Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

Ankara’nın Türkleri, Türkiye’nin Kürtleri!

Başkentlerden Konya, Bilecik, Bursa, Sivas, Edirne; nihayet Istanbul; barış, adalet, zafer şehirleriydi. Bir ucu Viyana’da, diğeri Hicaz’da kardeş türküleri.

Mevlana, Haime Ana, Emir Sultan, Gazi Abdülvahab, Sinan Mimar, Fatih Mehmet kalem ile kılıcın buluşmasında adalet bayrağını burca çektiler.

Mesnevi’nin melteminde, Selçuklu’nun dergahında, şehzadenin otağında, Kutlu Sancak’ın altında, Selimiye’nin ihtişamında, karadan denize kadırgalarda Akıncı bir rüzgar, fethi müjdeleyen bahardı…

Ankara bir ileri karakoldu. Hacı Bayram, şafakla beraber uğurlardı cepheye, erlerini. Hoca hocalığını, komutan komutanlığını bilirdi. Sınırları aşmazdı kimse. Aşarsa, ecnebinin sınırını aşardı.

At sırtındaki son lider Kanuni’ydi. Fethedemeyen, işgale uğrardı. İlgilenmediğin, dayanırdı kapına. Baskın, basanındı.

Istanbul, kaosa düştü sonunda. Durgun suda solucan barınırdı. Haliç’te, leventlerin heyecanından eser yoktu. Sadabad, rahatlıktı. Kağıthane ‘Araba Sevdası.’

Kızıl Sultan(!) bir şanstı. Denk bütçe ile kendine geldi Osmanlı. Psikolojik üstünlüğü aldı yeniden. ‘Besle kargayı, oysun gözünü’ paşalar, 31 Mart’ladı Sultan’ı. Istanbul düşmeliydi, düştü.

Istanbul, Ergenekonzedeydi artık. Mahmut Şevket, Hareket Ordusu’yla yürüyünce başkente, Rumeli Bulgar’a, Yunan’a kaldı.

7 asır sonra Orhan’ın Yurdu nakus çığlıklarıyla inledi. Balkan Savaşı, derken 1. Cihan Harbi, ‘3 beyinsiz kafa’nın marifetiydi.

………………………………

Pusudaki kin, yeni konsepti uyguladı. CHP’li Ankara, CHP’li Çan-kaya yeni sürüme hazırdı. İmar planında camiye yer yoktu. Kiliseye vardı. Dalgınlıktı ne de olsa(!)

Çanakkale’de ümmetin mezar taşları yosun tutarken, Ankara tangoya hazırdı. Malatyalı dönme, aykırı sesleri boğmaya geliyordu.

Atıf, rüyasına yürüyor; savunmasını yırtıyordu. Onu, Kutlu Önder çağırıyordu. ‘Frenk Mukallitliği’ statükoya reddiyeydi.

Gözdağı için Menemenleniyordu Ege. Erbili de kim oluyordu, Said’in her türlüsü yasaktı. Gözden kaybolmalıydı, yakışmazdı, el aleme rezil ederdi bu haliyle.

Jön Türkler, ‘Yeniyi sevmek için eskiye küfret!’ asimetrik harbini uyguluyordu, adım adım. ‘Selçuklu bağnaz, Osmanlı vahşi, padişah hain, yönetim zalim; kıyafeti absürt, kazancı züğürt ayak takımı’ydı ecdad!

‘Ankara’nın taşına bak / Anaların yaşına bak!’ salya sümük asker yolu gözleyen Batmanlı, Yozgatlı analar ne de çağdışıydı! Harp bitmişti, lakin yeni bir savaş vermeliydi Anadolu’ya karşı.

Türk kavramı değişmişti. Vals etmeli, damsız kokteyle katılmamalı, milli(!) Orman Çiftliği birası içmeli, davul-zurna değil konçerto dinlemeli, kıskançlığı bir kenara atıp Avrupalarda damızlık aramalıydı.

Sıra Kürt tanımındaydı. Yıldırarak ayırmak, yok sayarak ötelemek, bağırınca da: “Bak gördün mü? İhanet içlerine işlemiş bunların, vatan sevgileri hikaye, gavurdan beter bunlar!” demeliydi, dendi.

………………………..

Olmadı. Bu toprakların Türk ve Kürt müslümanları, ellerinde Hak terazisi olduğu halde kaynaşmayı beceremediler. Meselelerini Lahey zalimine, ab diasporasına havale ettiler. Lafa gelince ‘Sistem sorunu!’ dediler. Sıyrıldılar işin içinden.

Kimi arkasına kanun kuvvetini alarak diğerini yok saydı. Kimi, Yüce Kitap’ın “Müşrikler ancak birer necistir!” buyurduğu totem liderlere sığındı. Kimi, siyasi hayatını riske atıp doğruları haykıran önderlerini sandığa hapsetti.

Kızacaksınız bana, içinizdeki duyguların tercümanıyım sadece. Fotoğraf çektim sizlere. Şimdi diyeceksiniz ki: “İmkanımız mı vardı da birleşemedik!” Vardı kardeşim vardı. Elinizde Hayat Rehberi, önünüzde Kainatın Efendisi vardı.

Fransız İhtilali’nden etkilendiğiniz kadar, Veda Hutbesi’ne kulak vermediniz. “Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır!” zaman ve mekan üstü mesajına sağırdınız.

Bir hiç uğruna can veren evlatlarınıza sahip çıkamadın. “Kürt’ün laikini severim. Ancak o taşeronluk yapar, emellerime!” diyen Brüksel kaçkınına boyun eğdin.

‘Türk ırkçılık yapıyor, ben niye yapmayım!’ dedin, garip bir ulusçuluğa teslim oldun. Ensar’ı okumadın, belli. Hicret’i de mi unuttun?

Ankara’daki kadar Diyarbakır’da da faiz işliyor. Hani ‘harp açmıştı faiz yiyenler, Allah’a ve Resul’üne karşı!’

Türk star Kürt star; Türk pop Kürt pop… Değişmek mi bu, özgürlük mü? Bir günahı Türkçe işlemekle Kürtçe işlemek arasında fark ne?

Fatih Kısaparmak’ı dinlerken öğle namazını kaçırmakla, Şivan’a tempo tutarken ikindi’yi heba etmek!

Bursa Stadı’nda, ekmek parasına oynayan Diyarbakırlıyı, “Kahrolsun PKK!” ile karşılamakla, her şeyden habersiz Bursasporluyu rövanşta taş yağmuruna tutmak!

Asıl gündemden koparmak bu! İdris-i Bitlis’ten, Ahmed-i Hani’den uzak düşmek!

Şimdi tarihi yeniden kuşanmak vakti! Zamana anlam katmak!

Barışmak anı, Yücelerin Yücesi’yle; sarılmak anı Saff Suresi 4’e!

Bu yazı toplam 4174 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.