Erdem Yazaroğlu
Adanmış Bir Ömür, Sessiz Bir Kahraman
İyiliğin Adanmış Yüzü: Abdülhamit Ateş ve Çubuk’un Vicdanı
Anadolu’nun her köşesinde sessiz ama derin bir iyilik damarı akar. Büyük manşetlere çoğu zaman konu olmaz, alkış beklemez. Ama bir yerlerde insanlar, sadece insan oldukları için el uzatır. İşte Ankara’nın mütevazı ilçesi Çubuk’ta da böyle bir vicdan nöbeti tutuluyor. Bu nöbetin en adanmış isimlerinden biri ise İHH Çubuk İlçe Temsilcisi Abdülhamit Ateş.
Abdülhamit Ateş’i yalnızca bir sivil toplum temsilcisi olarak tanımlamak eksik olur. O, Çubuk’un merhamet hafızasıdır. Unvanlardan çok duruşu, sözlerden çok sahadaki varlığı konuşur. Çünkü onun yürüyüşü bir görev tanımından değil, bir inançtan beslenir.
İyilik, Plansız Değil; Hazırlıklı Olmaktır
İHH denildiğinde çoğu kişinin aklına yardım kolileri gelir. Oysa Abdülhamit Ateş’in öncülüğünde Çubuk’ta yürütülen çalışmalar, plansız bir iyi niyetten ibaret değildir. Burada işin içinde eğitim, hazırlık ve profesyonellik vardır.
Doğal afetler konusunda oluşturulan ekipler, yalnızca afet sonrası değil, afet öncesinde de aktiftir. Zaman zaman verilen afet bilinci ve müdahale eğitimleriyle, gönüllüler sadece yardım eden değil, ne yaptığını bilen insanlar hâline getirilir. Bu yönüyle İHH Çubuk, “bekleyen” değil, her an hazır olan bir yapıdır.
Deprem, sel, yangın… Nerede bir alarm durumu oluşsa, Çubuk’taki ekipler kısa sürede organize olur. Çünkü burada refleks değil, disiplin vardır.
Mavi Marmara: Bir Duruşun Bedeli
Abdülhamit Ateş’in insani yardım yolculuğunda en keskin dönemeçlerden biri hiç şüphesiz Mavi Marmara’dır. 31 Mayıs 2010’da Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan Özgürlük Filosu’nda yer almak, sıradan bir karar değildi. Bu, bedeli ödenmeye hazır bir duruştu.
Uluslararası sularda gerçekleşen saldırıda yaralandı. O gün yaşananlar, onun hayatında kapanmış bir sayfa olmadı. Ateş, Mavi Marmara’dan bir gazi olarak döndü; ama asıl önemlisi, o yolculuktan inancını daha da sağlamlaştırarak çıktı.
Mavi Marmara, onun için bir hatıra değil; hâlâ taşınan bir sorumluluktur.
Çubuk’tan Dünyaya, Eğitimli Bir Yardım Eli
Bugün İHH Çubuk Temsilciliği, sadece bağış toplayan değil, sahaya hazır ekipler yetiştiren bir merkez gibi çalışıyor.
Yetim projeleri, Afrika ve Asya’daki açlık bölgelerine yönelik kampanyalar, Ramazan ve Kurban organizasyonları… Hepsinin arkasında sistemli bir emek var.
Acil durumlarda ise işler daha da ciddileşiyor. Afetin ilk anlarında kimsenin ne yapacağını bilemediği zamanlarda, önceden eğitilmiş ekiplerin sahaya inmesi, yardımın kaderini belirliyor. İşte bu fark, Abdülhamit Ateş’in önem verdiği en temel meselelerden biri.
Yerelde Güven, Afette Sorumluluk
Abdülhamit Ateş, küresel yardımı yerel sorumluluktan asla ayırmıyor. Çubuk’taki ihtiyaç sahibi aileler yıl boyunca yalnız bırakılmıyor. Ama mesele sadece gıda ya da yakacak değil; mesele güven duygusu.
Çubuk halkı biliyor ki, verdiği destek doğru yerde, doğru zamanda kullanılıyor. Çünkü işin başında şeffaflık, sahada ise samimiyet var. Afet anlarında da aynı güven devreye giriyor: “İHH oradaysa, iş ciddidir” duygusu oluşuyor.
Bir Temsilciden Daha Fazlası
Abdülhamit Ateş, gençlere sadece yardım etmeyi değil, hazırlıklı olmayı, sorumluluk almayı ve gerektiğinde risk üstlenmeyi öğretiyor. İnsani yardımın romantik bir söylem değil, ciddi bir emek işi olduğunu yaşayarak gösteriyor.
Onun duruşu şunu hatırlatıyor:
İyilik; plansız bir heyecan değil, bilinçli bir adanmışlıktır.
Afet anında koşmak kadar, afet olmadan önce hazırlanmak da erdemdir.
Çubuk’un küçük bir ilçe olmasına rağmen insani olarak büyük bir yüreğe sahip olduğunun en güçlü kanıtlarından biri de işte bu adanmış ruhtur. Mavi Marmara’dan afet sahalarına, yetim sofralarından Çubuk sokaklarına uzanan bu iyilik yolculuğunda Abdülhamit Ateş’e ve onunla omuz omuza yürüyen tüm gönüllülere teşekkür etmek, sadece bir nezak
et değil; aynı zamanda bir vicdan borcudur.

YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.