EMSAL CİNAYETİ

 

 
 
 
 
 
YGS sınavı için Ankara'daydım. Kızım sınava  Yenimahalle Şentepe'de giriyordu.Sınav devam ederken gecekonduların arasından  yükselen Ankara'nın nerede ise her yerinden  görülebilen  konut inşaatlarından birine yaklaşıyorum. Bina  on yedi kat tasarlanmıştı ve son katların betonu atılıyordu. Şaşırıyorum,  kavakların, söğütlerin ve de tadımlık meyve ağaçlarının arasından süzülen gecekonduları devasa beton yığınlarına dönüşümünün en acı örneklerinden birini temsil ediyordu.
 
İnşaatın yükseldiği arsa son dönemde geliştirilen yaşam alanları  oluşturma gayesi ile üretilen  en az  dört  bin metrekarelik  arsalardan olabilirdi,  müteahhidin ballandıra ballandıra anlattığı sosyal alanlar bu koca binayı şirin göstermeye  yetmiyordu.
 
Müteahhide  nasıl bu kadar büyük bir inşaat alanı elde ettiklerini  sorduğumda,  aldığım cevap  birkaç yıl önce yasalaşırken vekillerin muhabbetine şahit olduğum kentsel dönüşüm yasasının bir eseriydi. Arsanın emsali, yani kat alanı kat sayısı (KAKS) 2.0 idi . Gabarisi de, yani bina yüksekliği de serbestti. Örnekleyecek olursak, 1000 metrekarelik bir arsanın inşaat alanı 1200 metrekare ve bunu 100 metre kara inşaat alanı ile istersen 12 katlık bir bina yapılabilir. Üstüne üstlük müteahhit demesin mi “Ankara'da emsali 3.0 olan yerler var.”
 
Yıllardır imar alanları geliştirilirken azami emsal 1.6 ile çalışıldı, geniş kullanılmayan ama alımı satımı yapılan imar alanları üretildi. Maalesef, imarı planı yapılan,  yolu, parkı, okulu yerleştirilen yerlerin emsali de değiştirerek yeniden imar uygulaması yapmak zorunlu olmadıkça kaçınılması gereken bir konu iken; her gelen idarenin maalesef bir veya birkaç defa üzerinden gittiği bir konu olmaktadır. Sanırım bu son çıkan yasa ile uygulayıcılar daha bir iştahlanacaklar, hatta çalışmaya hızla başladılar.
 
Konuyu geçenlerde Başbakan belediye başkanları ile yaptığı bir toplantıda Avrupa ve Osmanlıdan örnekler vererek ele aldı, ama maalesef konuşmasında teknik olarak emsal 3.0  kadar olan uygulamasına yol verdi. Konuşmanın beni tekrar hayrete düşüren, bu kadar da olmaz dedirttiren  bölümü ise bazı belediyelerin emsali 6.0'ya kadar çıkarttıklarının Başbakan'ın ağzından ikrar etmesi idi. Bu  konuşma kamuoyu nezdinde “belediyelere sert uyarı” olarak algılansan da,  kamuoyu beklentisi Başbakan'ın bu konuyu ilgili organlar ile takip etmesi ve bu istismar nerede ve kim tarafından yapılıyorsa önlenmesidir. 
 
Son dönemde şehirlerde hızlı bir yapılaşma devam ediyor. Uygulanan nasıl bir şehircilik anlayışıdır ki insanlar gecekonduları özler oldular. Yapılan yapılar ne  kadar büyük ve lüks olursa olsun insanın insicamıyla, ruhuyla bütünleşemiyor. Batını 18. ve 19. yüzyılda yaptığı rezilliği biz maalesef 21. yüzyılda  hem de çok kötü bir şekilde tekrar ediyoruz. Batı yoğun nüfus hareketlerini bu dönemde yaşadı ve çok katlı binalardan, o zamana göre yetersiz ama bugün çok değerli sosyal ve rekreasyon alanlarından oluşan  şehirler üretti, ama bir daha şehrin dokusuna dokunmadı. Popüler tarihçi İlber Ortaylı'nın  verdiği örnek ile konuyu anlatacak olursak,  Prag'ta 800 yıl, Londra'da 400 yıl , Paris'te 300 yıl, Viyana'da  200 yıl önce ölen birisi mezarından çıksa evini şaşırmadan bulabilir, ama biz de 30 yıl önce ölen bir kişi evini bulamaz. Maalesef bugün şehirlerimizin oturmuş bir yapısı ve  kimliği yok, olan kimlikleri de her gün değiştirilmektedir.  Son gelişmeler ve özellikle mahalli politikalarla da bunun olması zor görünüyor.
 
Şehirlerin dokusu ile bu kadar oynamak belediyecilik değil, şehre karşı işlenmiş cinayettir. Her değişiklik kazanılmış hakların ihlalidir ve kul hakkına girmektir. Radikal değişiklikler olmadan, paydaşların rızasını kazanmadan yani, yolu, parkı, sosyal alanları, otoparkları uzun erimli vizyon ile belirlenmeden  yapılan değişiklikler şehirleri tekrar tekrar öldürmektir. Yapılan her plan yeni gelen idare tarafından çöpe atılmamalıdır. Yapılan bir plan en az elli yıl dokunulmamalıdır ki, gelecek kuşaklar için bir anlam ifade edebilsin. 
 
Bugünki şehirlerimiz, modern insanı rahatlatacak altyapıdan uzaktır. Belediye başkanları  en büyük papalagi olma yarışındadır.  Her şey insan ile başlar, insan ile biter. Belediyelerde özellikle imar ve fen işlerinde çalışanlarının vasıfları artırılmalıdır. Bu pozisyonlar cazip yerler olmasa bile, belediye yönetimleri bu personeli özel eğitimlere tabi tutarak niteliklerinin gelişimini sağlamalıdır. En azından uygulamanın felsefesi, konunun uzmanlarından oluşan estetik kurullarınca  belirlenmeli ve denetlenmelidir. Beediyelerde  ulusal ve enternasyonel saygınlığı ve yeterliliği olan mimar danışmanlar istihdam edilmelidir. Her radikal değişiklik halk onayına sunulmalı, bunun için referandum yapılmalı; yüzbinlerin, milyonların yaşadığı şehirlerin gelişimi bir kişinin iki dudağı arasına bırakılmamalı, istişari mekanizmalar oluşturulmalı ve bunlar kalıcı hale getirilmelidir.  

Bu yazı toplam 3488 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.