Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

.. …. Kervan Yürür!

Altmışını aştın.

Ömrün ikna odalarında, jakoben salonlarında geçti. Delilleri karartmaktı muradın. Ense kökü merakından olacak ki "k f r" pek de yakışmıştı sana. Hangi "soy"dan olursan ol, "k f r" olabilirdin.

Böyle bir imkanın vardı… Kullandın(!) Gerçeği örten"di lügatçesi.

Üstünlük ölçünü yitirmende, pek değerli büyüklerin katkı(!) sahibi mi bilinmez! Ama senin, özgür iradenle değer(!) yargıları ürettiğin kesin!

Lakin ırkdaş aramada samimi değilsin… Pek de coşkulu görünmüyorsun üstelik! Enternasyonaller"de Bilderberg masasına çağırmışlardı da, koşarak gitmiştin. O vakitler, pek gençtin!

Falkland sahibini ararken, “Boyuna bakmadan, Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluğu tehdit ediyorsun. Haddine mi!” burun kıvırmasıyla “Yerliler”i tersleyen sen!

Sahi, Amazon"da yollarınız kesişmişti.

Ataların, Cezayir"i son, İsrail"i ilk tanıyan parmakları kaldırdığında bir"e gidiyordun. Sen sormadan izah ettiler:

“Bunlar fundamental. Hemen tanısaydık, başımıza iş alırdık. Sonra, iktidarımızı borçlu olduğumuz "yer"lere ne yüzle bakardık!”

Herzel"in çocukları, İbrahim"in ülkesini alev topuna çevirdiklerinde, “Tebrikler!” sendendi. Çağdaş dünyana, "banal" manzara yakışmıyordu(!)

Tek başına çıkmadın oralara! İktidarı altın tepside sundular sana. Bürokraside yükseldin, yükseldin… Yükseldikçe halk çocuklarının gözünde alçaldın. Ters düştün, bu toprağın sesiyle.

Hemcinslerin, bir namert hırlamasıyla zorla "işe çıkarılırken", yuvalarından koparılanların feryadını bir kez olsun duymadın! “Vergi gücü” idi, zannınca.

Hemcinsinin hayatı kararırken, "manuk manuk" etrafında dolanana kimlik sormadın. Hayret! Batakta, "yan"lı soyada rastlanmıyordu! Anla"yan"a!

Bağrına bastığın Roma hukuku(!) sadra şifa olmadı. Dağ gibi sorunlar gözünde büyüdükçe ceylan derisi koltuklara gömüldün. Rehavet başka şeye benzemezdi.

Soy sop davan, yüz bin can aldı… Almaya da devam ediyor. Önce reddettin. Baktın, olmadı. “Ne var bunda canım, kendini bizden hissetsin yeter!” aymazlığın işe yaramadı. Ekmeğime kan doğradın, Bacıyan-ı Rum sofralarının.

Yok yok yaradı…! Nasılsa, legalin de illegalin de seküler… Rakibini kendinden üreten terminatördün. Sana uymuyorsa ırkını soruyordun… Benziyorsa fark etmiyordu.

İffet timsali libasına idi, nefretin… Nur Otuz Bir"e. İnsanlıkta yanına varamaz, eline su dökemezdin. Saygıda öte kaçtın. Bir mübarek anaya kinin Aişe soyuna, Asiye duruşuna, Hatice samimiyetine… idi.

Ömründe bir kez tanımaya çalışmadın. Kalbini karattı önyargı. Başını döndürdü. Beynine kramplar girdi. Nefes almakta zorlandın. Gittin… geldin... Aldırmadın.

Masanı temizlemeye, camını silmeye… layık gördüğün Nene Hatun torunu, biricik evladını Galata duvarı"nı aşıp Sekiz Yüz Kırk İki Rakım"a çıkardı, diye kopan fırtına!

Cansiperane boğuşmuş… Üç Yüz Altmış Yedi"lerle uğraşmıştın! Nafile…!  “Onların bir hesabı varsa….!”

Beş dakikanı ayırsaydın Kayseri'nin Selçuklu anasına…! Hayayı, şerefi, gururu, nezaketi, zerafeti, ak pak duruşu, centilmenliği, terakkiyi, özveriyi …

İç Anadolu"nun insanlık kavgasını, "kökü ezelde, dalı ebedde" bir medeniyeti, Anadolu bacılığını, sabrı, çileyi, imeceyi… öğrenirdin doyasıya.

Evini açardı sana, yüreğini… dün"ünü, bugününü…

Kilimlerin renklerinde saklı… derdi, tasası, acısı… Sarı ayrılık, yeşil murat, kırmızı bereket, pembe nasip, mavi huzur… Bünyan"a yolun düşer de, tezgah başına bağdaş kurarsan… anlarsın İstiklal Caddesi"nde kaybettiğin eski zaman perdesini.

Başında Tomarza yemenisi… kömür semaverinin etrafında, nur halkası analarla Esmai Hüsna okusaydın… Dilinin altında erittiğin hilesiz şekerin tadını, iliklerinde hissetseydin…

Koltuğunun altına kıstırdığı Hayat Kitabı"na "canından bir parça gibi" sımsıkı sarılan Sümeyyelere, - başka değil- bir de insan gözüyle baksaydın!

Totemlere kulluktan vazgeçip, İns ü Cinn"in Rabb"ine yaklaşsan… Alnını secde yerine mıhlasaydın! “Grup Kararı da neymiş! O"nun çağlarüstü, zaman ve mekanüstü hükmü bana yeter!” deseydin!

“Kişinin can kaygısına düşeceği gün”de ırkının değil… bir iyilik yaptığın, insanlık adına destek verdiğin… ırkdaşın değil belki, ama insandaşının imdadına koşacağını bir bilseydin!

“Kamusal alan!” diyerek "halkın alanı"ndan ötelediğin… ısrarcı olurlarsa "üç haneli numara"ya sarıldığın… onur timsali Hicret ruhluların “Ah!”ının, bir gün acı acı yoluna çıkacağını bilseydin…

Keşke ırk davanda samimi olsan da, hiç olmazsa "kendinden olan"ın emek, alın teri kavgasına taraf olsaydın!

Reelpolitik rüyanı süslemiş, anlaşılan. Sağ"daki partnerine mesaj yollamışsın, böylece.

“Kutsallara saldırmada, sizin de bizden aşağı kalır yanınız yokmuş meğer.

"Bize bizden gayri dost yok!" Siz öğrettiniz. Çağdaşsa, üç gömlek öteden olsa da yoldaş… Asrın değerlerine(!)  tersse, isterse baba ana bir gardaş…!”

-Geleceğini kurtar, hiç olmazsa!

-Gelecek, Sonsuz"da!

 

 

 

Bu yazı toplam 4414 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum