VİZYONER BİR ANLAYIŞLA ÇUBUK’TA EĞİTİM

Şakir Arıkan

 

Ülkemizde, yüzyıllar boyunca milletin takdir ve kabulünü alamadığı hizmet alanlarının başında eğitim gelir. Geri kalmışlığımızın, gelişmiş ülkeleri geriden takip etmemizin, bireysel davranış bozukluklarımızın, ahlaki çöküntülerin de günah keçilerinden  biridir “eğitim sistemi”. Günlük sohbetlerimizin de  olağan çeşnisi. Bu konuda iktidarından muhalefetine,  simitçisinden müsteşarına, neredeyse herkes hem fikirdir.

Tanzimat öncesinden bugüne eğitim sistemini anlatmaya başlasak ansiklopediler yetmez.Yazanlarda oldu ama yine nafile…

Durum öyle olunca her iktidar döneminde eğitim sistemi hükümet programlarına  ana başlıktan girer, yeni baştan tasarlanır.  Bırakın farklı iktidarları, aynı iktidar döneminde dahi eğitim bakanı değiştiğinde  yap boz denemelerine şahit olduk, oluyoruz.

Eğitiminden ayrı düşünülmeyecek bir diğer alan da kültürdür ve  durumuda eğitimden farklı değildir.

On beş yıllık iktidar döneminde, artan bina-derslik sayısı ile fiziki olarak doksan yıllık gelişmeyi katlayan yol kat eden AK Parti, maalesef eğitim ve kültür alanında nitelik ve içerik olarak son birkaç yıla kadar bilinçli ve sürdürülebilir bir program ortaya koy(a)madı. Bunu ülkenin en yetkili ev en güçlü isminden de zaman zaman bir öz eleştiri olarak az duymadık.

Doğrusu AK Parti döneminde görev yapan beş bakandan Nabi Avcı’nın dışında eğitim teşkilatı ve camianın çoğunluğunun hüsnü kabulünü kazanmış bir bakan da görmedik.  

Eğitim bir pardigma konusudur. Eğitimde içerik üretmek tabii ki  farklı paradigma ister. Paradigmanız yoksa farklı da olamazsınız. Dar bir kalıba girmiş rutine tabi olursanız,  özgür, özgüvenli, özgün insan yetiştiremezsiniz.En önemli eksikliklerimizden biridir bu.

Özgün insan yetiştirmek;  sağlam bir  omurga üzerinden düşünme, sorgulama , muhakeme ve temeli sağlam bir hayat anlayışıyla bireyi şahsiyet sahibi yaparken; bireyi bu temelde, hem kendisi hem de toplum için katma değer üreten ama kimliği ve kişiliği ile barışık, huzurlu   bir varlığa dönüştürmektir.

Hayat anlayışı önemlidir. Bir düşünür “Hayattaki bütün kötülükler bir “hayat anlayışı”ndan  gelir” der. Bunu karşı teziyle söylersek hayattaki bütün iyilikler de bir “hayat anlayışı”ndan gelir.  Bizim hayat anlayışımız ise beşeri izmler gibi tek dünya değil, iki dünyayı birden gözeten bir anlayışıdır ki bu başlı başına temel bir farklılıktır.

Sabit fikirli insanların olduğu yerde çalışmakta zordur, üretmekte. Sizden beklenen sabit  kalmanız, suya sabuna dokunmamanızdır. Muhafazakarlıktır bu.İdarecilik boyutunda baktığınızda  en kolay yöntemdir. Sizden bulduğunuzu yemeniz, önünüze konulana razı olmanız istenir; varsa kendi doğrularınız ve idealleriniz onu dahi unutmanız istenir.

Eğitim camiasında köşe başını tutmuş öyle insanlar, yöneticiler vardı ki, hala da vardır, yürürken bile  Tebliğler Dergisininden medet umar(dı).Değil  muhakeme ve temyiz etmek, bu tipler için düşünmek zor bir zanaattır. Okumak, hele hele eleştirel bir dikkatle okumak zordur onlar için, hatta imkansızdır. Toplumda bu tür insanlar rutinin dışındaki her eyleminizi  sadece yargılarlar, düşünüp anlamak istemezler. Hele ortamda maddi ve manevi bir öbekleşme varsa, işiniz bir hayli engebeli, mayınlıdır.

Halbuki rutin farkındalık oluşturmaz. Paradigması olmayan  farkındalık oluşturamaz, değer de üretemez. 

Büyük bir organizasyonda  kimlikli ve kişilikli bir hayat anlayışı ile idarecilik yapıyorsanız, kısa ve uzun vadeli toplam bir değer üreterek  başarılı olmak  içinde yükünüzü alacak, size omuz verecek yol ve çalışma arkadaşlarınızın da olması gerekir. İdari bilimlerin temel kuralıdır bu.

Bütün bu girişten sonra yazının ana konusuna gelebiliriz.

Çubuk’ta, yukarıdaki izah etmeye çalıştığım bağlamda yetiştiği topraklara hizmet için değer üretmeye çalışan ve işini severek yapan bir ilçe milli eğitim müdürü var: Murat Aslan

Hikâyelerini bilmediklerimiz, en çok düşman olduklarımızdır diyen düşünür  Zizek’in yaklaşımını dikkate alarak onun hakkında  birkaç söz söylemek isterim.

“Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar.” (Kubbler Ross)

Son otuz yılını yakinen bildiğim, ömrünün geri kalanına da ortak dostlarımın şehadetinde kani olduğum Murat Aslan, bir edebiyat işçisi, yazıdan tavır, tavırdan da deprem büyüklüğünde  “duruş” eylemi büyüten  Nuri Pakdil tedrisatından, terbiyesinden geçmiş birisidir. Nuri Pakdil’in duruşu ve toplumu edebiyatla ayağa kaldırma eylemi, her kesimden çağdaşlarının dikkatini çekmiş, eylemin merkezinde 15 yıla yakın çıkardığı Edebiyat Dergisi’nde nice deneme yazarı, öykücü,şair yetişmiştir. “Yedi Güzel Adam”’ın Abisi Nuri Pakdil yol arkadaşlarının dan hak olarak gördüklerine bir müstear isim vermiştir.Çubuk’tan müstear isim almaya hak kazanan bildiğim iki kişi vardır: i) Yaşar Ölmez(Rafi Ukbe) ii)Murat Aslan(Murat Keramettin)

Nuri Pakdil ilkesidir “İnsan servet ya da bilgisiyle değil,tavır ve davranışları ile asil olur.!”.O, daha nice hikmetli ilkeler öğretmiştir arkadaşlarına; paraya, kadına, putlara karşı nasıl tavır alınacağına ilişkin.

Murat Aslan, daha on dört yaşında İslami ilimleri kaynağında kendi dilinden öğrenmek için Şam yollarına düşmüş, sınırdan tesadüfen geri çevrilmiştir. Onun okumaya, bilgiye, felsefe ve fikir dünyasına  ilgisisi  kısıtlı imkanlar ve zor hayat mücadelesi içinde hep devam etmiştir.

Askerdeyken girdiği üniversiteyi  iki çocuklu ailesinin iaşe mücadelesi  içindeyken bitirmiş, aynı anda genç yaşta edindiği dava bilincinden ve çalışmalarından asla geri kalmamıştır. Bu kapsamda özellikle fikri boyutta önemli projelere yönetici, yazar olarak katkı sağlamıştır.

1990 yılında Bakü Azatlık meydanında  şehit edilen Azeri kardeşlerimiz için;  1989-1990 yıllarında başta başörtüsü ve  163. Madde olmak üzere hak ve özgürlükler için; Filistin İntifadasına  destek  olmak için düzenlenen mitinglerde hep ön saflarda yer almıştır. “Kan kan, işte Azerbaycan” “ “Başörtüsü Onurumuzdur”, “Filistin Ümmetin Namusudur” sloganları hala hafızlarımızdaki sıcaklığını  korumaktadır.

Pedagojik formasyonu alır almaz kendini felsefe öğretmeni  olarak Gaziantep’te bulmuş, iki yıl sonra tayini  Çubuk İmam Hatip Lisesine çıkmışır. O gün bugündür, çocukluğundan beri bulunduğu  Çubuk’ta memurdur.

Bir çok dava arkadaşı AK Partinin kuruluşundan itibaren “has daire”de yer alıp, nice yüksek makamlara gelirken; o yakın zamanda  ani bir şekilde kaybettiğimiz  yine sıkı bir Nuri Pakdil takipçisi olan Akif Emre’nin çizgisinden gitmiş, makam ve mevki için kimsenin kapısını aşındırmamıştır. Şayet 2014 yılında Belediye Başkanı olan  kırk beş yıllık dostu  Tuncay Acehan önermeseydi, şahitliğimle biliyorumki,  Çubuk İlçe  Milli Eğitim Müdürlüğü de gündeminde yoktu.

Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığı dönemde imkanlar ve mevzuat ölçüsünde kırk beş okul ve merkezde çalışacağı idarecileri seçmeye çalışmış, devlet kurumlarında Paralel Devlet Yapılanmasından arındırma operasyonlarının yaşandığı bu dönemde ister istemez okları üzerine de çekmiştir.

Göreve başlar başlamaz Milli Eğitim Bakanlığının en üst kademesinde dahi örnek gösterilen   “Dilin Kadarsın” ve  Çubuk Akademi Projelerini, farklı ülkeler ile yürütülen  AB Projelerini, Talk To Me, Çubuk Okuyor, satranç turnuvası  gibi bir çoğu orijinal projeleri uygulamaya geçirmiş,  Halk Eğitim’de  aynı anda devam eden 200 kursun açılmasını sağlamıştır.Bu projeleri imkanlar ölçüüsnde devam ettirmeye, geliştirmeye devam etmektedir.

Bunun dışında üç yıldır her dönem başında ilçedeki tüm 8. ve 12. Sınıflarda “İnsanın Varoluş temalı konferanslar vermektedir.  Bu konferansların bir benzerini  özel davet üzerine gittiği Prizren(Kosovo)da vermiş, bu dönemde Augusto Hippo’nun  “dünya seyahat edilip keşfedilmez ise tek sayfalık bir kitaptır” sözünde hikmetle çoğu  özel  sayısız yurt dışı seyahate gitmiştir.

Özellikle Çubuk Akademi ve Dilin Kadarsın Projeleri kapsamında  üç yıldır öğrencilere, hatta öğretmenlere okuma ve yazmayı sevdirmiş,  600-650 civarında genç yazarın kalemle tanışmasını ve sürekli kalemi elinde tutmasını sağlamıştır. Bu proje kapsamında çıkan 35 adet dergi ciltlenerek öğrenci, veli, okul ve diğer kurum kütüphanelerinde yeri almaya devam etmektedir.

Çubuk Okuyor projesi ile her gün bir saat müstahdeminden, okul müdürüne kadar okuma seansları ile bu günlerde sosyal medyadaki kısa mesajları okumaktan unuttuğumuz kitap okumayı genç nesillere sevdirmeye çalışmaktadır.

Bu ve diğer kültürel faaliyetler kapsamında ülkemizin tanınmış yazar, düşünür ve öykücülerin Çubuk’a gelmesine vesile olan neredeyse her organizasyonda yer almıştır.

Eğitimdeki ilkesi; “Öğrencilerin ne düşüneceğinin değil, nasıl düşüneceğinin öğretilmesidir” (Margaret Mead) ve inanırki değerleri olmayan bir eğitim sistemi ancak şeytaniliğe meyleden bilgili nesiller  üretir.

Geçenlerde üç bakan, on-beş milletvekili, akademisyen ve bürokratların bir vakıf iftarı sonrası “gençlik, eğitim ve STKlar” istişaresinde “eğitimin paradigması ne olmalıdır” temalı on dakikalılık konuşması işin özünü ortaya koyunca, herkese şimdiye kadar konuşulanların ve yapılanların nereye oturması gerektiğini  göstermiş oldu.

Toprak ile hemhal olup dağ bayır gezmeyi seven Murat Aslan, mütevazi ve dürüst kişiliği ile hem öğretmenlere, hem de çevresine iyi bir örnektir. Bu yolda hesabi değil, hasbidir.

O işini yaparken T.S. Eliot’un şu vecizesininde gerçekliğini görür: “İnsanların dediklerine takılma;çünkü onlar yaptıklarının iyi olup olmadığına değil, kendilerine faydalı olup olmadığına bakarlar”

Onun yapmaya çalıştıklarının semeresini yavaş yavaş almaya başlıyoruz. Az okuyan ve çok okuyan iki çocuğumun farkından biliyorum, soru anlama ve çözme tekniği dikkate alındığında son TEOG sınavından Çubuk’tan 43 Türkiye birincisinin çıkmasında okuma alışkanlığının mutlaka katkısı olduğuna inanıyorum. İnanıyorum ki bu faaliyetler, asıl semeresini her biri birey olarak topluma atılacak öğrencilerin, iç dünyalarında ve farklı alanlardaki huzur ve başarılarında verecektir.

Murat Aslan’nın mükemmel bir idareci midir? Kimse bunu söyleyemez, derdimiz de o değil ama o değerleri olan ve bu evrensel değerlerle işini doğru yapmaya çalışarak iyi bir idareci olmaya çalışan, iş yapan, proje üreten herkesinde olabileceği gibi yanlışları da olabilen ve kesinlikle bizden, içimizden biridir. Her devlet memuru gibi onunda kısıtları vardır;  mevzuat, bütçe, insan kaynağı gibi.

Daha öncede söyledim, bir gerçek varki Murat Aslan ilçemizdeki  diğer idareciler ile bütünleşik ve uyumlu bir görüntü veriyor. Bu başarıya giden yolda, önemli bir koşul değil mi?