ÇUDEF’DEN "9. AŞURE VE BİRLİK GÜNÜ”…

ÇUDEF’DEN "9. AŞURE VE BİRLİK GÜNÜ”…

ÇUDEF tarafından geleneksel hale gelen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ile düzenlenen “Aşure ve Birlik Günü ”nün 9.’su çeşitli etkinliklerle yapıldı.

 Şuayip YAMAN

İlçemizde 54 Köy derneğinin birleşmesiyle meydana gelen Çubuk Dernekler Federasyonu (ÇUDEF) tarafından organize edilen “9. Aşure ve Birlik Günü” İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleşti.

Sunuculuğunu Mahmutoğlan Mahallesi Dernek Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Kanaat’ın yaptığı Program, Kerbela'dan günümüze tüm şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve dua edilmesinin ardından, Çubuk Hafız Ömer Camii İmam ve Hatibi Nuri Aydın tarafından Kuran-ı Kerim tilaveti ve meali şerifinin okunmasıyla devam etti.

Etkinliğin açılışında konuşan ÇUDEF Genel Başkanı Recep Taş, “Milli, manevi ve insani değerleri ön plana çıkartmak, ilçede birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla Federasyonumuzu kurduk. İlçede 9 yıldır Aşure ve Birlik Günü’nü birlikte idrak ediyoruz.

Bizlerin 1337 yıldır bitmeyen sızısı, tükenmeyen acısı var. Bu acımız ve sızımız zaman zaman ziyadeleşiyor. İçimizi acıtıyor.

Nasıl acıtmasın ki, hepimiz Kuran’ a göre kardeşleriz. Peygamberimizin ifadesiyle kardeşleriz. Ancak İslam kardeşliğine rağmen acımızı ziyadeleştiren husus Kerbela da 72 şehidi katledenler de Müslümandılar ve sözüm ona kardeştiler!

Esas itibariyle Kerbela ilk değildi, son da olmayacak.

Zira Hz Ali Efendimiz tarafından her iki çocuğunu (Hz. Hasan ve Hüseyin’i)  korumakla görevlendirdiği Hz. Osman’ı Zinnureyn’i katletmeye ilk gelen kişinin Hz. Ebubekir Sıddık’ın oğlu Muhammed değ ilmiydi?

“Öldürmeyi bilmediği için öldürülen kişi” olarak tarif edilen Hz. Osman’ın boğazını sıkan Muhammed’e “baban Ebubekir seni bu şekilde görse utanırdı” demesi sonrasında onun irkilmesi ile yanındaki üç kişinin katlettiği Hz. Osman’ın katlediliş biçimi biz Müslümanlar açısından çok dikkat çekici değil mi?

Hz. Ebubekir’in oğlunun Hz. Osman’ı öldürmeye iten veya onu bu vahşete motive eden ne olabilir?

Yine günümüzde İslam coğrafyasını her gün Kerbela’ya çevirenler de “Müslümanım” diyor.

Halkını her gün bombalatan, Esat da Müslümanım diyor. Sisi’de Müslümanım diyor. Her gün Müslüman kanını döken vahşilikte sınır tanımayan örgütlerde kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlar. Yakın tarihimizde Çorum’da, Malatya’da ve Sivas’ta kardeşlerine zulmeden kişilerde sözüm ona Müslümandılar.

 

Son olarak geçtiğimiz 15 Temmuz tarihinde sözüm ona İslami bir cemaat olarak tanımlanan bir yapının Müslüman Türk halkına yaptığı görülmemiş zulüm ve sergilenen emsali olmayan vahşete ne demeli?

Başka din mensuplarının da katliamlar yapması acımızı dindirmiyor. Yüreğimizi serinletmiyor. Bizler karıncaya bile hesap vereceğim şuuruyla dolu,  insani değerleri en üst düzeyde tutan Müslümanlar olmadıkça yürek sızımız devam edecek.

Onun için Müslüman olmak yetmiyor. Hasene den türeyen Hasan ve Hüseyin isimleri güzel olan anlamına geldiğine göre bizlerin Hüseyinleşmeye, Hasanlaşmaya, ihtiyacımız var. 

Hüseyin’de olduğu gibi zalime karşı durmaya, mazlumun yanında yer almaya ihtiyacımız var. Yezidi duyguları bastırıp Hüseyni duyguları hayatımıza hâkim kılmaya ihtiyacımız var.

 Bir olacağız, diri olacağız. Yeri gelince Hüseyinleşeceğiz. Şakayla da olsa birbirimizi ötekileştirmekten imtina edip, ayrıştırmayacağız.

Hepimiz Ehli Beyt’in yolunun yolcusuyuz.

Bu duygularla Etkinliğimizin yapılmasına destek verenlere teşekkür eder sevgiler sunarım” dedi.

Belediye Başkanı  Dr. Tuncay Acehan laikliğe vurgu yaptığı konuşmasında, “Laiklik dini özgürlüğün yanşamasıdır. Etrafımızı bir ateş çemberi sarmış durumda. Sağlığımızı, gücümüzü, malımızı kaybetmeden değerini bilemeyiz.

Birliğimizi devam ettirmek için birlik ve beraberliğe muhtacız. Dinimiz bir, kitabımız bir, Peygamberimiz bir. Ülkemizi bu zorlu dönemde yalnız bırakmamalıyız.

Hz. Hüseyin felsefesi bizi zulme ve haksızlığa karşı direnme gücünü öğretiyor.

İnsanlar konuştukça ve hüzünleri paylaştıkça sorunları çözüyor, bu suretle de birlik ve beraberlikler pekişiyor.

Bu toplantının güzel şeylere, hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

İlçe Kaymakamı Cemal Şahin, “Bugün, özünde birlik, beraberlik ve hoşgörü taşıyan bir etkinliktir. Bu unsurlar İslam’da da vardır. Son dönemlerde İslam dünyasında yaşanan kaosun nedeni, Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan’ı iyi okumadıklarından kaynaklanıyor.

Günümüzde iletişim çağını yakaladığımız için her şeyi duyuyor ve öğreniyoruz. İnsanlar konuşulan şeyleri biliyor.

Hala sıkıntılar yaşıyoruz.

Kerbela’ da Hz. Hüseyin’den bahsediyorsak hala sıkıntılar var demektir.

Çubuk Anadolu’ya güzel bir örnek; İnsanları birlik ve beraberlik içinde yaşıyor. Huzur ve güven içinde yaşıyoruz. Ama aynı zamanda da kaygı içinde yaşamaya devam edeceğiz.

Dirliğimiz ve birliğimiz daim olsun...” 

Aşure’nin birlik, beraberlik ve kardeşlik duygusuna katkıda bulunan ÇUDEF’ i tebrik ediyor, bu etkinlikte emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”

AK Parti Ankara 2. Bölge Milletvekili Cemil Çiçek, “Başta Hz. Hüseyin efendimiz olmak üzere ülkemizin birlik ve beraberliği için canlarını seve seve veren şehitlerimizi şükranla anıyorum.

Kerbela, insanlık tarihinin en büyük vahşetidir. Hz. Muhammed’e saygı duyanların bunu hissetmesi gerekir. Aynı zamanda da bu vahşeti ibretle karşılaması gerekir.

Türk Milleti olarak tavrımız açıktır.

Hemen hemen herkesin ailesinde ismi Ali, Hasan, Hüseyin olanla ve hatta ikisini birleştirip Hasan Hüseyin deriz.

İsmi Yezid olana ise hiç rastlamadım. Hatta Muaviye ismine de rastlamadım. Bu bizim neyi, nasıl görmemiz ve anlamamız gerektiğini anlatır.

Biz genelde tarihi olayları anıyoruz. Acılarımızı paylaşmamız gerekir. Yalnız bunları iyi anlamamız lazım. Acılardan ders almıyoruz.

Önceleri sağcı-solcu, ilerici-gerici sorunlarını yaşadık. İnsanları kaybettik. Şimdi de Türk-Kürt ayrımcılığı yaşıyoruz.

Allah’ın çözdüğü birtakım işlerden dolayı sorunlar yaşadık.

Ben Yozgatlıyım, Doğu’dan-batı’dan, Güney’den-Kuzey’den göç almış, Kürtlerin Türk boyundanım. Keza kayınpederim, kayınvalidem de farklı etnik kökenlerden, ama mutlu, mesut bir şekilde hayatımızı idame ettiriyoruz.

Etnik ayrılığa girersek bu ülkede birlik-beraberlik kalmaz. Siyasetçilerin buna dikkat etmesi lazım. Üç oy almak için olmadık kepazelikleri sergilemeye gerek yok. 

 Dün Kafkasya’da, Balkanlar’da, Anafartalar’da, Dumlupınar’da birlikte, omuz omuza düşmana karşı koyanların çocukları şimdilerde birbirlerine düşman kesildiler.

1377 yıl evvel İslam tarihinin vahşetini yaşadık. Tekbir getirerek birbirlerini boğazlayanlara DAEŞ veya IŞİD’e ne derseniz deyin.

Demek ki Yezid zihniyeti devam ediyor. Yaşadığımız olaylardan 15 Temmuz FETÖ kalkışmasından ibret almazsak yarın ÇETÖ çıkar.

13-14 senedir söylüyorum; Aklınızı, vicdanınızı ve cüzdanınızı kimselere vermeyin, emanet etmeyin, işi siyasete dökmeyin...

Bizi kandırdılar diye çıkmayın. Bizim toplumumuz dinen, siyaseten, vicdanen kandırılmış toplumdur. Aklımızı kullanmıyoruz. Bugün 15 Temmuz’u yaşadık. Dün bir başkasını yaşadık. Yarın bir başkasını yaşayabiliriz.

Yaşadığımız sorunların, nedenlerine kafa yormadan düzlüğe çıkamayız.

Muhammed İkbal, “İslam dünyası aklını, batılılarda vicdanını kaybetti. Biz insanlar eşrafı mahlûkatı kullanamadık” diyor.

(Muhammed İkbal (1873-1938) Hindistanlı Müslüman düşünür, şair. Son dönem İslam düşünürleri arasında hakkında en çok inceleme, araştırma ve yayın yapılan şahsiyetlerin başında gelir.)

Arapların iktidar kavgaları (ihtilafları) bizim siyasetimiz olmamalı. Bu memlekette kim neye inanıyorsa başımızın üstünedir.

Bu anlayışı gerçekleştiremezsek, güzel örnekler koyamazsak başımıza çok musibetler gelir.

Artık günümüzde yanlış kurallardan, yanlış görüşlerden doğruya varamayız. Yeni bir peygamber, yeni bir kitap gelmeyecek. Okuyan anlayacak.

Türkiye’de üç şeyi düzeltmek gerekir;

·         Ekonominin 1/3 kayıt dışı,

·         Siyasetin yarısı kayıt dışı (ülkede başka aktörler, holdingler ve sermaye grupları var),

·         Dinin önemli bir kısmı kayıt dışı (İnsanlar dinin ne olduğunu bilmiyor; “Gece yarısı Peygamberle konuştum” diyene inanan subaylar, emniyetçiler, yargı mensupları v edin adamları var.

Şerden hayır çıkartacağız.

Bu anma günü vesilesiyle bu acılar neden ve nasıl ortaya çıktı? Bunları iyi araştırıp bulmamız gerekir. Irak’ta Şii Camii, Sünni Camii bombalanıyor. Ensen müsait olduğu müddetçe tokat vuran çıkar.  

Ben milletimizden başka kimseden bir şey beklemiyorum. Ortak paydamızda buluşmamız lazım. Birbirimizin yaşamına ve hukukuna saygı duymamız lazım.

Kerbela şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimize saygı duymamız lazım” dedi.

İlçe Müftü vekili İlçe Vaiz Mustafa Aydos, “Cenab-ı Allah 79 milyon yürekli insanın birlik, beraberlik ruhu içinde bulunmalarını inşallah nasip eder.”

Müftü vekili Mustafa Aydos,”Kuran’ın ayetlerinden yola çıkarak;

Ali İmran Suresi 103. ayet:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”

Ali İmran Suresi 104. ayet:

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

Ali İmran Suresi 105. ayet:

“Kendilerine apaçık deliler geldikten sonra parçalanıp, ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”

Enfâl Suresi 46. ayet:

“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Ayetlerinden yola çıkarak önemli açıklamalarda bulundu. Birlik, beraberlik kardeşlik ve barıştan söz etti.

Müftü Vekili Aydos, “Birlikten kuvvet doğar. Birlikteliğin gücünü yıllarca yaşadık. Ama şimdilerde ayrılığın acısını yaşıyoruz.

Şirk büyük bir günahtır. Allah'a şirk (ortak) koşmak bağışlanmayan yegâne ve en büyük günahtır.

Affedilmeyen tek günah şirktir.

Şirk dışında bütün günahların bir şekilde af edilme yolu vardır. Eğer kul, Allah'a tövbe edip iyi bir hayat yaşamaya başlamışsa ayetlerden anladığım kadarıyla varisi Allah olur artık.

Cem ve cemaat ise bir araya gelmektir.

Peygamberimiz bir Hadisinde “Hiçbiriniz kendisi için sevdiğini (istediğini Müslüman) kardeşi için de sevmedikçe (kâmil manada) iman etmiş olamaz” [Buhârî-Müslim]

 

Kardeşlerim! Bu hadisi şerifte, Müslüman’ın kendisi için istediği güzel şeyleri kardeşi için de istemesinin, kâmil manada bir İmana ulaşmak için gerekli olduğu ifade edilmiştir. Nefsimiz için Allah’tan afiyet, geçim rahatlığı, sağlık ve huzur gibi şeyleri istiyorken, bunu kardeşlerimiz için de Rabbimizden dilemeliyiz.

 

Kendimiz için şahadet, cennet ve güzel nimetler isterken, aynı şeyleri kardeşlerimiz için de Allah’u Teâlâ’dan talep etmeliyiz. Zillet ve rezillikten, münafıklıktan ve kötü sondan nasıl Allah’a sığınıyorsak, aynı şekilde kardeşlerimiz için de bu tür kötü şeylerden Allah’a sığınmalıyız. İşte bizden istenilen kardeşlik hukuku bunu gerektirmektedir.

 

Başka bir hadisi şerif şöyledir:

 

“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalime) teslim etmez. Kim, Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslüman’ın bir kusurunu örterse, Allah da kıyamet günü onun  kusurunu örter.” [Buhârî-Müslim]

 

Müslümanlar kendisi için sevdiğini Müslüman kardeşi için de sevmedikçe, kardeşinin acısını kendisi de çekmedikçe (paylaşmadıkça)  iflah olamaz.

 

Birliğin gücünün Allah’ın rahmetine vesile olacağına inanıyorum.

 

Kerbela da Hz. Hüseyin’in şehit edilişini yüreklerimizde paylaşarak bu acının yeni acılara vesile olmamasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum” dedi. 

 

İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal (Yukarı Çavundurlu) yaptığı konuşmada, “1377 sene önce Hz. Peygamberimizin torununun şahadetini unutmuyoruz. Ama geçmişten de ders almıyoruz.

 

Aşure Günü’nün tarihçesini şöyle özetleyebiliriz;

Aşure kelimesi Arapça “On” demek olan “Aşera” kelimesinden gelmektedir. Hz. Nuh’tan itibaren bütün dinler ve kavimler bugüne hürmet etmişler, ehemmiyet vermişlerdir.

Peygamber efendimiz Medine’ye teşrif etiklerinde Yahudilerin oruç tuttuklarını görmüş, sebebini sorunca Yahudiler: “ Hz. Musa Firavunun zulmünden Muharremin onuncu günü kurtuldu da onun için tutuyoruz” demişler.

Bunun üzerine peygamber efendimiz: “Biz Musa karındaşımıza sizlerden daha yakınız. Müslümanlarda oruç tutsun ama Yahudilere benzememek için sadece onuncu gün değil 9,10,11. günleri oruç tutsun” buyurmuştur.

Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar bu günlerde hem kendi oruç tutmuş, hem de ashabına tutturmuş, Ramazan orucu farz kılınınca, bu günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiş ama, ümmetini tutup tutmamakta serbest bırakmıştır.

Aşure gününün kutsiyetiyle ilgili daha birçok tarihi olayın bu günde vuku olduğu rivayetleri vardır.

Bunlardan bazıları:

Dünya bu günde yaratıldı. Âdem Peygamber bu günde yaratıldı ve hayat verildi. Hz. Nuh bu günde tufandan kurtuldu. Hz. İbrahim Nemrut’un ateşinden bugün kurtuldu. Eyüp Peygamber belalardan bu gün halas buldu. Yusuf Peygamber zindandan bugün kurtuldu ve babasına kavuştu. Hz. Yunus balığın karnından bugün kurtuldu, Hz. İsa bugün doğdu.

Bu günde pişirilen aşure çorbası hakkında şu rivayet ortaya atılmaktadır. Hz. Nuh yüzlerce sene kavmini hak ve hakikate çağırır, onların hidayetine vesile olmak için uğraşır.

Ancak kendisine sadece 70 kişi civarında insan inanır. Kendi öz oğlu ve hanımı bile inanmamakta ısrar eder.  Bu duruma çok üzülen Hz. Nuh kavmine beddua eder.

Cenabı Hak “Kavmini tufanla helak edeceğini kendine inananları bir gemi yapıp bindirmek suretiyle götürmesini” emreder.

Hz. Nuh bu gemi ile 40 gün sularda dolaşıp, nihayet Cudi (Ağrı) dağında karaya çıkar. Azaldığı için, hiçbir yiyecekten tek başına yemek yapıp, karınlarını doyurmaları mümkün olmayınca, on çeşit yiyeceği birleştirip bir çorba yaparlar ve yerler.

Aşure günü ve çorbasını Müslümanlar nazarında önemli kılan başka bir olay daha vardır. Hz. Ali Peygamber Efendimizin amcaoğludur, damadıdır, torunlarının babasıdır. Gençlerden ilk Müslüman olan ve devamlı kendini destekleyen delikanlıdır.
 

Çok cengâver olduğu için; Esedullah “Allahın Aslanı”, lakabını almıştır. Hz. Peygamberin devam ettiren kişidir. Efendimizin, “Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır” övgüsüne mazhar olmuş, âlim ve fazıl bir zattır. Mekke’de iki kabile vardır.

 

Haşimoğulları, Ümeyyeoğulları. Bu iki kabile devamlı rekabet halinde olmuşlardır.

 

Peygamber Efendimizin Haşimi kabilesinden çıkması bu rekabeti artırmış, Ümeyyeoğulları Resulullah’ı kabullenmekte zorlanmış, O’na birçok iftira ve eziyetler etmişlerdir.

Hz. Osman vefat edince Müslümanlar Hz. Ali’yi halife olarak seçip biat etmişler, fakat Ümeyyeoğullarundan bazıları bunu kabul etmeyerek, o gün için Şam Valisi bulunan Muaviye’yi halife ilan etmişlerdir. İkiye ayrılan Müslümanlar başta Sıffin savaşı olmak üzere birçok savaşlar yapmışlardır.

Hz. Ali vefat edince yerine oğlu Hz. Hasan halife olmuş, zehirlenerek şehit edilmesinden sonra Küfeliler, Hz. Hüseyin’e haber gönderip, Küfe’ye gelip hilafet makamına geçmesini iştemişler, sahabenin büyükleri razı olmamışlar, ama Hz. Hüseyin bir grup seveni ve çoluk-çocuğu ile Küfe’ye hareket etmiştir.

Bu esnada Muaviye ölmüş, yerine oğlu Yezid halife olmuş, Mervan b. Hakem’de kumandan tayin edilmiştir. Bunların ikisi de içki, kadın, kumar düşkünü sefih insanlardır.

Hz. Hüseyin’in Medine’den hareket ettiğini duyunca üzerlerine 30 bin kişilik bir ordu göndermişler, bugün Irak toprakları içinde bulunan Kerbela mevkiinde onları abluka içine alıp, çölün yüzünde günlerce aç ve susuz bırakmışlardır.

Neticede Hz. Hüseyin başta olmak üzere etrafındaki insanları, kadın ve çocuklardan birçoğunu öldürmüşler, az bir grubu da Şam’a esir olarak yollamışlardır. Hz. Hüseyin’in yani sevgili Peygamberimizin sevgili torununun cesedini atlara çiğnetmişler, hakaretler yapmışlar, başını kesip bir mızrağın ucuna takarak Şam’a göndermişlerdir. 10 Muharrem 680 Miladi.

Bu olay İslam tarihinin en dramatik olayı olarak anılmaya başlanmış, gündemden hiç düşmemiş, Ümeyye oğullarına karşı büyük bir antipati oluşmuş, “Her ifrat bir ifratı doğurur” sözünde olduğu gibi, Emevilerin Ehli Beyt’e karşı aşırı baskı ve hakaretleri, Emevi aleyhtarı, Şia ve kolları bir çok müfrit mezhebin çıkmasına sebep olmuştur.

Bu olay İslam dünyasının her yerinde yıldönümlerinde anılır, idrak edilir. Bu tarihi olaylar nezih bir şekilde Anadolu halkı tarafından idrak edilmekte ve aşırılığa kaçmadan Aşure pişirilip komşulara dağıtılmakta, çocuklara bunun sebebi anlatılmakta, vaaz, hutbe ve bazı programlarda dile getirilmektedir.

Aşure Hz. Nuh’un tufandan kurtuluşunun yemeğidir.

Bir takım zındıklar “Hz. Hüseyin’in şahadetine sevindikleri için böyle bir etkinlik yapılıyor” şeklinde yorumlarda bulunuyorlar. Bunlar tamamen yanlış bir inanışlardır.

Bu büyük bir yanlıştır. Biz ayrılıkları bir taraf bırakacağız.

Sıffin’de olan, Cemel’de olan, Kerbela’da olanları Allah’a havale edeceğiz. Onların o günlerinden ibret alarak yaşantımızı düzenleyeceğiz.

Allah Yüce kitabında, “Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin” buyuruyor. İslam bağını ortadan kaldırırsak ayrımcılığı körükleriz., birbirimizin boğazına sarılırız.

Peygamberimiz Müminler bir beden gibidir, bir yeri ağrırsa her tarafı ağrır” buyurmuşlardır.

Biz birbirimize karşı hassasiyet gösterebiliyor muyuz, Müslümanların birbirini boğazlamasından nasıl etkileniyoruz?

15 Temmuz olaylarında büyük bir cehalet var. Dinimizin eğitimini devletimizde yapabilirsek, o zaman dinimizi öğreniyoruz.

 Devletimizin,

·         İmam hatip okulları,

·         Diyanet İşleri Başkanlığı,

·         İlahiyat fakülteleri var.

Çocuklarımızı oralarda yetiştirmeliyiz.

Kuran’ı ve Peygamberimizin sünnetlerini rehber almak zorundayız. Haklarımıza karşı saygılı olalım. Aklımızı kullanalım.

Herkes gittiği yolu iyi bilmelidir. Biz dinimizi öğrenmek zorundayız. Cehaletle mücadele etmeliyiz.

Din basit bir şey değildir. Çocuklarımıza dinimizi en iyi şekilde öğretmeliyiz.

Başta Hz. Hüseyin olmak üzere, bütün mukaddesatlarımız uğruna canlarını seve seve veren şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de sağlık ve afiyet dilerim” dedi.

 

Diğer etkinliklere geçildi:

 

Kalender Veli Ocağı Dedesi Ahmet Kuzukıran tarafından ‘Gülbank’ okundu.

Ahmet Dede yaptığı konuşmada “Biri sabır, biri şükür, biri dua.

Camii de cem evi de ibadet yeridir.

Yalnız camii ile cem evi arasında fark var. Şeriatın gereği ibadet ile tarikatın gereği ibadetlerin usulleri arasında diğer tarikatlarda da olduğu gibi bazı farklılıklar var.

Alevilikte, ahlak sistemi; Eline, beline, diline sahip olma ilkesidir. Her toplumun kendine özgü bir ahlak sistemine sahip olduğu bilinen bir gerçekliktir. İnsanın bu üç organı toplumu ve insanı geliştirdiği gibi aynı zamanda insanı ve toplumu düşkünleştirir, yozlaştırır.

