Emrullah KILIÇ

Emrullah KILIÇ

Vatikan: Müslümanlarla Diyalog Zor

 

 

Bu gün dünya barışından bahsederek Müslümanları terörle suçlayıp hoşgörüye davet edenlerin önce kendileriyle yüzleşmeleri gerekmektedir. Çünkü dünyanın çeşitli coğrafyalarında akan kanların çoğundan bu gün Hıristiyan dünyası sorumludur. Kendi aralarında otuz yıl süren mezhep savaşları, son yüzyılda iki büyük dünya savaşı onların marifetiyle çıkmıştır. Bu gün dünyada akan kandan öncelikle yine onlar sorumludur. Tanrı adına hareket ettiğini söyleyen W.Bush koyu bir Hıristiyan"dır ve kendisini Mesih olarak görmektedir.

En meşru haklarını kullanmak adına dahi gerekli adımları atamayan Müslüman dünyanın yeniden dirilmesi büyük bir korku olarak batılıların zihinlerini meşgul etmektedir.

Batı kurguladığı dünya da, bu diriliş ve her şeye rağmen hala kıramadığı direnişin önüne geçmenin yollarını aramaktadır.

Her türlü yolu denemeyi meşru gören bu zihniyet zaman zaman da insanların ortak duygularına hitap eden kavramlarla karşımıza çıkmaktadırlar.

Dinler arası diyalogda bu kavramlardan biridir.

İhtiyatlı bir gözle meseleye baktığımızda ayrıntıları daha net görmekteyiz.

Modernizmin istilasına uğramış insani ve ahlaki değerlere, giderek yayılan inançsızlığa kültürler/dinler arası gerginlik ve savaş beklentilerine karşı, çeşitli dinlere mensup insanlığın bir hoşgörü ve barış ortamında buluşması amacıyla işbirliği yapılabilir. Buna hiçbir müslümanın itirazı olmaz.

Ancak işin özü farklılaşırsa ihtiyatlı yaklaşımımız haklılık kazanır. Şöyle ki;

İbrahimî dinler söylemiyle son ve hak din olan İslam"la beraber kendilerinin de aynı eşit gerçekliğe sahip olduklarını kabul ettirmeye çalışıyorlar.

 Hz. İbrahim tevhid sürecinde önemli bir dönüm noktası olan peygamberdi. Hz. İbrahim"in dini alt gruplara ayrılan bir din değildi. Bu gün Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte Hz. İbrahim'den kalan ne var diye sormak lazım. Kutsal metinlerinde sadece isminin geçmesi bir şey ifade etmez. Kuran"ın ifadesiyle söyleyelim “İbrahim ne Yahudi ne Nasranî idi…”(Al-i İmran 67,68)

Kendi kitaplarını tahrif edenlerin sıkıntısı burada; ortada dini bir sabite kalmamış. Asıl metin kalmadığı için yoruma yönelmişler. Kuran'ın değişmeyen naslarını tartışmaya açarak kendileriyle eşit konuma getirmeye çalışıyorlar. Kendi sabitesi olmayanlar bizi de kendi sabitelerimizden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Bunu en yetkili ağızlardan ifade etmekten de çekinmiyorlar. Papalık Dinlerarası Diyalog Kurulu Başkanı Kardinal Jean-Louis Tauran "Müslümanlar, Kur'an'ı Allah kelamı olarak gördükleri için Kur'an'ı derinlemesine tartışmayı kabul etmiyorlar. Bu yaklaşımla inancın içeriğini tartışmak zor" şeklinde ifade etmişti. Aslında bu Müslümanlara yapılan Kur'andan vazgeçin çağrısı idi.

Bu nedenle dinler arası diyalogdan ziyade din mensupları arasında bir diyalog önermek daha doğru olacaktır.

Üçüncü bin yılda insanlığa alternatif bir medeniyet, bir hayat tarzı sunmak gibi büyük bir misyonu -fiilen olmasa da kabiliyet olarak (bilkuvve)- yüklenmiş müslümanlar diğer din mensuplarıyla diyalogdan çekinmezler.

Ancak diyalogdan kasıt bizim değişmezlerimizi tartışma zeminine çekmek, ilke ve kuralları esneterek diğer dinlerle ortak bir zeminde buluşturmak ve üç dini de hakikatin birer parçası olarak sunmaksa buna itiraz etmememiz imkânsızdır. Sinsi planlarlar yapıp bir takım kavramların arkasına sığınarak başka din coğrafyalarında mensup kazanma amacına yönelik bir "diyalog" faaliyetine karşı da uyanık olmak gerekir.



 

Bu yazı toplam 1179 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum