ANNE BİZ MÜSLÜMAN DEĞİLMİYİZ…!

 

 

 

Arapların Prens Adaları diye tabir ettiği, İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakasını gülümseyerek süsleyen, şiirlere konu olmuş, filmlere sahnelik yapmış, sayılamayacak kadar şair ve yazar yetiştirmiş, her biri birbirinden ayrı bir güzelliğe sahip olan Adalar dan bahsediyorum. Adalar Karadeniz’den Akdeniz’e, Akdeniz den Karadeniz’e giden denizcileri ayrı muhabbetle gideceklere yerlere doğru selamlayan nadide incilerdir. Adaları hiç görme şansınız oldumu? Bilmiyorum. Ama medeniyete ev sahipliği yapmış bu sahiller de ve  Çam limanı yolunda sabah akşam yürüyüş yapma imkanı bulurduk.  Adaların sahil yollarında yürüyüş yapanlar bilirler, Marmara denizine doğru derinlemesine bakan o nurani güzelliği ve Büyükada’nın tüm heybetiyle bende buradayım diye seslenişini.

“Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık, sandallarımız neşe dolar zevke dalardık. “

Sözlerini ilahi muhabbetle yazan Yesari Asım Arsoy beyefendiyi rahmetle anıyorum. Allah Zülcelal Hazretleri yattığı yere gani gani rahmet eylesin, kabri şeriflerinin bulunduğu yerde nur hiç eksik olmasın inşallah, diye de dua ediyorum, o güzel sözlerinden dolayı. Günümüzde bu sözler farklı amaçlıda kullanılsa da unutmamak lazım ki, bu sözler ilahi muhabbetle şairin dilinden dökülen dizelerdir.

Adalardan Anadolu’ya baktığımızda tarihe yoldaşlık etmiş, her bir karışında ecdadımızın ayak izi olan, hatta dile gelse hiç susmayacakmış gibi konuşmak isteyen, Anadolu yakasının gün batımındaki suretini seyretmek ayrı bir keyif ve ayrı bir muhabbettir. Kısaca özetlemek gerekirse: Adaların en tepe noktasından seyre dalınca, Yüce Mevla’mızın “MAŞALLAH LA KUVVETE İLLA BİLLAH” ( Kefh-39 ) ayetinin tecelli ettiğini görür gibi olunur.

Adanın o güzel bahçelerde yetişen Mimoza, Yasmin, Sümbül, Lavanta, Limon ve bir çok bitki ve çiçeklerin renk cümbüşü altında yürüyüş yaparken; Kültür koruma kapsamında bulunan Aya yorgi manastırının önüne geldiğimizde, hallerinden çok heyecanlı oldukları belli olan ve ne aradıklarından emin olmayan iki hanımefendi ve 7-8 yaşlarında bir erkek çocukla karşılaştık.

 Aya Yorgi Kilisenin içerisinde kimsenin olup olmadığını, Kiliseyi nasıl ziyaret edebileceklerini kendi aralarında konuşurken istemesekte duyduk. Üstümüze vazife olur mu bilmem ama bazen istemesekte oluyor. Hatta: Şu maneviyat ve ruhaniyet dolu, Anadolu ya baktığımızda ecdadımızın bizlere bıraktığı Camilerimiz dururken Kiliseyi bu kadar merak eden bu kişilere yanımdaki adalı  arkadaşım…!

 “Hanımefendi, Papaz Efendiyi arıyorsanız sabahları erkenden İstanbul’da görevli olduğu Ortodoks Kilisesine gider. Akşamları da geç gelir.” diye cevap verdi.

Diğer hanımefendi ise; burada ayin yapılıyor mu?,  Yapılıyorsa hangi günler yapılıyor,?  Bizde bu ayinlere katılabilir miyiz, bilginiz var mı?”

Diye hiç beklenmedik bir soru geldi. Her kesimden insanı barındıran bu güzelim İstanbul da yaşayan Ortodoks Hıristiyan olabileceği düşüncesiyle,

 “Hanımefendi özel günlerinde ayin yaptıklarını duyduk, yalnız hangi günler olduğunu bilmiyoruz. İsterseniz içeride adalı görevli bir kimse var, kapının ziline basarak, o görevliden istediğiniz bilgiyi öğrenebilirsiniz” dediğimizde, tanımadığımız diğer bayan o kadar çok heyecanlandığı ruh halinden de belliydi, hemen söze girip;

 “Evet yaaa… hemen gidip soralım yakın bir zamanda da ayin varsa hemen katılalım” derken, yanındaki 7-8 yaşlarındaki o küçük erkek çocuktan gelecek olan ve cevabı da öyle kolay verilemeyecek ve benim de merak ettiğim o ilginç soruya hiç de hazırlıklı değillerdi.

“Peki, Anne biz Müslüman değil miyiz.? Neden onların ayinine katılıyoruz.?Allah günah yazmaz mı bize …?” diye  belki kolayca, ama dinlemesi  bile can acıtıcı bir soru soruvermişti.

 Evet…, o ebeveynlerin utancı bizlere karşı gizlenecek gibi değildi. 7-8 yaşlarındaki bu çocuğun beklenmedik sorusu karşısında çok utandıkları her hallerinden belliydi. Lakin şunu söylemek bize düşer; Utançları bizlere karşı değil, Mevla’ya karşı olursa kullukları hakikate ulaşır. İşte o zaman Mevla’mın sevdiği kullarından oluverirler inşallah.

Bu yüzdendir ki; Hazreti Yusuf yüzlü o çocuğa Rabbim bu güzel dine, severek hizmet etmeyi Yüceler Yücesi Yüce Mevla’m nasip eylesin inşallah (Amin)

Muhakkak ki “Allah güzeldir, güzeli sever." hadisi şerifinde olduğu gibi bizleri de güzel eylesin, güzel Mevla’m. Rabbim bizlere sarsılmaz bir iman, güzel bir ahlak, şükreden bir dil, bitmek bilmeyen bir enerji, sevenle sevdiğiyle bir olup onun yolunda harcanan bir ömür geçirmeyi, İmanı muhabbetle her daim meşgul olup, dosta doğru yürümeyi, aynı zamanda Rahmet peygamberinin yolunda onun ahlakıyla ahlaklanmayı bizlere de nasip eylesin inşaallah.

Ne diyelim: Gayret bizden, yardım Yüceler Yücesinden. El Fatiha

                       

                                                                                              

 

 

Bu yazı toplam 1944 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar