ŞEVKET TANDOĞAN

ŞEVKET TANDOĞAN

PATLAMAYA HAZIR BOMBA

 

            Şanlıurfa Ceza evinde 13 kişinin ölümüne ve bir çoğunun da yaralanmasına yol açan kavganın çıkış sebebi;söylentilere göre koğuştaki vantilatör’ün hangi tarafı soğutacağı tartışmasıymış.

            Aynı koğuşta, aynı havayı soluyan, bir arada yaşayan, yüz yüze bakan bu kader mahkumları, kardeş olduklarını unuturcasına sanki patlamaya hazır bomba gibi, sıcaktan da bunalarak, incir çekirdeğini bile doldurmayacak çok basit bir ihtilaftan kavgaya tutuşmuşlar, isyan ve yangın çıkarmışlar.

            Bu olay; ibret alınması ve üzerinde önemle düşünülmesi gereken çok dramatik, vahim bir hadisedir.

            Benzeri yürek yakan acı olaylara sıkça rastlıyoruz. Dikkatsiz bir kişinin ya da kasıtlı birisinin bir kibrit çakmasıyla nasıl ki, koskoca bir yeşil orman örtüsü yangınla kül oluyorsa; insanların sinir sistemini bozacak basit bir söz, ima ve hareket, aynen orman yangını gibi büyük olaylara ve hatta cinayetlere sebep olmaktadır.

            Aile içi basit sen-ben ihtilafından doğan geçimsizlikler ve nihayet yuvanın yıkılmasına varan boşanmalar sonunda, tarafların ve çocukların perişan olduklarını sıkça müşahede ediyoruz.

            Komşular arasındaki rahatsız edilme kavgaları, hoca-öğrenci arasındaki gerginlikler, son günlerin flaş olayları; hasta-doktor arbedesi ve daha pek çok sayamayacağımız istenmeyen olaylar acaba neden kaynaklanıyor?

            Yüzlerce can ve mal kaybına sebebiyet veren Trafik terörünü de düşünelim; Dalgın ve dikkatsiz ya da bilinçsiz kişilerin yol açtığı kazaları bir tarafa bırakalım ama, hız tutkunu kural tanımaz ve küstah trafik magandalarına ne demeli? Yollarda dehşet saçıyorlar. Bilerek veya bilmeyerek vuslat yollarını kan gölüne çeviriyorlar.

            Ülkeye büyük zarar veren, milletimizi üzüntüye boğan, ailelerine ve kendilerine derin acılar yaşatan tüm istenmeyen kötü olayların temelinde hiç şüphesiz sabırsızlık, hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük yatmaktadır. Tabiki, bu da eğitimsizlik, inançsızlık ve iman zaafiyetinden kaynaklanmaktadır.

            Artan zenginlik ve refah seviyesi, gelişen teknolojik imkânlar, tümüyle hayatı kolaylaştıran vasıtalar yine de insanları mutlu edemiyor. Apaçık görülüyor ki, kalplerdeki mânevî boşluk madde ile doldurulamıyor. Diğer bir ifadeyle; iman zafiyetinden kaynaklı ruhî bunalımlar, toplumsal cinnet; ancak ve ancak Kur’an Eczanesinde hazırlanacak ilaçla tedavi edilebilir. Tek cümleyle: Kurtuluş İslâm’dadır.

            Savaş alanında kendisine getirilen suyu, diğer yaralı kardeşine ikram eden ve bu fedakârlığı ancak göz işaretiyle yapabilecek derecede ağır yaralı olan Müslüman’ı düşünelim.

            “Ben bugün siftah ettim, Allah bereket versin. Ama komşum henüz bir satış yapamadı, diğer alışverişini de ondan yap.” Diyecek kadar birbirini seven esnafı göz önüne alalım.

            Her haksızlığa misli ile mukabele doğru değildir. Kötü söz, kötü sözle cevaplandırılmaz. Sövene sövülmez. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Öfkeyi yenmek ve sabretmek acıdır ve zordur, ama mükâfatı çok büyüktür. Sabredenler mutlaka kazanır. Hem de hesapsız çok kazanır.

            Atalarımız: “Sabırla koruk pekmez olur. Dut yaprağı atlas ipek olur.” Demişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i şeriflerde sabrı tavsiye eden o kadar hüküm vardır ki, buraya sığmaz. “Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” Mealindeki ayet anlayanlara yeter.

            Hz.Peygamberimiz (s.a.v.) “Müminin silahı ne güzeldir. Sabır ve dua.” Buyurmuştur. Yine Allah’ın Resûlü buyurmuştur ki; “İnsanlar tabaka tabaka yaratılmıştır. Kimi geç kızar,çabuk barışır. Kimisi de çabuk kızar,çabuk barışır. Bunlar birbirine yakındır. Bilmiş olunuz ki, bunların en hayırlısı geç kızıp çabuk barışan; en kötüsü de çabuk kızıp geç barışandır.”

            Büyük âlim ve fakih, mezhep imamımız İmam-ı Â’zam; mezun ettiği bir talebesini Basra’ya göreve gönderirken çok önemli nasihatlerde bulunmuştur. Asırlar içinde tazeliğini hiç kaybetmeyen bu öğütlerin bir bölümü şöyledir:

             “Bilmiş ol ki, insanlarla hoş geçinmezsen sana düşman olurlar. Anan,baban bile olsa senden hoşlanmazlar. Akraban olmayan kişilerle de güzel geçinirsen, sana ana baba gibi olurlar. Halkla yakından görüş. Fâcirlere mudâra göster;onları idare et. Hayırlı kimselerle arkadaşlık yap. Kimseyi hakir görme. Mürüvvette kusur etme. Sırrını kimseye söyleme. Denemedikçe kimsenin dostluğuna güvenme.Dürüst ve mütevâzî ol. Kibir’i at. Sana haksızlık etseler de sen etme. Vefadan ayrılma. Takvâ’ya sarıl…”

            Naçizane ben de: Sıkıntıların ilacı sabrı ve hakkı tavsiye ediyorum.

            HÜDÂYA EMANET OLUNUZ. 

Bu yazı toplam 1147 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum