İHANET Mİ CEHALET Mİ ?

 

 

 

 

Aslında bu yazımda Cumhuriyet Tarihi’nin “ihanet mi cehalet mi” dedirtecek, kimi gizli kalmış kimi gayet açık bazı olaylarını yazacaktım.Ancak o kadar çok konu var ki bir makale değil bin makaleye sığmaz.Nükleer dosyasından başlamak istedim.

“Nükleer silah” deyince nedense nükleer silahı olmayan ülkelerde çok şiddetli muhalefet oluyor.Bu da nükleer güce sahip ülkelerin bu ülkelerdeki başarısı olsa gerek.Oysa nükleer silahlara kullanmak için değil dokunulmazlık kazanmak için sahip olunur.

 

 

İşte gerçekler:

 

 

NPT (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması) (NSYÖA):

 

1968 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda görüşüldükten sonra imzaya açılan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması, 1970 yılında yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer silah ve patlayıcıya sahip olan ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin'in "nükleer silah sahibi ülkeler" olarak kabul edildiği bu Antlaşmaya göre:

• Nükleer silah sahibi Taraf ülkeler, nükleer silah sahibi olmayan ülkelere nükleer silah veya diğer nükleer patlayıcıları temin etmeleri ve yapmaları için yardımda bulunmamayı taahhüt eder,

• Nükleer silah sahibi olmayan Taraf ülkeler bu silahları ve patlayıcıları temin etmemeyi ve yapmamayı taahhüt eder,

• Nükleer silah sahibi olmayan Taraf ülkeler, UAEA ile yapacakları bir Güvenlik Denetimi Anlaşması ile UAEA'nın güvenlik denetimini kabul etmekle yükümlüdürler.

Ülkemiz bu Antlaşmayı 28 Ocak 1969 yılında imzalamış, ve 28 Kasım 1979 yılında da Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylayarak Antlaşmaya Taraf olmuştur.

Ülkemiz, bu Antlaşma ile üzerine aldığı yükümlülükleri uygulayıp uygulamadığının kanıtlanması amacıyla UAEA'nın denetimlerine tabiidir; bu amaçla Türkiye ile UAEA Arasında NPT Antlaşmasına ilişkin olarak denetim uygulanmasına dair anlaşmalar imzalanmıştır ve UAEA denetçileri periyodik olarak ülkemizdeki nükleer tesisleri denetlemektedir. Türkiye, UAEA ile Güvenlik Denetimi Anlaşması'nı 30 Haziran 1981 yılında imzalamış ve bu Anlaşma 20 Eylül 1981'de yürürlüğe girmiştir.12 Temmuz 2001 tarihinde UAEA ile Güvenlik Denetimi Anlaşmasının ek protokolü imzalanmıştır.

 

 

- 28 Ocak 1969 da Süleyman Demirel başbakandır.

- 28 Kasım 1979 da yine Süleyman Demirel başbakandır.

- 30 Haziran 1981 de Kenan Evren devlet başkanıdır.

- 12 Temmuz 2001 tarihinde Bülent Ecevit başbakandır.(Anasol-M)

 

NPT Antlaşması dünyayı, antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte nükleer silah sahibi ülkeler (ABD,Çin,Fransa,Rusya ve İngiltere) ve antlaşmaya taraf ancak nükleer silah sahibi olmayan ülkeler olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Anlaşmayı 189 ülke kabul etmiştir. Bu antlaşma ile nükleer silah sahibi her ülke nükleer silahları transfer etmemeyi, nükleer silah sahibi olmayan ülkelerin bu silahları geliştirmesine yardımcı olmamayı ve nükleer silahsızlanmaya ulaşılmasına yönelik çalışmalarda bulunmayı taahhüt etmektedir. İsrail,Hindistan ve Pakistan bu güne kadar NPT Antlaşmasını imzalamayı reddetmiştir. Kuzey Kore 2003 yılında anlaşmadan çekilmiştir

 

 

- NPT anlaşmasını imzalamayı reddeden İsrail,Hindistan ve Pakistan yıllar önce nükleer silahlara kavuşmuşlar ve dokunulmazlık elde etmişlerdir.2003 de antlaşmadan çekilen Kuzey Kore ise sekiz yıl sonra bu amacına ulaşmıştır.

 

 

-Biz de bu anlaşmaları imzalamasaydık ve yıllar önce nükleer silahlara kavuşsaydık daha iyi olmaz mıydı?

 

 

-Gerçek şu ki bizi hep ABD engellemiştir.”NATO’ya üyesiniz,müttefikimizsiniz, sizi biz koruruz,silahı ne yapacaksınız,zaten nükleer silahları kaldırmaya çalışıyoruz” demişler ve bize bu anlaşmaları imzalatıp nükleer güç olmamıza engel olmuşlardır.Wikileaks belgelerinde Türkiye’nin nükleer güç olmaması için nasıl sıkı bir takip yaptıkları deşifre olmuştur.Dost ve müttefik ABD yapıyor bunları.Aynı ABD burnumuzun dibinde İsrail’i yüzlerce Atom bombası ile donatıyor ve uluslar arası kamuoyuna izah gereği bile duymuyor.

 

 

 

ABD bizi hep, yalan dolan sözlü taahhütlerle kandırmıştır.İşte örnekler:

 

 

-“NATO’ya girin ordunuzu son model silahlarla donatayım” dedi.2.Cihan harbinden kalma eski silahlarını ordusundan temizledi,bizi borç batağına soktu ve milli savunma sanayimize izin vermedi.

- Kıbrıs’da başarısız oluruz sandı,ordumuz zafer kazanınca ambargo koydu.

- Irak’da Saddam’a karşı yardım istedi,PKK yı taahhüt etti,İncirlik’i açtık ama PKK yı gizliden destekledi ve kuzey Irak’da kürt devleti kurdu.

- Şimdi Esad’a karşı yardım istiyor,” Kürdistan Devleti ütopyadır”diyor,yine PKK’yı taahhüt ediyor.Yine yalan söylüyor.

 

Çünkü bu taahhütlerin hepsini de ABD sözlü olarak vermiştir.Yazılı bir taahhüdü varsa çıksın da biz de görelim.

 

Bakınız Kenan Evren ABD’ nin iki yüzlülüğüne nasıl şahit olmuş:

 

Bir gazetecinin”Türkiye yıllarca Yunanistan'la Ege'de sorun yaşamıştır. Darbe sonrası ABD ve bölgede etkin bulunan İngiltere gibi devletler 12 Eylül askeri darbesini olumlu karşılamıştır. Buna göre darbe öncesi Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü konusunda söz mü verilmiştir?” sorusuna Kenan Evren şu cevabı veriyor:

“Bana sürekli sorulmuştur. 12 Eylül öncesi NATO Başkomutanı Rogers olmak üzere Türkiye'ye Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü konusunda yoğun şekilde baskı vardı. Hükümette zaman zaman bu konuları görüşmek üzere NATO'ya heyet gönderiyordu. Bu heyet içerisinde o zamanki Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Haydar Saltık da bulunuyordu. Hükümet Yunanistan'ın dönüşü konusunda NATO'ya birtakım şartlar ileri sürüyordu ancak NATO da bunu kabul etmiyordu. Yönetime el koyduktan sonra bu husustaki baskılar devam etti. Rogers, "Siz Yunanistan'ın NATO'ya dönüşüne izin verin. Ben Yunanistan'a sizin şartlarınızı kabul ettireceğim. Onlardan söz aldık" dedi. Ben de kendisine güvenerek Yunanistan'ın NATO'ya dönüşüne onay verdim. Ancak biz onay verdikten sonra Yunanistan'da hükümet değişikliği oldu, Papandreu geldi bizim şartlarımızı kabul etmedi. Bizim yazılı olarak Rogers'a vermiş olduğumuz şartları Yunanistan'ın imzalayacağı konusunda güvence verilmişti. Yazılı bir güvence almadan Yunanistan'ın NATO dönüşüne izin vermemiz bir hatadır.”

Bu beyan,ABD’nin Türkiye’yi yazılı taahhütler vermeden sözlü taahhütlerle sürekli aldattığının somut belgesidir.

 

Yani bu ABD yazılı taahhüt vermiyor,hep sözlü taahhüt veriyor ve hep yalan söylüyor.Onlara şunu söyleyelim:

 

Esad’ı mı istiyorsun,o halde biz de İncirlikteki atom bombalarının proğramlarını,şifre kodlarını,onları taşıyabilecek uçakları,mülkiyetlerini TSK’ne devredecek yazılı sözleşme ile istiyoruz,verirseniz biz de size Esad’ı veririz,vermezseniz kusura bakmayın.Siz bizim için 1974 de Yunanistan’ı karşınıza alamamış iken,biz sizin için Suriye’yi,İran’ı,Rusya’yı ve Çin’i karşımıza almayız ve orada bir Kürt devleti kurarsanız da Nato’dan çıkar,üslerinize el koyar ve hem o kürt devleti’ni hem de o İsrail’i hem de o uçak gemilerinizi başınıza yıkarız diyelim’ bitsin bu iş.Peki mantıklı mı?

 

Elbette.Çünkü Rusya bir kürt devletini asla istemez.Böyle bir devletin ABD’nin kuklası olacağını ve İran,Irak,Suriye hattını koparacağını biliyor.Bunun için hem Suriye,hem de Irak ve İran ile tam bir ittifak halindedir.Bu hattı sağlamlaştırmak için Barzani’yi Moskova’ya çağırmıştır.Aynen şöyle diyecektir:”Bu ABD nin ipiyle suya inilmez,bak Saddam’a ne oldu”diyecektir. “Biz müttefikimizi satmayız,işte İran,işte Maliki,işte Esad”diyecektir.Ayrıca “Bu ABD’nin ipiyle kuyuya inersen sana Kürt devleti kurdurur ve Türkler seni asarken de alkış tutar” diyecektir.Bekleyip görelim.
 

Bu yazı toplam 2392 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.