 

Bir hırsız, bir katil, bir tecavüzcü camiye girebilir. Ama cem evine giremez. Çünkü bizde eline, beline, diline hâkim olmak önemli ilkelerdir.

 

Alevi köyünde camii de var cem evi de var. Bizim camimizde imam da var.   

Dinimiz İslam, Kitabımız Kuran, Peygamberimiz Hz. Muhammed.

Muharrem deyince Kerbela akla gelir.

Aşure çorbasında 10 peygamberin hayatı ve hatırası vardır.


Muharrem olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Âşura Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Aşure Günü’nün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenabı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kutsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.

 

Bugünde on peygamberine on farklı ikramda bulunan Allah (cc), bizlere de af ve mağfiret için imkânlar sunuyor.

Saymakla bitiremeyeceğimiz bütün peygamberlerin refaha, kurtuluşa ve başarıya ulaştıkları gündür. Onun içindir ki Nuh Peygamber dâhil ondan sonra gelen bütün peygamberler, Hz. Muhammed ve Hz. Ali de 10 Muharrem Aşure günü şükür ve senalarını ifade ederek, oruç tutmuşlar. Nuh Peygamber’in kurtuluş çorbasını pişirip fakir fukaraya yedirmişler, Hayır ihsan yapmışlar. Bütün tarihler o güne kadar olan, Muharrem ayının kutsallığı ve özelliğini böyle anlatırlar.

On peygambere on ikram Bu güne aşure denmesinin sebebi, Arapça “aşûra” kelimesinin onucu gün anlamına gelmesi. Allah (cc) bu günde, on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunuyor. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

      1.  Allah, Hz. Musa’ya (a.s) Aşure Günü’nde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak         

           Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

      2.  Hz. Nuh (a.s) gemisini Cudi Dağı’nın üzerine Aşure Günü’nde demirlemiştir.

  1. Hz. Yunus (a.s.), Balığın karnından Aşure Günü’nde kurtulmuştur.
  2. Hz. Adem’ in (a.s.) tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir.
  3. Hz. Yusuf (a.s.) kardeşlerinin attığı kuyudan bu Aşure Günü çıkartılmıştır.
  4. Hz. İsa, Aşure günü dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükselmiştir.
  5.  Hz. Davut’un (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
  6. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail doğmuştur.
  7. Hz. Yakup’un (a.s.) oğlu Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı gözleri kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
  8. Hz. Eyüp (a.s.), hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

 

Muharrem orucu; Muharrem ayının girmesiyle birlikte bu ayı ibadetle geçirecek olan Müslümanlar, Muharrem ayının ilk gününden onuncu gününe kadar oruç tutarlar. Muharrem ayının başlangıcı ve ilk on gün içerisinde oruç tutan vatandaşlar bu görevi yerine getirmeleri nedeniyle Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan Efendilerimiz ile cennete gidecekleri söylenmektedir.

Yine bu 10 günlük orucu tutmayan kişiler ise, ellerinden geliyorsa eğer 8,9 ve 10. günleri tutabilecekleri söylenmektedir.

 

Peygamber Efendimiz, Muharrem Ayı’nın 9. gününde seferde olması nedeniyle sadece 10 günde orucu tutmuşlardır. Ve “ Eğer yaşıyorsak, gelecek yıl 9. günü de tutarız” sözünü buyurmuşlardır” dedi.

 

Ahmet Dede konuşmasının ardından “Aşure duası” okudu

 

İlçe Müftü vekili Vaiz Mustafa Aydos tarafından dua okudu. Hep birlikte “âmin” denildi.

 

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Tasavvuf Topluluğu Şefi Doç. Dr. Arif Demir , "Ali Almış Sazı Eline" adlı ilahiyi okudu.

 

Aşure Günü etkinliğinde ilçe protokol mensupları ile birlikte, bazı dedeler ve Çağdaş Demokratik Ehli Beyt Platformu üyeleri de hazır bulundu.

 

Etkinlikler sonrası Halk Eğitim Merkezi Salonu’nda kurulan stant da ÇUDEF yönetim kurulu üyeleri tarafından katılımcılara aşure dağıtıldı.

asure-vert-003.jpgasure2-vert.jpg

asure1-vert.jpgasure2-vert.jpg

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.