Kültür Festivali mi, Turşu Festivalimi?

Kültür Festivali mi, Turşu Festivalimi?

Çubuk’ta, “Uluslararası Turşu ve Kültür Festivali” ilk kez 2005 yılında eski başkanlardan Adem Tuğluca tarafından başlatıldı. Festival’in bu yıl ki ismi “Uluslararası Çubuk Kültür Festivali” oldu.

                                                                                                                                          

  Şuayip YAMAN

 

 

 

Festivaller o yörenin en meşhur olduğu ürün ve kendisiyle özdeş olduğu alanların adıyla anılır veya yapılır. Örneğin ülkemizde; Kayseri pastırma ve sucuğu ile, Afyon kaymağı ile, Manisa mesir macunu ile, Malatya kayısısı ile,… Çubuk’ta dünyaca ünlü turşusu ile anılır olmuştur.  Çubuk Turşusu bir dünya markası olmuştur.

 

Hal böyle iken festivalin ismini sadece “Kültür” olarak değiştirmek farklı bir boyut kazandırmamıştır. Sadece “Kültür Sokağı” açarak ‘kültür festivali’ olmuyor.

 

Bu yıl 6. sı düzenlenen “Uluslar arası Çubuk Kültür Festivali”nde, kültür ile ilgili ne gördünüz?

 

   Festival alanında çekirdek çitleyip her tarafı samanlığa dönüştürmekle mi, kalitesiz, lezzetsiz, yağlı ve içli gözleme pişirmekle mi, bunları fahiş fiyatla satmakla mı, park alanındaki çim ve çiçekleri çiğneyerek mi, eğlence peşinde koşarak mı, daracık mekânda insanların birbirini itip-kakarak konser izlemeleri ile mi, Kültürümüzü sergiledik? Ne ile söyler misiniz?    

 

            İnsanlar festival boyunca özellikle akşam üzeri ellerinde kese kağıdı ve poşet içinde bulunan çekirdekleri çitleyerek stantları gezdiler, konserleri izlediler. Çevrede sabit ve seyyar karton çöp kutuları olmasına rağmen kabukları yere attılar. Gariban temizlik işçileri de saatlerce onları temizlediler. Vatandaşa göre çöpü temizlemek onların asli görevi idi. Çünkü bu yüzden maaş alıyorlardı. Acaba kendi evlerinde de böyle mi yapıyorlardı?

 

Hiç zannetmem. Böyle bir davranış hangi kültürde var? Hani “Temizlik İmandandı” ? Nasıl bir millet olduk?

 

            Unlu mamuller festivallerin hep rant kapısı olmuştur. Her zaman olduğu gibi bu yıl da dernekler, vakıflar ve özel şahıslar stantlarda bazlama, gözleme ve içli pideler sattılar. Aslında ilçemizin unlu mamulleri çok ünlüdür. Ama gelgelelim kazın ayağı hiçte öyle değildi. Ortada bir rant vardı. Bunun içinde en az harcama ve maliyetle çok kazanma amacı güdüldüğü için ortada ne kalite vardı ve ne de lezzet.. Ayrıca ürününüzü bir de pahalı satacaksınız ki fazla para kazanasınız.

 

            Bu konuda görüşlerini aldığım Başkan Özden, “Unlu mamulleri yapan dernekler, vakıflar ve özel şahıslar önümüzdeki yıl kesinlikle kursa tabi tutulacak. Unlu mamullerde kesinlikle bir standart getirilecek” dedi.

 

            Festival’de, daha önceleri Atatürk Parkı’nın Çubuk Çayı’na bakan kısmındaki stantlarda bir liraya satılan gözlemenin daha küçültülmüşü 1,5-2 liraya, bir liraya satılan içli pide ise 2-2,5  liraya satıldı. Kullanılan farklı yağlar da işin bir başka yönü idi. Sadece bazlama eski fiyattan (50 kuruşa) satıldı.      

 

            Vatandaşlar konserleri daha yakından izlemek için sürekli olarak birbirini itip-kakıyordu. Bazıları da konserleri protokolde seyretmek için tanıdık görevli peşinde idi. Bu arada her gün bir çocuk gibi bakımı yapılan çim ve çiçekler bir festival uğruna çiğnenmiş, solmuştu. Havuz içinde su çekilmiş, içine masalar konarak konser alanı olmuştu.  

 

            Kültür festivali yapmak için daha çok zamana ihtiyaç var. Daha çok çalışmamız lazım.  Çünkü kimileri (özellikle Çubuklular) sayıları çok az olan kültürle ilgili stantların yanından jet hızıyla geçip giderken gördüm. O stantlara göz ucuyla da olsa merak edip bakmıyorlardı. Sadece birkaç yabancıyı bu stantlar gezerken gördüm. Çünkü Çubuklulardaki zihniyet hiç değişmedi. “Nerede çalgı oraya kalgı” nerede beleş yeme içme var orada kalabalık vardı. Bunun dışında değişen bir şey yoktu.

 

            Festival’e yine Beypazarılılar damgasını vurdu. Stant sayıları yetkililere göre 17 idi. Kimilerine göre daha da fazlaymış.. En fazla kazananlar da onlardı. Onların da tek şikâyeti stant paraları idi. Çünkü geçen yıl 400 liraya tuttuklarını iddia ettikleri stantlar bu yıl 500 lira olmuştu.  

 

            Belediye yetkilileri stant ücretlerinin geçen yıl da 500 lira olduğunu beyan ettiler.

 

Çubuklu esnaflar (birkaçı hariç) her zaman olduğu gibi bu yıl da satışlardan pek memnun değildi.

 

            Özellikle de kasaplar kesim bedelinden dolayı satışların azaldığından şikayetçi idiler. Bir kasap, “Geçen yıl 8-8,5 (yıl sonuna doğru 12,5) liraya kesim yaparken bu sene 18, 18,5 liraya kesim yapıyoruz. Geçen yıl 11-11,5 liraya sattığımız kemikli eti, bu yıl 20 liraya satıyoruz. Yine geçen yıl 16-17 liraya sattığımız kıymayı ise 20 liraya satıyoruz. dükkan satışı ise 23 liradır. Diğer maliyetler de arttığı için para kazanamıyoruz” diye dert yanıyordu.

  

            Keza turşucular da böyle. Tepkileri bir dokun bir ah işit cinstendi. Bir turşucu, Turşu Festivali’nin Kültür festivaline dönüştürülmesi satışlarımızı etkiledi. Ayrıca bize 4 standı zorunlu kıldılar. Toplam 2 bin lira kirası var. Kirayı çıkartırsak ne mutlu bize” diyordu. Bunun yanı sıra memnun olan turşucular da vardı. Ve, “Allah bereket versin, kazandık” diyorlardı. Ama Allah’tan son iki gün satışları iyi gitmişte paçayı düzeltmişler.

 

            Oysa Belediye yetkilileri zorunlu stant konusunda farklı görüşteler. Yetkililer, “Bu konuda ön şart yok. Kesinlikle de olamaz. Turşucuların stant talepleri önceden alınıyor. İsteyen 2, 3 veya 4 stant talep edebilir. Seçenekleri kendileri belirler. Biz de seçenekleri sunarız. Seçenekler birden fazla olursa kura çekilir” dediler.  

 

Çubuk İlçesi; turşunun yanı sıra bazlama, gözleme, höşmerim, et, vişne, domates, armut, karpuz ve şimdilerde de hindi ve tavuk eti pastırması ile de ünlenmeye de başlamıştır. Görülüyor ki ileride ki yıllarda düzenlenecek festivaller bu isimlerle de anılabilir. Ama, “Turşu” dan daha fazla ünlenemezler. Çünkü “Çubuk Turşusu” bir dünya markasıdır. Zaten, Vişne ve Domates ve Kavun festivalleri birtakım mahallelerimizde halen yapılmaktadır.

 

Yalnız Dünya markası olan “Çubuk Turşusu”na daha fazla sahip çıkılması gerekir. Farklı bir imaj getirilmesi gerekir. Bir tarafta hala merdiven altında ve ambalajsız, diğer tarafta fabrikasyon kaliteli ve lezzetli turşular yapılmaktadır.  Oysa bu konuda çok titiz davranmak gerekir. Turşucular en kısa zamanda bir kooperatif kurmalıdırlar. Ayrıca turşu fabrikalarının kurulması da elzemdir. Yoksa diğer ürünlerde olduğu gibi turşuculuğun da elimizden kaçması beklenen bir sonuç olacaktır.

 

            Festivalde en büyük sorun park sorunu idi.  Araç sahipleri, güvenli bir park yeri bulamadık. Rastgele yerlere park ettik. Gözümüz arkada stantları gezdik” diye dert yansıdılar ve şikâyetlerini dile getirdiler.

 

            Çarşı İçi esnafı her zaman oldu gibi yine mağdur edildi.

 

            Festival yeri değişmeli.. Çarşı İçi’ndeki festival alanı çok dar olduğu için kalabalıkta nefes almak oldukça güçleşiyor. İnsanlar çadırlardan gökyüzünü bile göremiyorlar.

 

 Önümüzdeki yıla kadar Millet Parkı’nın bittiği yerle, Çubuk II Barajı Savağı arasındaki alan iyi bir düzenleme ile Festival alanı yapılabilir. Bunun için de çalışmalar şimdiden başlatılmalı.

 

            Ulaşımla ilgili sorunlar da vardı. Festivale özel araçları ile gelemeyenler otobüslerle geldiler. Otobüsle gelenlerin en büyük şikâyeti ise ayakta çok yolcu alınması idi. Bu konuda vatandaşlar ileri derecede rahatsız olmuşlar.

 

            Tuvalet yerleri işaret edilmişti. Fakat temizliği konusunda insanların tereddütleri vardı.

 

            Uluslar arası bir festivale sadece davet edilen yabancı konuklar değil, turistlerin de gelmesi gerekir. Belediye yetkilileri bu konuda da şimdiden gerekli girişimleri yapmalı..

 

            Festivaller belediyeler için bir gelir kaynağıdır. Beypazarı Belediyesi her yıl sadece tarihi evlerden trilyonlar kazanıyor.

 

            Bizde ise düzenlenen festivallerde gelir, giderden azdır. Oysa belediyenin çalışanlarına 10’dan fazla birikmiş ikramiye ve maaş farkı borcu vardır.

 

            Buna rağmen hale milyarlar verilerek ünlü sanatçılar getirilmektedir. Oysa ilçede yerel sanatçılar fazla sayıda mevcuttur. Bunların içinde şöhretlerde vardır. Hani ne demişler, “Ayranı yok içmeye, tahterevalli ile gider tuvalete.”

 

            Bu olumsuzluklara rağmen “Kültür Sokağı” çok iyi organize edilmişti. Belediye birimleri arasındaki koordinasyon eskilere nazaran iyi idi.

 

Güvenlik dört dörtlüktü. Emeği geçenleri kutluyorum. Temizlik işçileri ise keza öyle, dur-durak bilmeden ölesiye çalıştılar.

 

            Başkan Özden, Kültür Festivali’ni çok istiyor. Fakat Çubuk bu tür bir festivale henüz hazır değil.. Bin yıllık tarihi geçmişi olan ilçemizin kültürel hazineleri çok sayıda.. Ama onu yansıtacak nitelik ve nicelik henüz oluşmamış durumda.. Şayet üniversite kurulursa birkaç yıl sonra kültür festivali de düzenlenebilir.  Başka yörelerin kültürünü sunmakla kültür festivali olmaz. Olsa olsa “çakma” olur.

 

            Çubuklular (dernekler, vakıflar ve özel şahıslar) festivale “rant” gözüyle bakıyor. Bu yanlış bir zihniyet.. Festivalde öncelikli amaç ilçenin tanıtımı olmalı, maddiyat sonra gelmelidir.

 

Birde uluslar arası festival düzenlediğimiz için sadece davet edilen yabancı konukların değil, diğer turistlerin de ilçeye gelmesini sağlamalıyız. Yoksa zamanla panayırdan öteye geçemeyiz.

 

Öyle veya böyle iyisiyle, tatlısıyla bir Festival daha sona erdi. Dört gün dört gece yediler, içtiler, eğlendiler, gezdiler, yeni yeni insanlar tanıdılar. Stres attılar.

 

Bazı Çubuklular ise, “Keşke her gün festival olsa” diyorlardı. İlgililere ve yetkililere önemle duyurulur.

 

Önümüzdeki yıl düzenlenecek olan uluslar arası festivalin adının sadece, “Turşu Festivali “olması dileğiyle… 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.