SEYAHATNÂME'DEN

ŞEVKET TANDOĞAN

          Seyahatname kitabının sahibi, ünlü gezgin Evliyâ Çelebi'nin naklettiğine göre: Buharâ'lı bir velî olan Şeyh Abdü-l Vedûd, Bizans devrinde, İmparator'un izni ile İstanbul'da yaşamakta ve rahip kılığında Ayasofya'da ibadetle meşgul olmaktaydı. Dua ve irşad yoluyla kılıç kullanmadan İstanbul'u fethetmek istiyordu. Yani surları dışarıdan değil, içeriden islah yoluyla açmak arzusundaydı.

          Fatih Sultan Mehmet Han'ın fetih hazırlıkları sırasında, rivayete göre; divan-ı salihîn denilen mâ'nevî rical toplanır, İstanbul'un fethini müzakere ederler. Sonuçta kılıç ile cihad edilerek fethe karar verilir. Toplantıda bulunan Ya Vedûd Sultan ise kılıç ile değil, irşad yoluyla harp edilmeden fethi savunmuştur.

          Muhasara sırasında Fatih'in ordusunun attığı gülleleri eliyle tutan Şeyh Abdü-l Vedûd hazretleri, gülleleri geri atmakta ve fethi geciktirmekteydi. Durum Fatih Sultan Mehmet Han'a bildirilir, ma'nevî rical tekrar toplanır ve Cenab-ı Hakka Ya Vedud Sultan'ın ruhunun kabzı için dua ederler. Duaları kabul olur ve Ya Vedud Sultan kuşatmanın 50.günü vefat eder. 3 gün sonra da fetih mümkün olur.

          İstanbul'un fethini takip eden ilk cuma günü Fatih Sultan Mehmet, ulemâ ve vüzerâ, camiye tahvil edilen Ayasofya'da namaz kıldıktan sonra gezerlerken, "Terler direk" denilen yerden bir nûrun parladığını görürler ve oraya giderler. Bakarlar ki, nurla kaplı beyaz bir cesed kıbleye dönük olarak yatmaktadır. Göğsünde kırmızı su hattıyla "Ya Vedûd" yazılıdır. Ak Şemseddin  ve diğer evliyâ durumu anlayıp dediler ki:

          "İşte Padişahım, İstanbul'un 53 günde feth olunmasına sebep bu zat idi. Gecikme bundandı. Size muhasara esnasında bahsettiğimiz ve ruhunun bir an önce kabzına dua ettiğimiz meczup budur."

          Hemen cesedi kaldırıp yıkamak istediler. O anda Terler direk tarafından "Merhum yıkanmıştır. Hemen defn edin" diye bir ses geldi. Alimler, gaziler mübarek naaşını bir tabuta koyup şehit kapısına gömmek için yola çıktıklarında, tabutu taşıyanlar kendilerini Eminönü iskelesinde buldular. İskelede hazır bulunan kayığa konulan tabut, kürek çekmeden kendi kendine gidip, Eba Eyyûb-el Ensarî hazretlerinin yakınına kadar geldi.

          Tabut hemen kayıktan çıkıp orada kazılmış bir mezarın başında durdu. Âlimler, gâziler tabutun arkasından gittiler, mezardan "Ya Vedûd" sesinin geldiğini duydular. Sonra mübarek naaşı o mezara defn ettiler. Bu gün Eyüp yakınlarındaki Ayvansaray mevkiinde bulunan "Ya Vedûd" türbesinde bu zat yatmaktadır. Rabbim şefaatlerine nail eylesin.

          Büyük gezgin ve Allah dostu Evliya Çelebî'nin bu fizik kurallarına aykırı anlatımını kavramak ve kabullenmek, Evliyanın kerametine inananlar için zor değildir.