GEZİ PARKI VE PETROL KANUNU

 

 

 

Nereye gidiyoruz yazı serisi                                                

Bütün medyanın ağız birliği etmiş “Bremen mızıkacıları” gibi aynı haberi manşetten işlemeleri ve bunu her saat başı dönüp dönüp vermeleri, bu konuya yorumlar yapmaları, açık oturumlar tertiplemeleri oldum olası ben de bir şüphe (kuşku) uyandırmaktadır.

Daha dün birbirlerini karalıyor, birbirinin boğazını sıkmaya çalışıyorken, bu gün ne oluyor da renklisi- renksizi, solcusu- sağcısı, liberali- şeriatçısı Medya, aynı telden çalamaya başlıyor? Bunları aynı haberi, aynı tonda vermeye iten sebep nedir?

Bizler biliyoruz ki artık bütün dünyada ve ülkemizde, Medya (TV’ler ve gazeteler) tek merkezden idare edilmektedirler ve onlar hitap ettikleri halk kesiminin rengiyle değil “Güdümlü medya” ifadesi ile belirlenmeye daha layıktırlar.

“Medya büyük silah” konferansımda belirttiğim gibi“Ahtapot’un kafası gibi medyayı yönlendiren beyin de tektir. Kollar ise o ülkede yayınlanan her bir TV ve gazeteyi simgelemektedir”

2013/Mayıs sonlarında başlayan bütün medyanın ağız birliği etmişçesine manşetten verdiği “İstanbul/Taksim Gezi Parkı olayları” nın, bu açıdan da incelenmesi gerekir.

petrolumuz-yabancilarin.jpg

OLAYLAR TIRMANIYOR

Yukarıda belirttiğim özelliklere sahip bir kısım medya ise yayınları ile halkı tahrik ederek onları “gezi parkına sahip çıkmaya çağırırlar”

Özellikle de mevcut iktidarın karşısında ki kesim, önceleri iyi niyetle Taksim meydanını ve Gezi Parkına yapılacak tadilatı önlemek için orada toplanmaya başlar. Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve bazı CHP milletvekilleri halkı hükümete karşı onları teşvik ve tahrik ederler. “Kurt, dumanlı havayı sever” kaidesince bazı marjinal guruplar olayın içine girerek masum hareketi sabote edeler ve polisle çatışmalara başlarlar.

Tabii medya bütün bu olayları en küçük ayrıntılarına kadar haber yapar, yorumlar yaptırır, açık oturumlar oluşturarak halkımızın dikkatlerini bu olay üzerine toplar.

Neredeyle hepimiz 15 gün bu olaylar karşısında “hop oturup, hop kalkarız” Artık işimiz gücümüz “Taksim Gezi parkı eylemleri” olmuştur.

Bu arada milletimizin “Nur topu gibi bir evladı(!) nın dünyaya geldiğini, hiç kimse ama hiç kimse fark etmez. Taksim Gezi Parkı olayları milletimizin dikkatlerini bu sunni gündemin üzerine çekmiş, bu milletin kucağına bırakılan nevzuhur (olması beklenmeyen) evlattan onun haberi bile olmamıştır.

Evet, bu evlat, 1.Haziran.2013 tarihinde Resmi gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren 6491 sayılı “yeni petrol kanunudur” (Bak; Google, yeni petrol kanunu)

YENİ PETROL KANUNU

Yeni Petrol kanununda, Petrol arama ve üretiminin temel kriteri olan “millî menfaatlere uygunluk” yasadan çıkarılmıştır. Yabancı devlet şirketlere uygulanan şartlar kaldırıldı ve stratejik öneme sahip petrol arama ve üretim faaliyetinde yabancı devletlerin hâkimiyetinin önü açılmıştır. Bir şirketin sahip olabileceği arama ruhsat sayısındaki kısıtlama kaldırılır, yabancı şirketlere vergi muafiyeti ve kâr transferi imkânı tanınır.

Yeni Petrol Kanunu’na göre, çıkarılan petrolün 7/8 (sekizde yedisi) nin yabancılara verilmesi gibi ayrıcalıklar ile yabancı sermayenin önün açılırken, TPAO’nun bu sektördeki rolünün zayıflatılması ve giderek pasifize edilmesi anlamına kapı açılanır. Bu imtiyazlar ve ayrıcalıklarla (Kapitülasyonlarla) birlikte sektördeki inisiyatifin yabancı petrol tekellerine geçecektir. Giderek atıl hale gelen ve zarar etmeye başlayacak olan TPAO’nun da önümüzdeki yıllarda özelleştirilmesi artık kaçınılmazdır.

MEDYA NE ZAMAN BİRLEŞİYOR

1969’dan beri dikkat ediyorum. Medya ne zaman aynı habere yoğunlaşmışsa arkasından Milli menfaatlerimize aykırı bir hükümet icraatı karşımıza çıkıveriyor.

Anarşinin şehirlerimizde kol gezdiği ve benim öğrencilik yaptığım o yıllar (1969) Ankara Teknik Yüksek Öğretmen okulu damından bir delikanlı aşağıya atılır ve çocuk orada ölür. Ancak gazeteler (o sıralarda TV’ler yoktur) bu gün olduğu gibi yine birleşmiş ve günlerce bu haberin üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu olay büyük manşetlerle okuyucuya aktarılırken bir köşede küçük bir haber, kimsenin dikkatini çekmez. “Türkiye’nin AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu – AB’nin eski adı) girmesi kanunu çıktı.”

Milletin o dönem ki bu hassasiyeti, damdan atılan bu çocuk ile gölgelenmiştir.

Bundan 5-6 ay kadar önce bizzat Başbakanın ortaya attığı ve medyanın üzerine yoğunlaştığı haber, “Başkanlık sisteminin” idi ve bunun tartışmaları günlerce sürdü.

Şimdi soruyoruz. Nerede bu Başkanlık sisteminiz? Niçin gündemde değil, artık? Madem fikirlerinizin arkasında durmayacaktınız, niçin bunu tartışmaya açtınız?

Biz, medyanın atraksiyonu karşısında millet olarak yine biz bu tartışmayla uyutulmuş olmayalım sakın? Hiç birimiz hatırlamıyoruz, değil mi? O halde ben söyleyeyim.

O tartışma ortamında, “Yabancılara toprak satma kanunu çıkartıldı” Bu gün o kanun sebebiyle artık her bir yabancıya 600 dönüm toprak satılmaktadır. Tekirdağ valisi bile “Yabancı olarak ben istesem bana bile toprak satmayın” demeye mecbur kalmıştır.

Geriye dönük bu şekilde (suni gündemlerle zararımıza uygulamalar) tespitleri bulunan okurlarımın bana e-mail atmaları halinde o olayları da neticeleri birlikte yazacağımı bilginize sunarım. 

Bu yazı toplam 2758 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar