Aşk ve İtiraf

 

   Aşağıda paylaşmak istediğim yazı, hemen hemen bütün yazılarımda kulaklarını çınlattığım, ve benim çok sevdiğim, yazılarını ve kitaplarını severek okuduğum, edebiyatçı yazar Yavuz Bahadıroğlu\'na ait. Umarım hikayeyi okuduktan sonra pişmanlık içinde olmazsınız ve hayatımızı ne çok yarına ertelediğimizin farkına varırsınız… Çünkü hayat yarına ertelenmeyecek kadar kısa.

 

   “Yaşlı adam, eşinin tabutunun arkasından yürüyordu…

Yürümüyor da kendini sürüklüyor gibiydi… Birlikte yaşadıkları yılların tüm zorluklarını yüklenmiş kadar yorgundu… Bir yandan da dudakları kımıldıyor, sadece kendisinin duyabileceği kadar alçak bir sesle, çok sevdiği insana, hayatında ilk kez aşkını itiraf ediyordu: “Seni çok seviyorum…”

   Yaşlı kadının tabutunu musallaya uzattılar… Yaşlı adam tabutun tam önünde durdu. Cemaat iki yanına ve arkasına dizildi. Gözlerini tabuttan alamıyor, kıpır kıpır dudakları hayata en güzel cümleyi fısıldıyordu: “Seni seviyorum güzeller güzeli.”

   İmam, cemaatten haklarını helal etmelerini isteyince öyle bir içtenlikle helal etti ki; duyanlar, yaşlı adamın yüreğini koptu sandılar. Oysa karısını sevdiğini bile bilmiyorlardı. Çünkü; sevgiyi itiraf etmeyi “zaaf” sayan bir törenin çocuğuydu. Anlayacağınız standart erkeklerden biriydi. Hatta birazda fevriydi… Çabuk öfkelenir, öfkelendiğinde avaz avaz bağırırdı.

   Şimdi tabutun içinde musallada yatan karısı çoğunlukla gülümser, kızgınlığının geçmesini beklerdi.

   İmam, ölümden söz ediyordu. Yaşlı adam gözünde iki damla yaşla bakındı. Herkes imamın anlattıklarına dalgındı… Belli ki kendi geleceklerini düşünüyorlardı. Ağır ağır uzanıp tabuta dokundu: “Seni seviyorum canımın içi!..” diye mırıldandı tekrar.

   Dile kolay, tam elli yılı birlikte yaşamışlardı. İyi günleri de olmuştu, kötü günleri de… Yokluğu da görmüşlerdi, varlığı da. Karısı bir gün bile yakınmamış, kendisi herhangi bir sebeple paniğe kapıldığı zamanlarda, her şeyin düzeleceğini söyleyerek teselli etmişti. Gözyaşları arasında tabuta baktı: “Seni deliler gibi sevdim can yoldaşım, son anıma kadarda seveceğim.”

   Namaz ve dua bitince birkaç delikanlıyla birlikte tabutu omuzladı… Zaten zor yürüyordu, ama karısını taşımak istiyordu: “Taşıyacağım, çünkü seni çok seviyorum karıcığım.”

   Mezarlığa geldiler. Yaşlı adam hep aşkını haykıran cümleler kuruyor, dudakları fısıldamaktan yorulunca ya da birileri tarafından duyulma ihtimali belirince beyniyle konuşuyordu: “Seni her gün tazelenen bir aşkla seviyorum.” Kendisini kimsenin duymasını istemiyordu… Duyarlarda kılıbık derler diye, adı “light erkek”e çıkar diye korkuyordu hala. Nede olsa tüm mahalle onu “kazak erkek” olarak bellemişti. Bu yaştan sonra zaafını belli edip dillere destan olamazdı. Yıllar boyu aşkını nasıl içinde tuttuysa yine içinde tutacak, karısından sonrasını bile “kazak erkek” havalarında yaşayacaktı. Yüreği yanarsa yansındı…

   O da toprak attı karısının üzerine… Her küreğe aşkını döktü, dua gibi karısının ruhuna gönderdi: “Seni seviyorum bahar gözlüm.”

   Cemaat dağılmaya başladığında o diz çöktü. Karısının mezarından aldığı bir avuç taze toprağı burnuna götürdü, gözlerini kapadı; karısını son kez koklarken o sihirli cümleyi söyledi: “Seni çok seviyorum yürek seferim.”

   Büyük oğlu ile ortanca kızı yanına geldiler. Büyük olu: “Tamam babacığım” dedi koltuklayıp ayağa kaldırmaya çalışırken, “Onu çok sevdiğini biliyoruz, ama artık eve dönme vakti.” Yaşlı adam ellerini yüzüne kapayıp hıçkırıklarını tutmaya çalışırken: “Evet onu gerçekten de çok seviyorum” dedi, “Ne yazık ki, bunu kendisine ilk kezitiraf edebiliyorum.””

 

   Şimdi söyleyin lütfen: Sevginizi ölümden sonraya mı saklıyorsunuz? Tabutun arkasından söylemek için!..        

 

Bu yazı toplam 1557 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum