Kelimelerimi çaldılar!

Tarık Sezai Karatepe

Kelimelerimi çaldılar!

Aydın, ruhunu kodesten, kendini kementten kurtarmış arslan yürektir. Yaradan’ın Mektubu’nu, İnsanlığın Önderi’ni okumadan, adını bile okumayandır. Hira ile aydınlanmış, Ravza ile nurlanmıştır.

Şehit, ‘Allah yolunda’ vefat edendir; başka değil.
Gazi, ‘Rabbinin emriyle’ yola koyulan, yaralanan, savaşan, lojistik hizmette bulunan yiğit insandır.

Cumhur, Rahman’ın buyruğuyla müzakere eden inanmış bir gruptur.
Reis, O’nun Adı Yücelsin gayesiyle iş ve eylemde bulunan ‘bizden olan emir sahibi’dir.

Şura, Kutlu Dava yürüsün niyetiyle ‘kınayanın kınamasından korkmadan’, Kitap’ı ve Sünnet’i tefsir eden ‘bizimkiler’dir.

Kitap, an an gönderilmiş, her an’a hüküm veren An’lar Üstü Yol Rehberi, Zaman Üstü Hayat Kılavuzu, o an yanında bulunan tek ilaç, eşsiz şifadır. An’laşılırdır.

Zekat, hak edene ulaşan devlet hakkı, millet hakkı, yetim hakkı, öksüz hakkıdır. Zenginden alınıp ötekine verilen ‘zorlu bir dayanışma’dır.

Hac, Özgür Mekke’de tavaf, Hüzünlü Belde’de selamdır. Karardır, kurtuluş çaresidir, emperyalizme yan bakıştır. Mazlumdan yana/zalime karşı antlaşmadır. Kangren olmuş bünyeye, ‘kongre’ ile imdada koşmaktır.

Umre, Kurtarılmış Şehre girmektir. Putları temizlemek, gönülden, zihinden, fizikten atabilmektir. Kalp huzuru ile teşekkür edebilmektir, Alemlerin Sultanı’na.

Fetih, en uzağa, daha uzağa, ötelere ‘benim’ diyebilmek, senin olanı korumaktır. Taş üstüne taş koymaktır, taş üstünden taş çekmek değil. Yapmaktır, yıkmak değil.

Cihad, bireyi Rabbi ile tanıştırmak, Rahman ile buluşturmaktır. Taş atana taş, gül atana gül, gülle atana gülle, sille atana sille atmaktır. Yaradan’a sığınıp aşk ile vurmaktır. Ezmemek, ezilmemektir.

Sınır, Hak ile Batıl çizgisidir. İnsanın insana çizdiği değil. Olsa olsa, doğruyla yanlışı ayırmaktır. Sınır, ayak bastığın yerdir. Sibirya’dır, Kurtuba’dır, Roma’dır, Sudan’dır.

Millet, yüreklerin toplu vurması, inancın zaferidir. Dildaş değil, dindaştır. İbrahim Milleti, Muhammed Ümmeti’dir millet.
Bayrak, bağrında yepyeni günahların işlenmediği, yakası açılmadık küfürlerin savrulmadığı, eteklerin havada uçmadığı, adı konulmamış ihanetlerin yaşanmadığı ‘esenlik sembolü’dür.

Ülke, mahlukun değil, Halık’ın hakim olduğu, insan aklının insana hükmedemeyeceği ‘emin belde’dir.
Marş, hak edilmiş bir zaferin terennümü, nesillerin inancı, torunların kıvancıdır. Bizzat şairinin, bugün yaşasa, ‘İyi ki yazmışım!’ diyebilmesidir.

Yasa, Yasaların Anası’na ters düşmeyen, ‘kolaylaştıran, zorlaştırmayan; müjdeleyen, nefret ettirmeyen’dir. Eğer bir aykırılık varsa, kendini Çağlar Üstü Yasa’ya terk edendir.

Devlet, halk içindir; halk, devlet için değil. Hizmetkardır devlet, araçtır. Bir fert aç giriyorsa yatağa, Ömerce un taşımak, Alice sevgi taşımaktır cepheye, bir Bosna şafağında.
İki vazifesi vardır, devletin. Adalet ve emniyet. Gerisinden çekilmektir. Özür bekleyen değil, özür dileyendir.

Terör, insanı insan yapan değerlere isyandır. Şalvarlısı vardır, kravatlısı da… Dağlısı vardır, şehirlisi de… İllegali vardır, legali de… Kah gözünü kırpmadan cana kıyar, hunharca. Kah saatleri ayarlar, binler secdeye varmasın diye!
Programı zulme ayarlıdır, barışa değil.

İnsan, hür doğmuş, hür inanmış, pranga kabul etmez bir eşref-i mahlukat’tır. İsterse esfel-i safilin’dir… İzzet’e talipse hür, zillet’i arzuluyorsa tutsaktır. Tabi olduğu Yaratılış Kanunlarıdır, İsviçre değil.

Asker, haddini bilendir. Halkına değil, Ecnebi’ye efelenedir. İnançları kullanan değil, yaşayandır. Son verendir, Mohaç’la başlayan devlet/millet kavgasına.
Çuval’ın, İskenderun’un, Mavi Marmara’nın ahını alandır.

Okul, ideolojik saplantıların değil, bilimsel hakikatlerin hayata geçtiği yerdir. ‘İki günü eşit olan zarardadır!’ düsturunu kalplere kazıyandır. İkna odaları değil, uzay limanlarıdır. Yönetmeliksiz, devam çizelgesizdir.
Kimliğe, etnisiteye değil, öğrenmeye odaklıdır.

Müfredat, talebeyle hazırlanan, ‘Ne öğreteyim?’ değil, ‘Ne öğrenmek istersin?’ başlıklı metinlerdir. Burnunun doğrusuna gitmemektir.
İdareci, günü kurtaran değil, günü yarına taşıyandır. 8/5 memuru değil, takati bitene dek çalışandır.

Maaş, ‘bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul’ değil, her ferdin insanca yaşamasıdır. Adamına göre değil, ayarına göredir.

Yazar, statükonun değil, hürlüğün sesidir. Kanunu değil, ferdi savunur. Yasa tepeden bakıyorsa halka, yazar da yasaya tepeden bakar. Korumacı değil, sorgulayıcıdır.

Emirle yazmaz, onurla yazar.