PKK…. Bir Laik Sızma!

Tarık Sezai Karatepe

-1 numaralı adamın son sözleri-

“İstiklal Mahkemeleri, Takrir-i Sükun, Göç Yasası… bir amaç içindi:

Yeter ki gözden kaybolsun. Nerede yurt tutuyorsa tutsun. Palu"daki Haymana"ya, Urfa"daki Konya"ya! Günün birinde potansiyel bir rakip olarak çıksın karşımıza.

Ama bu haliyle değil!

Tevhid ile bağını koparsın. Önce marksist-leninist-maoist bir önder(!) tanısın. Unutsun, Alemlerin Efendisi Fahr-i Kainat"ı! Kapital"i okusun. Bıraksın, Yaradan"ın Kitabı"nı!

Takke, tesbih, secde, tesettür…. eskide kalsın! Yanı başındaki Ahmet Yasin"i, Rantisi"yi, Dudayev"i, Ali İzzet"i… unutsun! Politbüro, karargah, Che yoldaş… revaç bulsun, hayatında.

Soğuk Harp uygulayalım, sonra ısıtırız, sıcağıyla.

Denizde kum bizde taktik:

Yardım ve yataklıktan, on yedisinde genci bir akşam karakola çekeriz:

"Seni gidi seni! Demek evini barkını açtın! Görürsün gününü! Şimdi ver hesabını! Anandan emdiğini fitil fitil getirmezsek burnundan, bize de kontr…. demesinler!

Şimdi inkar edeceksin. "Yok vallaha!" diyeceksin. Sökmez bize!

Az sonra gözü yaşlı anan baban gardaşların… damlarlar, ne de olsa! Bir posta dayak da onlara attık mı…! Hem, doğru da söylesen, yalan da söylesen hiç fark etmez! Bizim vazifemiz bu!

Size desek ki:

 "Bırakın dini diyaneti, bizim gibi olun canım! Çağ size uymuyorsa, siz uyun çağa! Hala direniyorsunuz. Kiminiz koşuyor, Tillo"da bir dergaha… Kiminiz kaçıyor, Van"da bir Veli"ye…

Ne vakit adapte olacaksınız, modern yaşama?

Baktık, olmuyor. Gönlü bizden bir rakip sunduk size! Biz vurdukça o güçleniyor, o vurdukça biz…. Ne yapalım, normal yollardan katılmadınız bize… Taban bulursunuz böylelikle!

Cıngar da bundan kopuyor zaten. Yakılan belgelerin biri çıksa ortaya, yandık! Ama güvenilir dostlarımıza haber uçmuş zaten! Kozmoz, kozmiki temizlemiş(!)

Sana bir şeyler anlatayım da kulağına kar suyu kaçsın biraz:

Sene Elli Bir"de yüz kişiydik, topu topu… Vazifemiz: Moskova saldırırsa üstümüze, gerilla harbi yapacaktık. Savunacaktık, ülkemizi. Bağrı yanık gençlerdik, anladığın.

Kalın çerçeveli, siyah gözlüklü bir adam geldi, ansızın:

 "Arkadaşlar! Rusya bahane, irtica şahane! Ne yapsın Kremlin bizi! Tam da istediği sistemi kurmuşuz.

Daha mühim bir vazife bekliyor bizi: Ankara"nın doğusu!

Yöre halkı Nuh diyor, peygamber de diyor. Bize lazım olan, Nuh deyip peygamber demeyen bir nesil!

Uzun bir maraton bu. Yüz sene sürer, fazlasını bilmem! Ya dize gelecekler, ya kopacak o dizler! Osmanlı"da çıt çıkmamış. İdris-i Bitlisi, Yavuz"a biat etmiş. Kızıl Sultan(!) payeler vermiş, onlara.

Ölürlermiş, din için. İşte bu yapı değişecek! Ölecekler ama, din için değil! Yaşayacaklar ama, Kitap için değil!

İlk kıvılcımı, adı takma, soyadı uydurma Albay çaktı. Irk temelinde siyasetti, bunun adı. İnananların kardeşliği, yerini halkların dayanışmasına bıraktı.

Bindirilmiş kıtalara gün doğmuştu. Günün birinde, dosyası bizde saklı(!) bir genç bulduk. Tam da enseleyecekken, nasıl olduysa kaçtı gitti, elimizden(!)

Bir kere bozuldu mu şiraze, dikiş tutmaz bir daha! Biz batıdan, pala bıyıklı oğlan doğudan… Arada, elek gibi sallanan kuşatılmış bir coğrafya.

Köyü köyüne uyar, İbo"ya çok benzer. Aslında vazifeleri aynı. Biri dağda, öteki sahnede, uğraşları on beşinde kızlar. Dağdaki marksist, sahnedeki feminist…

Tanzimat"ın hedefi de on beşinde kızlardı. Toplum, on beşinde kızların sırtında yükselir. Vahye inanırsa on beşinde kızlar, medeniyet kurulur; Istanbul"da, Endülüs"te, Diyarbakır"da…

Zihniyeti kayarsa on beşindeki kızın, felakete sürüklenir, koca bir millet. Aşk-ı Memnu, Araba Sevdası, Yaprak Dökümü… dinamitlemiş yapıyı.

Damızlık oğlanlar çağırmış Batı"dan, Abdullah Cevdet. Yetmemiş, orman içlerine karargah kurmuş, Hasan Ali Yücelli eğitim(!) Göndermemiş Ağrılı, Urfalı, Hakkarili, Batmanlı… enstitüye(!)

Damarlarına ırk enjekte edelim, bunların. Hak ve adalet kalksın aradan. Biz ve onlar olsun, ayırıcı noktamız. Elimizde büyüttük bu yüzden, feodal yapıyı. Besledik toprak ağalarını, savaş ağalarını, toz toros otobos ağalarını…

Gün olur, isyan için bir bahane bulunur. Malzeme malzemedir, fena mı? Taban bulmak için Bucak"ı yok ettiler. “Karşıyız feodaliteye, yaşasın illegalite!” dediler.

"Heyecan geldi mi, mantık savuşurmuş; doğru! / Vardı o gün aklında, her kimi gördümse zoru!"

Biz de ara ara stratejist yollardık, Doğu"ya. Atılan tohumlar meyve verdi mi? diye. Hafıza kayması yaşanıyor mu? İnanç, yerini ate"ye bırakıyor mu?

Umut vericiydi, bizim için. Yüzdemiz artıyor, yüzümüz gülüyordu. Büyük düşünüyorduk. Global sistemimiz için tehlikeliydi, inançlı insan.

Çünkü tevhid mücadelesi, emperyalizme karşıydı. Zulme karşı direnişti, Musa"nın Çağrısı. Zalime başkaldırıydı, İbrahim"in haykırışı!

Şimdi, tarihin önünde vazifemizi tamamladık:

Mason tezgahımız pazara düştü. İllegalite dur durak dinlemiyor, sayemizde. İzmlerin çıkış noktası laiklik, hayat buldu Bölge"de. Değişti yaşam biçimi.

Yoksa bölünme hikaye. Mühim olan kalplerdeki ayrılık.

Ufak bir işimiz daha var! Heykeltraşlar sipariş bekliyor. Arnavutluk"ta Enver, Suriye"de Esat, daha sağ iken diktirmiş büstünü.

"O rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar!" bakalım dayanabilecek mi, sırça köşkte yaşayan yeni tiranın hışmına!