Karanlığa Karşı Olmak Ya da Gerekirse Giderim!

Emrullah KILIÇ

Besteci ve piyanist Fazıl Say geçen haftaya damgasını vuran açıklamasında, artık yüzde 70"e karşı 30 kaybettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Türkiye"nin Orta Çağ karanlığına kaymasına karşıyım. Çünkü ben, çağdaş uygarlık düzeyini amaçlayan bir kültürün insanıyım. Gerekirse kızımı da alır giderim bu ülkeden…”

Aslında demek istiyor ki; bir arada yaşamamız için benim gibi düşünmeniz lazım. Eğer öyle değilse tahammül edemem giderim…

Şu tespiti de yapmak lazım. Önceleri bu terk etmeci yaklaşımlar tersine kurulan cümlelerle ifade edilirdi. Beğenilmeyenlerin gitmesi istenirdi. Şimdi ise gideriz diyor Fazıl Bey…

Oysa kimsenin bir yere gitmesine gerek yok. Bu memleket herkese, her kesime, her inanca, her düşünceye topraklık ve yurtluk eder.

Peki, Fazıl Say nereye gidecek?

Ortaçağ karanlığının olmayacağı bir yere!

Ortaçağ denen çok uzun sürecin karanlık bir çağ olduğu düşüncesi tarihi ezberlerimizden birisidir. İnsanlar çoğunlukla olumsuzlukları anlatmak için kullanır bu dönemi.

Her tarihî dönemin aydınlık tarafları olduğu gibi karanlık tarafları da var. Sanki şimdi İnsanlık 21. yüzyılda bile karanlıklardan kurtulabilmiş mi?

 Tarihe ve çağlara karşı toptancı ve peşin hükümlü olmak yanlış. Bu ya cahilane ya da ideolojik bir tutum.

Ortaçağ da karanlık yokmuydu? Elbette vardı. İşte o karanlığın merkezi tamda Fazıl Say"ın kurtulmak için gitmek istediği yerlerdi.

Yani Ortaçağın karanlık yüzü idi.

O karanlık tam da Avrupa dır o dönemde.

14. Yüzyılda, Avrupa "kötülüğün ve insanlık dışı şeylerin" pençesindeydi.
"Kara ölüm" veba, yaşlı kıtayı kasıp kavuruyordu.
Engizisyon, Mesih beklentisiyle kendini kırbaçlayanla baş etmeye çalışıyordu.
Yüzyıl savaşları patlamıştı. Fransa ve İngiltere monarşileriyle çatışan papalık ikiye bölünüyor, akılla imanı uzlaştırma çabaları, gericiliğin zırhına çarpıyordu.
Kilise, bütün faciaları cadıların kışkırttığı propagandasıyla büyük cadı avına hazırlanıyordu. (Bkz: William H. Mcneill, "Dünya Tarihi", İmge Y., 1994)

 

Bir de diğer yüzü var Ortaçağın. Aydınlık yüzü. Yani Doğu yüzü.

Orta Çağ"ın yüz akı olarak öne çıkan Endülüs Devleti var. Tarık Bin Ziyad komutasındaki Müslüman Araplar"ın, 711"deki Guadelete savaşını kazanmasıyla başlıyor. 715"te bütün yarımadaya yayılana kadar da devam ediyor. Aydınlık çağın başlangıcı bir dönem. Bugün halen yarımadada izleri bütün ağırlığı ile devam eden Endülüs kültürü, Orta Çağ"ın karanlık koridorlarını aydınlatan bir ışık adeta.

Başka neler mi var ortaçağda?
Gönül erenleri var. Ahmet Yeseviler,  Mevlanalar var.

Müthiş bir hoşgörü ve kültürel zenginlik var.
Matematik, astronomi, felsefe var.

Ömer Hayyamlar, İbni Rüştler var.

 

O halde artık karanlık ortaçağ cümlelerinin hangi medeniyet için ne ifade ettiğini iyi bilmek lazım.

Ülke insanının kabullerine saygı gösterip, reklâm kokan söz ve davranışlardan da uzak durmak şart.

Bu memleket hepimize yeter.

 

 

Not: Bütün okurların Kurban Bayramını tebrik ederim.