Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

Kentin Kendindir!

 

Ya da Alternatif Kent Konseyi!

Yetmiş bin hayatın dolaştığı şehrin caddelerinde, tesbih taneleri misali dağılmış “ayrı yürekler”e bir imame lazım ki, zamanın kopardığı coşku, kuvveden fiile geçebilsin.

Çağlar boyu isimler değişmiş, kavramlar asla!... Bütün frigmanlarıyla, sembolleriyle, değer(!) yargılarıyla antik Mısır, Yunan, Roma…. makyajlanmış yeni görünümüyle, şehirlerde boy gösteriyor.

Binlerce yıl var ki yasama, yargı, yürütme… yetki karmaşası; güç odakları, her türlü müdahale… tüm aymazlığıyla bünyeleri iğfal etmiş; “gücü gücü yetene” mantığı ülkeleri harap düşürmüş; “eşkıya dünyaya hükümran olmuş.”

Bu çılgınlığa ”dur” demeli!

Diriliş, şehirlerde başlar.

Her tabela, “danışılacak” bir merci; her kişi “görüşülecek” birey; üç kişilik her duruş “değer”leri hayata geçirmek üzere bir araya gelmiş “ortak akıl fırtınası.”

Yeter ki daha fazla vakit kaybetmeden “insan kaynakları”na yönelsin, şehrin insanı. İnansın, güvensin; o zaman görecek ki  bir ömür “yakın bulduğu” fikirlere ne kadar uzak…. “uzak düştüğüne” ne denli yakın!

Yetmiş bin yürek, bırakalım bir şehri imar etmeyi… bir coğrafyayı ihya edebilir. Önce her ferdi, “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” özgüveniyle ve sorumluluğuyla kuşansın.

Her meslek, meşrep, mezhep, yol, niyet… kendini ifade edebilsin… özgürce… “korunma” zırhına bürünmeden.

Çiftçiler, sanayiciler, besiciler, esnaf… bir tarafta…

Eğitimciler, sağlıkçılar, sivil savunmacılar, diğer tarafta…

Yüz yılın kentini şaha kaldırmak için, bir vücudun organları misali, düşündüğünü derhal uygulayacak medeni cesarete kavuşsun. İnsan ve para iyi yönetilsin; gelir artırıcı yollara gidilsin.

Betonunu, asfaltını; taşını, tuğlasını; domatesini, biberini; buğdayını, kavununu… kendi üretsin. Muhanete muhtaç olmasın. Tüketici sınıf, tükettiği kadarını üretsin; denge korunsun!

Ulaşımın önündeki engeller kalksın; bu şehrin insanı istediği vakit, istediği yere gidebilsin. Şeffaf olsun her şey!

Yerel yönetim öncülük etsin. Ödediği ÇTV"sini, binanın dışına çıktığında, parka kurulan dev ekranda izleyebilsin. “Devletin malı” değil, “halkın malı” anlayışı gelişsin, “yemeyen …..” dönemi sona ersin.

Bürokrat selam alsın, selam versin. Tıpkı öğrencinin davranış notu gibi, bürokrat da “akil adamlar” heyetinin varlığıyla terlesin; yan gelip yatmasın.

Projesi olmayan parti, dernek, grup, kişi… “malulen” emekli olsun.

Bütün hazine arazileri bir haftada parka dönüşsün ki, şehrin akciğerleri korunabilsin; şehrin on kilometre kuzey doğusunda yamaçlara kurulacak yüz binlik kentle, unutulan değerler hayat bulsun.

Yeni şehrin adı referandumla belirlensin. Çocuk, gençlik, esnaf… meclisleri kurulsun. Bir meclisin aldığı kararı kimse bozamasın. İşçi-memur ayrımı kalksın; kabiliyetine göre iş görsün “herkes”.

“Adama göre iş” değil; “işe göre adam” devri başlasın; “İşi, ehil olana veriniz!” Yüce Buyruğu, kavgayı, bölünmeyi önlesin. Hiçbir kurum, götüremediği hizmetin vergisini almasın.

Dükkanı yanan esnaf, “Esnaf Kefalet”ten destek bulsun… hem su parası verip hem de “bidon”lara mahkum olmasın… gidip gelen elektriğin bozduğu beyaz eşyasını, yenisiyle değiştirsin.

“İnsan hakları” hayatı boyunca hak, hukuk tanımayan zihniyetten azad edilsin; Yaradan"nın bahşettiği haklardan ve ödevlerden yararlansın tüm canlılar…

İnsanla Rabb"i arasına konan engeller bir bir aşılsın…

Görev alınmaz, verilir; altın kuralı çiğnenmesin; kimse kimsenin kuyusunu kazmasın; bahçesindeki kuyuyu kazsın ki su çıksın; ne olur ne olmaz!

 

Bu yazı toplam 2279 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum