ŞARKIN EN SEVGİLİ SULTANI

YUSUF BOSTAN


M. Akif’in deyişiyle “Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin Eyyub-i’ dir.” 57 senelik ömrünün 25 senesini cihat meydanlarında geçirmiştir. Bütün ömrü mücadeleyle geçen bu kahraman, hiçbir savaşı kendi başlatmayıp hep savaşları kapısında bulmuştur.

Selahaddin Eyyub-i Hazretleri daha çocuk yaşlarındayken Suriye’de bulunduğu dönemlerde bir marangozun büyük bir titizlikle özel bir ağaçtan ince ince oyup şekiller vererek emsalsiz bir mihrap yaptığını görmüş “Hayırdır ustam ne yapıyorsun?” diye sorduğunda, “Evladım Kudüs’ te bulunan Mescidi Aksa Camisinin mihrabını yapıyorum” diye cevap verir. Selahaddin Eyyub-i “Ustam yapmasına yapıyorsun ama Kudüs neresi, Suriye neresi, kim götürürde bu koca mihrabı oraya takar” diye sorar? Marangoz ustası bulunduğu yerden doğrularak der ki; “Evladım bu emsalsiz, el emeği mihrabı ben yaptıysam elbet yerine koyacak bir yiğit bulunur” diye karşılık verir.

Daha çocuk yaşlarında olan Selahaddin Eyyub-i Hazretleri o gün kafasına koymuştur. İleride devletin başına geçip Kudüs’ü fethedip bu ahşap mihrabı Mescidi Aksa Camisinin mihrabını süsleyecektir Vakti zamanı geldiğinde o yüce sultan Eyyub-i devletin başına geçerek Kudüs’e yönelir ve Kudüs’ü fetheder. İlk işi çocuk yaşlarında tanıdığı Marangoz ustasının yanına gidip Mescidi Aksa Camisi için yaptığı özel oymalı mihrabı alıp yerine monte ettirir. Hazreti Ömer Efendimizden sonra Kudüs’ü fetheden ikinci kumandandır. 57 senelik ömrünün 25 senesini “Et iken demirle çarpışıyoruz. Yüz olursak karşımızda bin düşman buluyoruz. Kaleler ateş döküyor. Denizler düşman kusuyor” diye tasvir ederek haçlılarla mücadele ile geçirmiştir.

Fransız General Goro’nun 1920 yılındaki Meyselun Savaşı’nın ardından Şam’a girdiğinde Haçlı ordusunu yenip bu topraklardan kovan ünlü kumandan Selahaddin Eyyub-i Hazretlerinin sandukasını tekmeleyerek; “Selahaddin biz yine geldik” dediğini hiç unutmadık. Unutmayacağızda. Yanağımızın bir yüzüne tokat yediysek diğer yüzümüzde asla çevirmeyeceğiz. En büyük hazinemiz olan edebimizden de asla ödün vermeyeceğiz. İslam’ın ilk kumandanlığını yapan Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) den başlayıp bu güne kadar gelen kumandanlar ömürleri boyunca hep İ’la-yı Kelimetullahı daha da ileriye götürmek için mücadele etmenin bilincinde olmuşlardır.

Fransız General Goro gibi düşünenlere buradan mesajım olsun. Şunu unutmasınlar; vakti zamanı geldiğinde Rimpapa’ya kadar varıp Kızılelma’yı bıraktığımız yerden alıp devam etmesini de biliriz. Lakin her şeyin bir vakti vardır. Bu vakit geldiğinde bir saniye dahi durmayız. İ’la-yı Kelimetullahı ileriye götürmektir gayemiz. Zira bu şuur olmadıkça dünyaya huzur gelmeyecektir.

Günümüzdeki Ortadoğu siyasetine baktığımızda haçlı zihniyetin ortadan kalkmadığını, farklı kimlikler altında devam ettiğini artık dünya gözüyle rahatlıkla görebilmekteyiz. Sahne aynı, sadece insanlar farklı. Birde bunu Suriye, Lübnan, Mısır kısaca arap ülkeleri görebilseler her şey daha da farklı daha da güzel olacak inşallah. Zira geçmişini okuyamayan geleceğini okuyamaz. Tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolur gider.

Lakin akla gelen soru şu: Allah Zülcelal Hazretleri neden yer yüzünde fitne fesat yaratacak insanlar yarattı?. Diye kendi kendimize sorduğumuzda Efendimizin hadisi şerifini anımsayabilirsek işimiz kolay. Şayet ki bu hadisi şeriften haberimiz olmazsa neden sonuç ilişkisi etrafında ruhumuz döner durur.

Efendimizin Hadisi şerifinde şöyle buyurur biz insanlar için: “Eğer her zaman benim yanımda bulunduğunuz üzere olsanız, melekler sizinle musafaha eder ve sizi evlerinizde ziyarete gelirlerdi. Eğer siz günah işlemeseydiniz Allah, bağışlayabilmek için günah işleyecek bir kavim yaratırdı.” (İmam Ahmet, Tirmizî)  hadisi şerifinde gizlidir.  Çünkü kötü olmazsa iyinin bir anlamı olmaz. İnsan, günah ve sevap işleme özelliğinde yaratılmış bir varlıktır. Günah işlemek insanı meleklerden ayıran bir özelliktir. Bilindiği gibi melekler nurdan yaratılmış olup, asla Allah’a karşı gelmeyen, günah işlemeyen varlıklardır. İnsanlar ise hayatlarında hata işlemek üzere yaratılmışlardır.

Zira hata yapmak baba (Adem Babamızın) mesleğimizdir. Burada hata yaparken dikkat etmemiz gereken ne tarafta olduğumuzdur. Hayrı tavsiye eden tarafta isek kurtuluşumuz yakındır. İnsanoğlu hata işlediğinden dolayı utanırsa, Allah Zülcelal Hazretleri kulunu affetmek için, kulunun gönlüne kendine dua etme ilhamını verir. Ellerimizi açıp yalvarışımız ondandır.

Ne diyelim, bu yolda gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden….