ŞEVKET TANDOĞAN

ŞEVKET TANDOĞAN

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ

 

 

            Hararetli tartışmalardan sonra, TBMM.inde kabul edilen ve kamu oyunda 4+4+4 olarak bilinen yeni eğitim sistemi hayırlı ve uğurlu olsun. Kademeli, kesintili ve zorunlu ilk ve orta öğretim toplam 12 yıllık eğitim; umarım ehil ellerde başarılı ve güzel semereler verir.

            Bilgi ve teknoloji çağının çocukları doğuştan üniversite mezunu olarak doğduklarına göre, eğitim yaşının 5-6 seviyesine çekilmesi uygun olmuştur. Zira bu yaşlar, özellikle seçmeli din ve Kur’an eğitimiyle çocuğun inanç kozasının örüldüğü çağdır.

            Bu çağdan başlayarak 12 yıl boyunca ailelerin ve çocuklarımızın tercihi ile okullarımızda Kur’an-ı Kerim ve Hz.Peygamberimizin güzel hayatı (siyer-i nebi) öğretilmesi büyük bir fırsat ve güzel bir hizmettir. Bu tarihî değişim ve dönüşümü sağlayan Hükümetimize teşekkürü borç biliyorum.

            Yürürlüğe giren yeni sistemle, zorunlu 12 yıl yüzünden, hafızlık müessesesinin zorlaşacağını düşünüyorum. Ancak İmam-Hatip okullarının birinci ve ikinci kademelerinde müfredat değişikliği ve hafız öğretmen istihdamı yoluyla veya yurtlardaki özel hizmetlerle bu zorluk aşılabilir. Bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılarak hafızlık müessesesinin rahatça sürdürülmesini bekliyoruz.

            Yeni sistemle, çocuklarımızın ve gençlerimizin üzerindeki vesayet prangaları çözülerek, önleri açılmış, liyakat ve isteklerine uygun branşta uzmanlaşarak yükselmeleri sağlanmıştır. Artık sanat ve meslek sahibi gençlerimiz sayesinde, sanayimizin ihtiyaç duyduğu ara eleman sıkıntısı ortadan kalkacak, işsizlik de büyük ölçüde azalacaktır.

            Bilindiği üzere, çocuklarımız istikbalimizdir. Onları ne kadar iyi yetiştirebilirsek o nispette geleceğimiz mâ’mur olur. Çocuğun ilâhi mîmarisi yaratılıştan İslam üzere inanmaya hazırdır. Onun Tabiatı mukaddes olana açık ve şeytandan yana değil, melekten yanadır. Çocuk dinin ne manaya geldiğini bilmez; ama dinin kendisini kuşattığının farkındadır, sorular sormaktan çekinmez, Yüce yaratıcı ile ilgili en can alıcı soruları yöneltir.

            Başından itibaren anne kucağından başlayarak, çocuğun inanç kozası erkence güzelce örülürse, gelecekteki din anlayışının temeli de sağlam atılmış olur. Hayatın bu ilk safhasında yaşadığı çocuk dini, gelişim sürecinde rûhî ve bedenî yapısına paralel olarak yüreğinde, beyninde kökleşecek, hayatı güzelleşecektir.

            İnanç kozası örülmeyen çocuk ise; isyankârlığa yönelir. Kendini merkeze alarak çevresi ile çatışma temayülleri gösterir. Çatışma ise onu her şeyi reddetme eğilimine sokabilir. Bu da âsî, fanatik ve agresif bir karakter doğurur.

            Çocuk hiçbir gelişme ve büyüme safhasında dinden uzak tutulamaz. Din kozası çocuğun iç mîmarîsinin odağıdır. Hatta şartıdır. Allah(c.c.) ve mukaddesat inancının oluşması bu kozada şekillenir. Ahlâkî erdemlerin teşekkülü ve iyi-kötü ayırımı da bu yapı ile mümkün olur. İç mîmarîsi Din kozasıyla örülmüş bir çocuk, olgunlaştıkça dış dünyaya içten bakar, hayatın bir gayesi olduğunu anlar, vazife ve sorumluluklarını kolayca ifa eder.

            Örneklemek gerekirse, inanç kozası teşekkül etmiş çocuk, serçeyi yakalamaya çalışır, fakat onu öldürmek istemez. Karıncayı bilerek ezmez. Çünkü onun maneviyatındaki olgunluk vicdanını da olgunlaştırmıştır.

            Çocuklarımızın eğitiminde aile sıcaklığı ve şefkati çok önemlidir. Ancak bundan çok daha önemlisi, onları disiplin ve kontrol altında yetiştirebilmektir. Bunu sağlamak amacıyla, mânevî atmosfer içinde dînî havanın solunduğu yurt ve pansiyonlardan okula devam etmeleri idealdir.

            Elbebek gülbebek büyüyen çocuklar, yurt disiplinine uyum sağlamakta zorlanabilirler. Aileler “eti senin, kemiği benim” mantığıyla, yurt yöneticileri de aile şefkatiyle ve sevgiyle yaklaşırsa sorun çözülür.

            Resûl-i Ekrem efendimiz: “Çocuk dünyada sürûr, ahirette nurdur.” Buyurmuştur. Bunun için; kulağına ezan, güzel bir isim ve arkasından akika kurbanıyla hayata başlatmalı ve zamanı gelince Kur’an, 32 farz ve dinin diğer edeplerini, yani Ef’âl-i mükellefin’i güzelce öğretmelidir.

            Kendi çocuklarımız ve başkalarının çocukları için hiçbir zaman kötü düşünmemeli, kaba davranışlarda bulunmamalı, sövüp beddua etmemeli, onları kırmadan merhamet ve şefkatle başlarını okşamalı, onlara iyi bakmalı, hediye vermeli, sevmeli ve hayır dua etmelidir. Çocuklarımıza yapamayacağı işi emretmemeli, isyana mecbur bırakmamalı, sevmediğiyle evlendirmemelidir.

            Çocuklarımızı küçük yaştan itibaren namaza alıştırmalı, hiçbir şey okumasa bile kıyam, rukû ve secdeyi talim etmelidir. Çünkü, yaş ağacı doğrultmak kolaydır. Dinin direği olan namazın önemini kafalarına yerleştirmek ve alıştırmak için aile reisi tüm ailesine, hocalar da öğrencilerine namaz kıldırmakla mükelleftir.

            Nitekim Hz.Peygamberimiz: “Çocuklarınız 7 yaşına eriştiğinde namazı onlara emredin, 10 yaşına eriştiğinde hala namaz kılmıyorsa uygun yolla ceza verin.” Buyurmuştur.

            Aileler, eğitimciler, yöneticiler ve tüm sorumlu ilgililer elbirliğiyle kaliteli, vasıflı, güçlü ve dindar nesiller yetiştirmek için gayret sarf etmelidir. En iyi yatırım gençliğe yapılan hizmettir.

            HÜDAYA EMANET OLUN. 

Bu yazı toplam 1091 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.