CHP KADIN KOLLARI’NDAN SÖYLEŞİ;“KADINLAR HAKLARINI BİLİYORLAR MI?”

CHP KADIN KOLLARI’NDAN SÖYLEŞİ;“KADINLAR HAKLARINI BİLİYORLAR MI?”

CHP Çubuk İlçe Kadın Kolları Başkanlığı tarafından organize edilen “Kadınlar Haklarını Biliyorlar mı?” konulu söyleşinin konukları Av. Ali Yılmaz ve oğlu Av. Cem Yılmaz idi.

   

           Şuayip YAMAN

 

Avukat Ali Yılmaz, evlilikte edinilen malların paylaşımı, eşit hak-eşit ücret ve aile içi şiddet konularında bilgilendirme yaptı.

Bazı kadınların eşleriyle katıldığı söyleşide Av. Yılmaz, Türkiye’de şiddet gören kadınların oranları hakkında da çarpıcı bilgiler verdi.

2015 yılında 293 kadının, 2016 yılının ilk dört ayında ise 93 kadının cinayetlere kurban gittiğini dile getiren Av. Ali Yılmaz, 2016 yılının ilk dört ayında ise 3 bin 614 kadına koruma kararı çıktığını belirtti.

Av. Yılmaz, “Fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik şiddete maruz kalan pek çok kadın var. Korku, baskı ve güvencesiz kadınlar haklarını da arayamıyor.

Haklarını bilen kadın gücünün farkında olur. Şiddet gören her kadın maalesef polise başvurup yardım isteyemiyor. Ancak son yıllarda kadınlar haklarını aramaya başladı” dedi.

Söyleşi sonunda katılımcı kadınlar Av. Yılmaz ve yine kendisi gibi Avukat olan oğluna sorular yönelterek merak ettikleri konularda bilgi aldı.

Av. Yılmaz, “Kadın hakları, kadınların erkeklere eşit şekilde sahip olduğu sosyo-ekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen addır.

 

Şiddet gören kadınlar, haklarını ararken nasıl bir yol izleyeceklerini bilmiyor. 

 

Temel haklar toplum tarafından yaygın bir şekilde bilinmediği için, olası bir şiddet durumunda kadınlar haklarını istemekte zorluk çekebiliyor.

Kadın şiddetine karşı etkin mücadelenin yolu da kadınların haklarını bilmesinden geçiyor. Şiddetin çeşitli türleri olduğu için her şiddetin de kendine göre bir çözüm yolu var. 

Geçen yıl mart ayında çıkan Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yönetmeliği yürürlüğe girdi.

 

Öncelikle korunan kadının güvenliği ve gizliliği temin edilecek. Sadece kadına değil, şiddet mağduru kocaya da koruma sağlanacak.

Kadınların hakları ise şöyle:

Aile Mahkemesi’ne sözlü başvuruda bulunarak kadınlar koruma isteyebilecek. Yazılı şikâyet aranmayacak. Sözlü şikâyet ve ihbar tutanağa çevrilecek.

 

 Mülki amirin ya da kolluk amirinin kararı ile kamuya ait barınma yerlerine getirilen şiddet mağdurları, başka onay aranmadan kabul edilecek.

 

Korunan kadın için öncelik gizlilik ve güvenlik, ardından meslek edindirme devreye girecek.

 

Halk eğitim merkezleri aktif çalışacak.

 

Korunan kişi, hem psikolojik rehberlik hizmeti hem de hukuki olarak nasıl bir süreç izlemesi gerektiği hakkında yardım alacak.

 

Bakanlık davalara müdahil olacak. Şiddet uygulayan kişi için işyerine, eve, okula yaklaşamama kararı çıkarılacak.

 

Çocukların kreşi değiştirilip kadınlara kreş yardımı yapılacak. Şiddet uygulayan evden uzaklaştırılacak. Uzaklaştırma yeterli gelmezse kadınlar ‘işyerimi değiştirin’ talebinde bulunabilecek.

 

Hâkim tarafından verilen kararla ve kadının rızası alınarak ‘Tanık Koruma Kanunu’ hükümlerine göre kimliği değiştirilebilecek. Hayati tehlikesi varsa, mahkemeden ‘geçici koruma’ isteyebilecek.

 

Kadın, aile konutuna şerh koydurabilecek. Böylece ev eşinin üzerine bile olsa, kendisinden habersiz evin satışı yapılamayacak. Şiddet uygulayan kişi, asker ya da polis gibi silah taşıması zorunlu bir kamu görevi yapsa bile, zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim edecek.

 

Şiddet uygulayan kişi hâkim kararı ile teknik araç ve yöntemler kullanılarak takip edilebilecek. Bu yöntem ya elektronik kelepçe ya da sinyalizasyon sistemi olacak.

Farklı çözüm yolları var

kadınlar, yaşadığı şehrin kaymakamlığına, valiliğine ya da doğrudan Aile Mahkemesi’ne talepte bulunabilir.

 

14 ildeki ŞÖNİM’e (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) başvurabilir. Başının derde gireceğini düşünen kadın, doğrudan savcıya ya da Aile Mahkemesi hâkiminin yanına gidebilir. Bu işlemler yapılırken harç/para istenmiyor.

Bulundukları şehrin barosu, maddî durumu iyi olmayanlar için avukat gönderip işlerini takip edebiliyor. Hem avukat tayin edilir hem de mağdur kadın koruma altına alınır.

Şiddet gören kadının eşi alkol bağımlısı ise “tedavi edilmeli” şeklinde çeşitli tedbir kararları da verilebilir. Mahkeme kararı olmadan kadın ‘Benim korunmaya ihtiyacım var’ dediği zaman koruma altına alınabiliyor.

Eşinin öfkesinden uzaklaşmak istiyorsa devlet kadına barınma yeri temin eder, sığınma evine yönlendirir. Şunu da yapabilir, ev kiralayabilir, kirasını da devlet belli bir süre ödeyebilir.

Yeni çıkan yönetmeliğe göre, devlet tarafından kadına günlük geçimini sağlayacak ekonomik destek de sağlanacak. Kadın ‘Kocam eve gelmezse eve kim bakar?’ sorusunu sormayacak. Aile Mahkemesi kocanın, evin kirasını ödeyip geçimini sağlama ve eve yaklaşmaması yönünde karar verebilecek.

Çok daha ciddi durumlarda ‘öldürülme tehdidi’ alıyorsa mahkeme kararıyla “Kadının tanık koruma programına alınması” ile kadının kimliği gizleniyor ve başka bir hayata hazırlanıyor.

 

Av. Yılmaz, Türkiye'de Kadın Haklarının Gelişimine Genel Bakış, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Dünyada kadın, Seçme ve seçilme hakkı konularında konu başlıkları ile bilgiler verdikten sonra; “Kadın hakları kavramı özellikle 19. yüzyılda büyük önem kazandı. 

 

Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapıyor. Kadınların başlıca problemleri ise şunlar:

Kadın için bilgiye ulaşmak lüks 

Türkiye'de kadınların çoğu okuma-yazmayı hiç bilmediğini, birçoğunun ilkokul mezunu olduğunu belirterek, kadın için bilgi ile bilgiye ulaşmanın bir lüks haline geldiğini ve bu şekilde yasal haklarından da haberdar olamadıklarını ifade ediyorlar. 

Toplumun genelinde hak arama bilincinin olmadığını ifade eden Av. Yılmaz, zaman zaman zorda kalan erkeklerin "el yordamıyla" yasal haklarına ulaştığını, ancak kadınların dış çevreden uzak tutulmaları nedeniyle böyle bir şanslarının olmadığını kaydetti. 

Kadınların bulunduğu konumda kalmalarını ve boyun eğmelerini sağlamak için toplumda çeşitli "hukuksal mitler" oluşturulduğunu dile getiren Yılmaz, zaten hukuki hakları konusunda bilgi sahibi olmayan kadınların, yaratılan bu durum nedeniyle de hukuk yoluna başvurmaktan korktuklarını bildirdi. 

Hukuksal yardım isteyen kadınların birçoğunun çok basit ve aslında ayrıntı olan sorularla karşılarına çıktığını anlatan Yılmaz, şöyle konuştu: 

"Örneğin hukuk mitlerinden biri, çocukların erkeğe verileceği konusudur. Bu kesinlikle doğru değildir. Çünkü Türkiye'deki hâkimler bilirler ki, çocuğa ancak annesi bakabilir. Bu nedenle davalarda yüzde 99'a varan bir oranla çocuklar annelerine verilir. Babanın durumunun iyi olması da bir şey ifade etmez. Zira babadan alınan nafakayla çocukların annede bakılmasına karar verilir." 

Boşanmada kadının hakları 

Ayrılıklarda erkeklerin eşlerini hiçbir şey vermeden kapı dışarı etmekle tehdit ettiklerini söyleyen Yılmaz, yasal olarak kadınların evdeki eşyaların bir bölümünü almaya, tazminat talep etmeye ve nafaka bağlatmaya hakları olduğunu belirtti. 

Hukuki mitleri aşabilmenin tek yolunun bilgilendirmeden geçtiğini ifade eden avukat Yılmaz, toplumda bir hukukçuya ulaşması güç olan kadınlara yardım etmek amacıyla şimdilik 3 büyük ilimizde oluşturulan Kadın Hakları Uygulama Merkezleri’nin, hukuk ve hak bilincinin yerleşmesi için çok yoğun şekilde çalıştığını kaydetti. 

Merkezin bir görevinin de bazı konularda devletin gerekli düzenlemeleri yapması için baskı oluşturmak olduğuna işaret eden Av. Yılmaz, meslek içi eğitim ile avukatlara, hatta bazı pilot bölgelerde karakolda görev yapan polislere bile eğitim verdiklerini söyledi. 

Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un uygulamalarının çok sınırlı kaldığını savunan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aile içi şiddeti engellemek amacıyla çıkarılan Ailenin Korunmasına Dair Kanun'u ne muhatabı kadınlar, ne polis, ne de hâkimler biliyor. Uygulamaya kalktığımızda çeşitli sorunlar çıkıyor. Bazı hâkimler delil istiyor, duruşma günü veriyor. Oysa bu kanuna göre, başvuruda bulunan kişinin korunması için çok acele tedbir kararı alınması gerekir." 

Avukat Yılmaz, aile içinde şiddet gören kişiden şiddeti uygulayanın 6 aya kadar uzak tutulmasını öngören yasanın işlerlik kazanması için tanıtılması gerektiğini de vurguladı. 

Şiddet gören kadın ne yapacak? 

Şiddete maruz kalan kadının öncelikle en yakın karakola başvurması gerektiğini belirten Yılmaz, karakolun kadını savcılığa göndermekle yükümlü olduğunu, en önemlisi de kadının adli tabipten şiddet gördüğüne dair rapor alması gerektiğini bildirdi. 

Kadının savcılık tarafından Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yönlendirileceğini ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti: 

"Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında mahkeme, en kısa sürede şiddet gösteren kişiye yönelik tedbirler alır. Örneğin, şiddet gösteren eşin eve girmesini yasaklar, silah taşıyorsa bunu yasaklar. Kısacası şiddet gören kişinin korunmasına dair her türlü tedbiri alır. Alınan tedbir kararı Cumhuriyet Savcısı'na gönderilir.

 

Savcı da kolluk güçlerine bu durumu bildirir. Hakkında tedbir kararı olan kişi, karara aykırı davranış gösterirse cezai işlem uygulanır." 

Mahkemelerin tedbir kararı alırken çoğu zaman nafaka istemini reddettiklerini dile getiren Yılmaz, mahkemelerin kadınların maruz kaldıkları "ekonomik şiddeti" de göz önüne almaları gerektiğini sözlerine ekledi. 

 

Kadına karşı şiddet 

Türkiye'de aile içi şiddet oranı gelişmiş devletlere oranla oldukça yüksek. Dünyada her 3 kadından 1'i şiddete maruz kalıyor. Türkiye'de bu oran çok daha yüksek. Varoşlarda kadınların % 97'si aile içi şiddete maruz kalıyor.

Kadın iş gücü 

Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son derece düşük. Erkeklerin hemen hemen yüzde % 70'i, kadınların ise sadece dörtte biri çalışıyor. Çalışan erkek sayısı yaklaşık 17 milyon iken çalışan kadın sayısı 6 milyon civarında, yani erkeklerin üçte biri oranında.

Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9,4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10,7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.

Türkiye'de tarım dışı kadın çalışanların oranı hızla artıyor. 1997 yılında yüzde 17,7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20,6'ya çıktı.

Tüm bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği devam ediyor.

Siyaset 

Kadınlar siyasi hayatta da var olma mücadelesine ilk kez 1923 yılında başladı. Kadınlar ilk kadın partisi 'Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi.

Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe izin verilmediği için parti girişimi dernekleşme ile sonuçlandı.

'29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 3 mart 1924'te çıkarılmasıyla tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başladı.

Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece artık kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.

8 şubat 1935'te TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez Meclis'e girdi. 1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.

Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyaç meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.

1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan Mersin'den seçildi.
İlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı. Yasal değişiklikle, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilirken, kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.

1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Aynı yıl Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk kez bir kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller, 25 Haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin sadece yüzde 4,2'sinde kalıyor.

Türk kadını seçme seçilme hakkına 74 yıl önce kavuştu. Ancak 1935'ten 2009'a kadar Meclis'e 8 bin 794 erkek vekile karşılık sadece 236 kadın girebildi.

Ağır işler

1936'da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.

Çokeşliliğin kaldırılması ve boşanma hakkı

Erkeğin çokeşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 Şubat 1926'da kabul edildi.

Doğum izni ve yardımı 

Kadınların en önemli sorunlarından olan doğum izni, ilk kez 1930 yılında düzenlendi.
 

Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleşti.
 

Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.
 

Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.

Mesleki eğitim 

Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu.

Ayrımcılıkla mücadele 

Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. Sözleşme bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.

İlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.

Tecavüzle mücadele

Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438'inci maddesi, TBMM tarafından 1990 yılında yürürlükten kaldırıldı.
Yerel yönetimler özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başlarken, Türkiye'de ilk kadın sığınma evi, Bakırköy Belediyesi tarafından 1990 yılında açıldı.

Yaşam beklentisi 

2005 yılı için kadınların yaşam beklentisi 71,3 yıl olarak hesaplanırken, 2030 yılında ortalama yaşam beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.
 

2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 bin, erkek sayısının da 46 milyon 841 bin olacağı tahmin ediliyor.

Kadının kendi soyadını kullanabilmesi 

Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi, 1997 yılında Medeni Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.

Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran kanun, 1997 yılında yürürlüğe girdi. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.

Eğitim 

Türkiye'de 1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, hala yüksek seviyede bulunuyor.

2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor.

Buna karşılık, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük mesafe kaydettikleri de görülüyor. Nitekim dönem başında:
 

1 milyon 920 bin seviyesinde olan ilkokul mezunu kadınların sayısı 7 milyon 644 bine,

 

167 bin olan ortaokul mezunu sayısı 896 bine,

 

199 bin olan lise mezunu sayısı da 1 milyon 539 bine çıktı.

 

Üniversite mezunu kadın sayısı da 56 binlerden 910 bine kadar yükseldi.



Kadına karşı şiddet 

Dünya kadınlarının 3'te 1'i hayatlarında en az bir kez evde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin kaynağı genellikle eş veya sevgili oluyor.
 

Türkiye'de kadına karşı şiddet oranı gelişmiş devletlere oranla oldukça yüksek. Özellikle varoşlarda şiddete maruz kalan kadınların oranı %97'lere kadar çıkıyor.[3]

Namus cinayeti 

Gelişmekte olan bazı ülkelerde namus cinayetleri halen işleniyor ve normal kabul ediliyor. Namus cinayetleri özellikle Güney Asya ve Ortadoğu ülkelerinin kabile hayatı süren toplumlarında yaygın.

 

Namus cinayeti genellikle İslam ile özdeşleştirilse de özellikle Arap ülkelerindeki bazı Dürzi ve Hıristiyan toplumlarında da namus cinayetlerine rastlanıyor. Namus cinayetleri en başta zina nedeniyle işlenirken, evlenmek istemeyen ya da boşanmak isteyen, hatta tecavüze uğrayan kadınlar da eşleri veya akrabaları tarafından öldürülebiliyorlar.

 

Bu toplumlarda kadına hak görülen zulüm ve cezalar aynı "kabahati" işleyen erkeklere uygulanmıyor.

 

Genelde namus cinayetleri gurur nedeniyle oluyor.

 

Kadınlar bugün kendi haklarına sahip çıkıyorlar ve bu hakları koruyorlar. Bunun da en iyi örneği kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için verilen mücadeledir. Birçok önemli talepleri var kadınların… Ama eğitim hakkı hala bugün bile gündemlerinden çıkmış değildir. Belki de hepsinden önemlisi kadınlara uygulanan şiddetin sonlandırılmasıdır.

 

Ailenin Korunması

 

6284 sayılı ailenin korunması ve kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi’ne dair kanun.

 

Şiddetin tanımı: Şiddete uğrayan kişi kendisi veya gören bir kişi (yakını, akrabası) hakime veya savcıya ihbar edebilir.

 

Özellikle polis memurlarının da kadınların bu haklarına saygılı olmaları için uğraşıyoruz.

 

Hiç kimse avukat tutmak zorunda değil, kendisi de savunabilir.

 

Ama yine de avukat ve avukatlarınız olsun.. Adliyede CMK Adli yardım veya ücretsiz avukatlar var.

 

Hiçbir geliriniz yok, Baro ücretsiz avukat bulmak zorunda.

 

Ankara da Gelincik Projesi Merkezi’ne müracaat edebilirsiniz. (Tel: 444 43 06)

 

Şiddet Önleme ve İzleme merkezi Tel: 348 36 86

 

Alo Sosyal Hizmet 183

 

Polis İmdat 155

 

İhbar veya başvuru için; hâkime, savcıya, polise, Jandarmaya, Kaymakama, valiye başvurma hakkınız var.

 

Gece yarısı olsa dahi polis veya hâkimin size şiddet uygulayan eşinizi uzaklaştırma hakkı var.

 

Şiddet gördüğünüzde kişisel eşyalarınızı eşinizin evinden polis eşliğinde alabilirsiniz.

 

Gece yarısı da olsa konuyla ilgili olarak başvurabilirsiniz. Koruma dahi isteyebilirsiniz. Eşiniz bunlara riayet etmezse hapis cezasına çarptırılabilir.

 

Baroların Adli Yardım büroları var.

 

Çocuk Düşürmek Suç

 

Gebelik süresi 10 haftadan fazla olursa çocuk alınmaz. 20 haftalık çocuk için ancak hâkim kararıyla gebeliğe son verilebilir.

 

Kadına tecavüz eşinden dahi olsa suçtur.

 

Haklarımızı bilirsek, özellikle kadınlar haklarını düzenleyen kanunlar var.. Bilmiyorsak avukatlar var. her birimiz haklarımızı bilelim ki, bilmeyenlere yardımda bulunma şansımız olsun..”

 

Kadınlar Haklarını Kullanmalı

 

Özellikle toplumumuzda erkek egemenliği hâkim iken, çoğu kadının kadınlara tanınan haklardan  haberdar olmaması, kadınların her geçen gün çeşitli haksızlıklara uğramasına neden oluyor.

 

Sosyo-ekonomik, siyasi ve yasal haklarınız var

 

Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isimdir.  Evliliğiniz sarsıldıysa eğer,  boşanma davası açabilir, nafaka ya da tazminat davalarından faydalanabilirsiniz. Çalışmak için başkalarından izin almanıza gerek yoktur. Yeni medeni kanuna göre, işiniz evliliğinizi sarsacak nitelikte değilse, istediğiniz mesleği yapabilirsiniz. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1935 yılında tanınmıştır. Kadınlar, tüm seçimlerde oy kullanabilir ve seçimlere adaylığını koyabilir.

 

Aile içi şiddete engel olun

 

Şiddet gören ve şiddetten etkilenen kadınlar, polis merkezine, Jandarma karakoluna, Cumhuriyet Savcılığına, Aile Mahkemesi Hâkimliğine, Kaymakamlığa veya Valiliğe başvurmalıdır. Mülki amir niteliğindeki Kaymakamlık veya Valilikten koruyucu tedbirlerin alınması istenebilir.ü

 

Tacize uğradıysanız, susmayın

 

TCK’nin 105. maddesi Cinsel Taciz suçunu, tacize uğrayan kişinin şikayeti üzerine cezalandırır. Bu suçu işleyen kişiye üç aydan iki yıla kadar hapis veya para cezası verilir. Tacizin cezalandırılması için fiziksel temas olması gerekmez. Tacizde bulunan, aynı işyerinde çalıştığımız bir kişiyse cezası daha ağır olur. İşyerinde cinsel taciz, kadının ekonomik haklarını ve özgürlüğünü tehdit eder. Kadınlar, eşlerinden gelen kabul edilemez cinsel saldırıları da mahkemeye taşıyabilirler.

 

Kadın tecavüzcüsü ile evlendirilemez

 

Bir kadına tecavüz etmenin, cinsel saldırıda bulunmanın veya kaçırmanın cezası hapistir. Bir erkek bir kadını kaçırır veya ona tecavüz ederse, kadınla evlenerek cezadan kurtulamaz. Sanık kimse şikâyetçi olmasa da, şikâyetten vazgeçilse de yargılanır. Cezası kesinlikle ertelenmez veya iptal edilmez. Sadece evlilik içi tecavüzde kadının şikâyeti

 

18 hafta doğum izniniz var

 

18 hafta doğum iznine sahip kadınlar, izinlerini doğum öncesi veya sonrasında istedikleri zaman kullanabilirler. İlk çocuk için 2, ikinci çocuk için 4, üç ve üzeri çocuk için 6 ay yarı zamanlı çalışma hakkı tanınan kadınlara, bu sürede maaşları tam olarak ödenir.” Dediler.

Arabulucu Kanunu

Arabuluculuk, hukuk sistemi gelişmiş, insanların yaşadığı ülkelerde kullanılan alternatif bir uyuşmazlık çözüm sistemidir. Arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tarafsız üçüncü bir kişi yardımı ile ki buna arabulucu deniyor, taraflar mahkemeye gitmeden ya da mahkemenin yönlendirmesiyle çözümlenmesine gidilen bir yöntemdir.

Bu kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır.

Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.”

 

CHP Çubuk İlçe Örgütü Başkanı Vural Çokcan, “Bir kadın Gittiğinde” şiirini okudu.

 

Emekli Öğretmen Seher Yıldırım, Aziz Nesin’i rahmetle anarak O’nun kadınları konu alan bir yazısından alıntı ile başladığı konuşmasında, “Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirerek size verir. Bir kadına ne verirseniz size çoğaltarak verir.

 

Ona bir sperm verirseniz size bir çocuk verir.

Ona bir ev verirsiniz size bir yuva verir.

Ona sebze verirsiniz size yemek verir.

Ona bir gülücük verirsiniz size kalbini verir.

Ona bir şarkı söyleyin size konser verir.

 

Kısacası kadın kendisine verileni çarpıp çoğaltarak size geri verir.

 

Bu yüzden ona çamur atarsanız karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun...”

 

Seher Yıldırım, “Paşa Vardiyası” adlı şiir kitabından, “Git Sabiha Git” şiirini okudu.

 

 

Çubuk İlçe Kadın Kolları Başkanı Sevgi Mercanoğlu yaptığı açıklamada “Kadınların mesleği sosyal statüsü ne olursa olsun erkeklerin boşanması durumunda kadınların mağduriyetlerinin önlenmesi için, kadınların lehine yeni yasal düzenlemelere mutlaka ihtiyaç bulunmaktadır.

 

Erkeklerin kadın ve çocuklarını ihmal edip kaderiyle baş başa bırakması evi terk edip başka kadınlarla yaşaması ve aile kurma serbestiyeti karşısında sadece kadına boşanma hakkı verilmesi kadın lehine bir sonuç doğurmadığından mağduriyetini artırmaktadır.

 

Kadına boşanma sonrası verilen maddi ve manevi haklar artırılmalıdır. Resmi nikâh işlemleri olmadan evlenme olayını gerçekleştiren özel ve tüzel kişilere ağır cezai müeyyideler, evini terk eden ve ilgilenmeyen erkeklere başka yerlerde çalışma ve aile kurma teşebbüslerine yasak getirilmelidir.

 

Kadınlarımızın toplumsal hayatta kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri, siyasette, çalışma hayatında,cüretimde,bilimde ve sanat alanlarında katılımlarının daha çok arttırılması için bizim de içinde bulunduğumuz tüm kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir.

 

İşte bu düşüncelerle kadının toplumsal hayatta artık vazgeçilmez olduğunun kabul edildiği günümüzde, Türk kadınının konumunu, sorunlarını, ihtiyaçlarını ve beklentilerini paylaşmak bunların çözümü için yollar aramak ve Türk kadınının konumunu daha da güçlendirmek için ilimizde ihtiyaç duyulan kuruluşların açılması için çalışmalarımız devam etmektedir.

 

Üretimde, eğitimde, sanatta, kültür ve siyasette başarılarıyla kendilerini kanıtlamış kadınlarımızın bu anlamda daha çok yer bulması temennisiyle bu tür toplantıları sık sık yapmak istiyoruz. Tüm kadınlarımıza şiddet, taciz ve tecavüzden uzak sağlıklı ve mutlu günler dilerim.”

soylesi-vert.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.