ŞEVKET TANDOĞAN

ŞEVKET TANDOĞAN

VAKIF

 

 

 

 

Belirli bir mülk, emtia ve parayı Allah rızası için bir iyilik uğruna tahsis ve temlik etmeye VAKIF denir. Vakfın en değerlisi de; en çok ihtiyaç duyulan, devamlı ve en kalıcı olandır. Canını, evlâdını, malını ve ilmini Allah yoluna fedâ edenler de vakfetmiş sayılırlar.

            Vakfedilen şeyler; yardım gayesiyle insanların ve tüm canlıların kıyamete kadar istifade etmesi için bağlanmış ve sadece Allah’a ait sayılmıştır. Nitekim son devrin büyük din âlimi ve mürşidi Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) şöyle buyurmuştur:

            “Vakfedilen malın, hakîkî sâhibi Cenâb-ı Hak, mecâzî sâhibi ise insandır. Vakfeden kimse; bu malı hakîkî sâhibine teslim ettim, bıraktım demek ister. Vakıfta dâvâcı: Vâris-i Rasûlüllah, dâvâ vekîli: Fahr-i Âlem, Hâkim: Cenab-ı Hak. Vakfa musallat olanların hâli ise perişan olur.”

            Bu sözü te’yid eden bir rivayete göre: Peygamber Süleyman (a.s.) kendisine postalık yapan hüdhüd kuşunu gücendirdiği bir gün; hüdhüd, sitem babında Hz.Süleyman’a “Vakıf tarladan toprak alır, mülküne serper ve saltanatını yıkarım.” Dediği rivayet edilir.

            İnsanlık tarihinde geçmiş kavimlerde az da olsa bazı vakıflar kurulmuştur. Bil’hassa vakıf; ilk olarak büyük atamız Peygamber Hz.İbrahim (a.s.) tarafından yapılmıştır. Hz.İbrahim; servetini fakir ve gariplere ikram ediyordu. Misafirsiz sofraya oturmazdı. Misafir yoksa aramaya çıkar, davet ederdi. Kıyâmete kadar gelecek nesillere faydalı olmak ve hayır sahiplerine numûne olmak üzere; vakıf ve hayır eserler yapması, Allah tarafından kendisine vahy edilmişti.

            Hz.İbrahim’in inşa ve vakfettiği ilk eser:Kâ’be-i muazzamadır. Arabistan’ın çeşitli yerlerinde Halîlürrahman vakıfları olarak bilinen eserleri de mevcuttur.

            Vakıfların muteber ve sistemli hale gelmesi, ancak İslâm dini ile mümkün olmuştur. İslâmiyet vakfı kabul etmiş, teşvik etmiş, kurumsal kimlik kazandırmış, muhkem kaidelere bağlamıştır. Öncelikle Hz.Peygamberimiz; Medîne-i Münevvere’deki yedi adet akarını vasiyet yoluyla mü’minlerin fakirlerine vakıf buyurmuşlardı.

            Hz.Ömer (r.a.) Peygamber efendimize: “Benim Hayber’de güzel bir toprağım var, ne emir buyurulur?” deyince, Efendimiz:”Ya Ömer, dilersen o toprağı vakfedip meyve ve menfaatini fakirlere ver.” Buyurmuş, Hz.Ömer de toprağı vakfetmiştir.

            Ashâb-ı Kiram pek çok vakıflar tesis etmişlerdir. Dört Halîfe döneminde ve daha sonraki Emevîler, Abbâsîler, Selçuklular ve bil-hassa Ecdadımız Osmanlılar döneminde Müslümanlar; her alanda ve çok büyük çapta kıymetli şeyler vakfetmiş, muazzam hayır müesseseleri vücûda getirmişlerdir.

            Dünyanın hemen her bölgesinde hâlâ ayakta kalan bu vakıf eserler; dün olduğu gibi bugün de insanlık âlemine örnek teşkil etmekte, yerli ve yabancı araştırmacıların ilham kaynağı olmaktadır. Bazıları şunlardır:

            Câmî, mescit ve namazgâhlar; Medrese, mekteb, kütübhane, zâviye, ribat, dergâh, vb. ilim külliyeleri; Çeşme, sarnıç, havuz, kuyu ve göl gibi sebiller; kervansaraylar, hastaneler, imarethaneler, kabristanlar ve hatta hayvanların otlamaları için merâlar, kuşlar için yuvalar.

            Üç kıt’a, yedi denizde hükümran olan ecdâdımız Osmanlılar; yer yüzünde sadece hak ve adâlet timsali olmakla kalmamışlar, her bireri ayrı sanat eseri binlerce VAKIF MEDENİYETİ meydana getirmişlerdir.Öyle ki: Fakir çocuklara kitap alınması, fakir kızlara çeyiz temini, yetim ve dullara bayram elbisesi alınması, kitapların tâmir ve ciltlenmesi, hacılara su ve şerbet sunulması, hafız yetiştirilmesi, yolculara azık verilmesi, esirleri âzâd etmek, köle ve cariyelere destek, ilmî eserlerin basılması gibi gayelerle burada sayamayacağımız binlerce çeşit vakıflar ve hayrat eserler kurulmuştur.

            Dünya ve âhiret hayatımızı imar etmek ve ecdadımıza lâyık olabilmek için; mevcut vakıf ve hayır eserlerini korumak ve yeni eserler meydana getirmek gerekmektedir. Dünya malı dünyada kalacak, ancak Allah rızası için hayra sarf edilenler bizim olacaktır. Bilindiği üzere; vakıf eser bırakanlar, hayırlı evlat yetiştirenler ve yararlı ilim bırakanlar ölünce amel defterleri açık kalır, sevap yazılmaya devam eder.

            HÜDÂYA EMANET OLUN.

 

Bu yazı toplam 1279 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.