İyiliği Emretmek Kötülükten Sakındırmak

İslam"ın farzlarından birisi de emr-i ma"ruf ve nehy-i münker (iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak) tır.

Kur"ân-ı Kerim"de bu farz ümmetin bir şiarı (temel özelliği) olarak zikredilir. Yüce Allah şöyle buyurur:

“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah"a inanırsınız. Ehl-i Kitap ta inansaydı elbet bu kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler de var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.

İyiliği emir ve kötülüğü nehiy için “ilim” gerekir. Yani “iyi” ve “kötü” nün ne olduğunu bilmek gerekli olduğu gibi niçin iyi ve niçin kötü olduğunu da açıklayabilmek gerekir.

O halde bir müslüman için öncelikli farz dinin emir ve yasaklarını öğrenmesidir.

İslam"a göre Allah ve Resulünün emrettiği şeyler “iyi” dir, yasakladıkları ise “kötü” dür. Emirlere “farz” , yasaklara ise “haram” denir. Farzlar ve haramlar akılla değil vahiyle yani Allah ve Resulünün bildirmesiyle bilinir. Yapılması yasak olmayan şeylere “helal”, mübah” ve “caiz” denir.

İlim iman ve salih amel bir mü"mine dünya ve ahiret mutluluğu kazandıracak üç ana özelliktir. İlim imanı iman ise salih ameli gerektirir. Allah bildiğiyle amel edene bilmediğini öğretir. Bildiği halde uygulamayan kişi ise ağır bir sorumluluk altında kalır.

Zamanımızda İslam"a aykırı uygulamaların bir kısmı İslami bilgi eksikliğinden veya yanlış bilmekten kaynaklanmaktadır. Heva ve hevese uyarak bilgisizce İslami hükümler hakkında konuşmak bir mü"mini çok yönlü vebal altında bırakır: Birincisi, kendisine ilim farz olduğu halde öğrenmemiştir, ikincisi ise yanlış ve yanıltıcı bilgisiyle başkalarını da yanlışa düşürmüştür. Bir mü"minin bu hususta çok hassas olması, bilmediği bir konuda konuşmaması ve bilenlere sorması gerekir. Bunlar Kur"an"ın emirleridir. (Bkz. İsra 36; Enbiya 7)

“Emr-i ma"ruf” =iyiyi tavsıye olarak okuyucularıma şu uzun kış gecelerinde her hafta bir islami konuyu sohbet ve seminer tarzında bilen birisinin gözetiminde öğrenmelerini tavsıye ediyorum.

Zamanımızda çeşitli sebeplerle terkedilen emr-i ma"ruf, nehy-i münker vazifesi bir cihad hükmündedir ve ihya edilmesi gereken farzlardandır.

Hakkı söylemekten çekinmek büyük vebali gerektirir. Yüce Allah “İnsanlardan korkmayın benden korkun” (Bakara 150) buyuruyor.

Helali “helal” , haramı da “haram” olarak kabul edip inanmak ve uygulanması için çaba göstermek müminlerin temel özelliklerindendir. Sevgili Peygamberimiz: “Sizden kim bir kötülüğü görürse onu eliyle (güç ve kuvvetiyle) değiştirsin. Buna gücü yetmezse söyleyerek o kötülüğe engel olsun. Buna da gücü yetmezse hiç olmazsa kalbiyle o kötülüğü reddetsin ki bu imanın en zayıf derecesidir” buyurmaktadır.

Aile içinde ve toplumda emr-i ma"ruf ve nehy-i münker yapılmazsa o aile ve toplum zayıflar ve bozulur.

Yüce Allah emr-i ma"ruf ve nehy-i münkeri terketmeleri sebebiyle İsrailoğullarının lanetlendiğini Kur"an-ı Kerimde haber vermektedir:

“İsrailoğullarından kafir olanlar Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar işledikleri kötülükten birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür.” (Maide 78-79)

Bir hadiste bildirildiğine göre “iyi olduklarında toplumun da iyi olacağı, kötü olduklarında toplumun da kötü olacağı iki sınıf vardır ki bunlar alimler ve idarecilerdir.”

Tam ve etkili bir emr-i ma"ruf ve nehy-i münkerin bu iki grup tarafından yerine getirilebileceğini bu hadis bize göstermektedir. O halde müslümanların İslam alimi ve müslüman yönetici yetiştirmeleri de farzdır.

Bu yazı toplam 1275 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar