Yeni ‘40 Yıl Hareketi!’

Tarık Sezai Karatepe

Yeni ‘40 Yıl Hareketi!’

 

Lider, ahlak, kontrol… Biri olmadan olmaz. Ahlaklısın, kontrol de sende. Ama sevk ve idare edecek liderin yok. Kalakalırsın Suriye, Mısır, Libya, Tunus… gibi. Şehitler verirsin, kanlar düşer toprağa oluk oluk. Her bir hayatın nesillere aktarılacak cihad öyküsü okunur.

 

Mezarlar Hanzele kokar, sokaklar Hamza söyler, çöller Sümeyye destanını haykırır, yeni çağın erlerine.

 

Sonra dumanlı hava avcıları gelir; o mübarek hareketi alır götürür, laik meclislere meze yaparlar. Şaşakalırsın. Sonra dizlerine dövünürsün: “Bunca çileyi başka bir zalime iktidar sağlamak için mi çektik? Gaflet diz boyu, dalalet de cabası!”

 

Kılıcınla düzelteceğin liderin orta yerde görünmüyorsa kurtlara kuşlara yem olur gidersin. Yaşadın bunları. Madem Abdülhamid tahttan alaşağı edilmişti; Halife’ye sahip çıkamadılar, en az 3 kişi çarçabuk bir cihad emiri seçmeyi de mi beceremediler?

 

Seyrettin durdun. Jöntürkler İttihatçılara, onlar da Tek Parti’ye devrettiler ülkeyi. 3 milyon şehit, ‘İskilipli asılsın, Venizelos kırmızı halılarla karşılansın, kardeşlerden bir kısmının ana dili yasaklansın, Musul ile Kerkük Lozan’da peşkeş çekilsin’ diye mi verildi?

 

Kunut’taki “ve nahleu ve netruku meyyefcüruk” “her günahkarı terk ederiz ve hal ederiz, iktidarına son veririz” okunup geçilecek bir duadan öte bir emir, bir ültimatomdu mü’min için.

 

Sahi Çanakkale 50 bin askerle savunulabilecekken yarısı şehit, kalanı gazi 500 bin eri yığmanın anlamı neydi? İnananların gazını kim almıştı da, kahramanlık nutuklarıyla cuntaya davetiye çıkmıştı?

…………………

 

Plajları sağcılara, okulları solculara peşkeş çeken Denktaş, Yeşil Devrim diye diye Rus artığı diktatorya kuran Kaddafi, adaletin ülkesi imajı vermek için fakir hırsızları Cuma’dan önce giyotine çeken Suud… neden hoş görüldü?

 

Partisi ilk kez kapatılınca “ikincisini kapatamazsınız, deneyin de görün, dünya kaç bucak” mesajını vereceği yerde etkisiz ve yetkisiz bir gençlik kuruluşuyla devam etmek nasıl bir güven bunalımına yol açtı?

 

91’de, neredeyse tarihe gömülecek ırkçı zihniyeti ittifak yaparak hortlatmak da neyin nesiydi? Neden eli kalem tutanlar artısını eksisini yazıp çizmediler? Beklentisi olan, doğrudan yana olamaz mıydı yoksa? Listelerin teslim edileceği 16.55’te ne olmuştu?

 

Dünyada düzen değiştirmek isteyen her hareket yedeğine baskı unsurunu da alırken, kıytırık bir pırpırlı, lidere hakaret etmek cür’etini nereden aldı?

 

Hareketin sayesinde mal ve şöhret kazananlar, lideri mahkemelerde koşturmaktan hiç mi sıkılmadılar? Dediklerini dikte ettirince lider, ettiremeyince gelenekçi!

 

Kur’an’ın dilde, düşüncede özgürlük mesajını neden sahiplenmediler? Lider bizim adımıza da mı konuşacaktı? Levha kıymetindeki Bingöl Manifestosu aynı anda 10 bin yerde tekrarlanmalı değil miydi?

…………………

 

Liderin ahlaklı, çalışkan cesur olması tek başına yeterli değil elbette. Üyelerde ahlak zayıfsa, bu da çok su götürür. Çünkü Allah’ın yardımı gelmez. Şer davalar, çalışarak başarıya ulaşır. Ama hak yol, O’nun desteği olmadan zaferi asla göremez.

 

Çizginiz sağlamsa, Allah’ın boyasıyla boyanmışsanız yenilgi yoktur. Giden şehit, kalan gazi…

 

Ahlak öğrenilmez. Öncüler yaşar, örnek olurlar ümmete. Mal beyanında bulunurlar, önce. Davadan kazanan değil, davaya kazandıranın kıymeti vardır. Yoksa ötekinden farkı tabeladır. O da bir kilo boyadır.

 

Kontrol, hareketin şiarıdır. Kutlu Elçi, Medine çarşısında bulgur çuvalına elini daldırır. Çuvalın üstü kuru, dibi ıslaktır. “Yağmur yağdı!” der sahabe. Allah’ın Elçisi sözünü esirgemez: “Bizi aldatan bizden değildir.”

 

Marmara’da deniz kumuyla yapılan evler yer ile yeksan oldu. Hani 50 yıldır vakıflarda derneklerde inşaat mühendisimiz yetişmişti(?)

 

Tesettürü için okulunu terk eden on binlerin derdine koşan avukat sayısı bir elin parmağını neden geçmedi? Anlı şanlı stk’lar neredeydi?

 

Siyasete atılınca, “Babam da akıncıydı, dedem de MNP’liydi.” demesi kolay. Sen neredesin? Kıblen Kabe mi, yoksa….

 

Gurbetçinin alın terini iç edenler facelerde hangi yüzle sayfa açıyor, sosyal ortamlarda neyi paylaşıyor? Neden iftar sofralarının baş konuğu? Kimsenin gözünden kaçmıyor.

 

Sorun, yok sayarak ortadan kalkmaz. Sorun vardır, yara kangrene dönüşmüştür. Ya hava değişimi, ya esaslı bir ameliyat, ya da utanç dolu bir hayat!

 

Yeni 40 yıl nasıl şekillenecek?

 

Müslümanların birliğinden, insanların dirliğinden yana olanlar bir lidere biat edecekler. Kimse kimseye, ‘dışarıda kaldı’ diye bühtan etmeyecek. Herkes doğrusunu yapacak, yanlışı afişe etmeyecek. Kötülüğün reklamı da kötülüktür.

 

MİLKO’lar elini taşın altına koyacak. ‘Şimdi insan hakları için sokağa çıkarsak reformları tıkarız’ yollu garabeti terk edecekler. Referandumdaki % 58, liderin 40 yıllık sabrının, çilesinin eseri. Bunu bile okuyamadılar. Cephede kazanıp masada kaybetmek bu olsa gerek.

 

Son durum fiili durumdur:

Ülkede hala Nato üssü var, başörtüsü yasak, militarizm okullarda, faşizan söylemler ayyukta, 6 yaşından 19 yaşına dek milyonlarca talebe protokolün keyfi için yağmur çamur demeden saatlerce bekletiliyor.

 

Kıyılar işgal altında, Ayasofya mahzun, siyonizmin borazanı Maccabi Telaviv şu saat itibariyle Beşiktaş’a gelmekten vazgeçmedi, şehirlerin sosyal dokusu neredeyse bizden çıktı, fiyatlar tekelci sermayenin insafında, ekmeğin karpuzun etin domatesin tadı kaçtı.

 

Nerede milyonluk Çağlayanlar, gür sesli akıncılar nerede?

 

Hayye alel felah!

 

 

Tarık Sezai Karatepe