri söyledi: “Allah o kadından daha şefkatlidir, kullarını cehenneme atmak istemez.”

   İşte böylesine merhametli olan Yüce Rabbimiz, bize türlü fırsatlar vermektedir kendimize dönmemiz ve manevi dünyamızı zenginleştirmemiz için. Bunu da en çok üç aylar diye adlandırdığımız Recep, Şaban ve Ramazan aylarında veriyor. Rahmet damlalarını sağanak sağanak indiriyor üzerimize. “Rahmetim azabımı geçti” demiyor mu zaten Cenab-ı Hakk? O zaman azabından kurtulup Rahmetine sığınalım bizde gözyaşlarımızı sağanak yaparak. Sadece O\'na kul olduğumuzu unutmadan. Biliyoruz ki iman ateşi içimizde olursa ona hiçbir ateş tesir edemez.

   Bir gönül erinin dediği gibi:

  “Eğer âşık isen yare
   Sakın aldanma ağyare
   Düş İbrahim gibi nare
   Bu gülşende yanar olmaz”

Hz. İbrahim (a.s.) gibi imanımızı hayata dönüştürmeliyiz. Eğer şimdiye kadar yapmadıysak bu fırsat günlerinde yani üç aylar mevsiminde yapalım. Çünkü bu aylar çok bereketli kazanç mevsimidir. Bir koyup bin aldığımız kazanç kapısını kapatmayalım. Bu kapıyı son çıkış kapısı olarak görelim çünkü yarına çıkacağımızın garantisi yok. O halde boyun büküp, günahlarımıza tövbe ederek çalalım Rahmet kapısını, Hz. İsmail (a.s.) gibi teslim olalım bizi Yardana.

   Adamanın ve adanmanın yolunu öğretti bize Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. İsmail (a.s.). Ama bizler nasıl anlayalım ki, en büyük sermayemiz olan hayatı hoyratça yaşarken. Adamak ne, adanmak ne? Dünya maddi şeylerin peşinde koşan insanlarla dolu. Ben hiçbir şeye kurban olmam diyen bile kendi egosunun kurbanı değil mi?  “Sahibi benim” dediklerimizin, makamımızın, mevkiimizin, evlatlarımızın, malımızın gerçek sahibinin kim olduğunu unutmuşuz. İşte burada Hz. İbrahim(a.s.) ve Hz. İsmail(a.s.) insan hayatının adi şeyler uğrunda harcanmaması için, en yüce değerler uğruna adamayı ve adanmayı gösteriyorlar bize.

   Şu mübarek üç aylarda adayalım en sevdiklerimizi, Ramazana tertemiz ulaşmak için ayağımıza dolaşan günahlardan kurtulmaya bakalım. Peygamber Efendimizin yaptığı duayla bitirelim isterseniz yazımızı: “Allah"ım! Receb"i ve Şaban"ı hakkımızda mübarek kıl ve bizi Ramazan"a kavuştur”.

 

Bu yazı toplam 1344 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum