GEZİ PARKINDA GEZİNMEK

NEVZAT LALELİ

 

 

 

Nereye gidiyoruz yazı serisi                                               

            Bir tiyatro veya bir sinema düşünelim. Önce kötü karakter, ortalığı birbirine katsın. Ona zulmetsin, buna kötülük yapsın… Bunları yaparken de sadist bir zevk alsın.

Sonra genç bir delikanlı çıksın sahneye… Hakkı yenenlere sahip olsun. Haksızlık yapan o kötü adamla kavgaya tutuşsun ve onu yensin.

Seyirci koltuğunda oturanlar da bu sonradan çıkan iyi adama büyük sevgi duyarlar ve onu takdir ederler. Birçok filmin senaryosu da zaten böyle değil midir?

Bu oyunda istenen netice, seyircinin iyi karakter oyuncusunun yanında yer alması, onun seyircilere vereceği mesajlara açık olması ve (izin verirseniz) senaryoyu hazırlayanlar, seyircilere ne yaptırmak istiyorlarsa onların o hareketleri yapmasının sağlanmasıdır.

Siz şimdi bu sahneye bir Taksim Gezi Parkı ilave edin. Veya 10 – 15 gündür bütün medyanın el ve ağız birliği ederek her gün ve her saat başı bültenlerinde verdikleri, bu konuda yorumlar yaptıkları açık oturum tertip ettikleri “Taksim Gezi Parkı” olaylarını yukarıda ki tiyatroya benzetin.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Taksim meydanını tanzim etmek ister. O meydanı araç trafiğine kapatarak, yayaların serbestçe gezebilecekleri bir meydan haline getirecektir. Bunun için proje hazırlarlar, ihaleler yapılır. Hafriyat başlatılır. Projeye uygun olmayan birkaç ağaç oradan sökülecek ve bir başka tarafa dikilecektir.

Sonra bir kısım insanlar çıkar, “Biz bu parkı bozdurtmayız, biz ağaçları söktürtmeyiz” diyerek inşaat çalışmamaları mani olmak isterler. Tabii polis bu kanunsuz eyleme engel olmaya çalışır. Olaylar her gün biraz daha büyütülür. Bakınız büyür demiyorum, büyütülür. Aynı merkez tarafından kontrol altında bulundurulduğunu bildiğimiz, Reytingi yüksek TV’ler, trajı büyük gazeteler başlarlar her gün her saat yayın yapmaya… Arka planda ki suflörler de devreye girerler ve karşı gösteriler, Ankara’ya İzmir’e, Adana’ya sıçratılır.

Bir arada yolum Kızılay’dan geçmişti. Kızılay meydanında kırılmadık duraklar, ellerine geçen yakılmadık Belediye otobüsleri, polis panzerleri ve halkın dükkânları dolu. Aman Ya Rabbi, bu adamlar nasıl insanlardır ki ekine dalan çekirgeler gibi her tarafı tahrip etmişler demeden kendimi alamadım.

Bu arada “Yangına benzinle giden…” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçlar eylemcileri ziyaret ederek destek oluyor.

Şimdi artık iyilik perisi kahramanımızın ortaya çıkma zamanı gelmiştir. AKP Genel Başkanı ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Tunus dönüşü büyük konvoylarla karşılanır. İstanbul ve Ankara’da iki büyük miting tertiplenir.

Bizim tek merkezden güdümlü medyamız şimdi artık aynı coşkuyla AKP’nin toplantılarını gündeme getireceğinden hiç şüpheniz olmasın.

“Taksim Gezi Parkı” olayları, halkın içinde neredeyse bitaraf (tarafsız) kimse bırakmadı. Gösterilere karşı duran AKP’nin yanında yer aldılar, mitinglere katıldılar. Eh artık 2014 yılı mahalli seçimlerinde AKP’nin yine büyük farklarla Belediyeleri kazanabilir…

Sağ olasın Nasreddin Hoca… “Yorgan gitti, kavga bitti…” demişsin ya işte tam bizim “taksim gezi parkı” olaylarını anlatmışsın.

AKP HÜKÜMETİ İCRAATLARI

Hâlbuki yine faizci sömürü düzeni 70 milyon insanımızın üzerine abanıyor…

Yine “kardan vergi sistemi” ile bütçenin tamamı 70 milyon insanımızdan çıkartılıyor.

Yine bütçede her yıl 50 milyar dolardan fazla dış borç ödüyoruz…

İMF’ye borcumuz sıfırlandığı halde 660 milyar dolardan fazla dış borcumuz bulunuyor…

Yine şehit ve gazilerimizin kanlarıyla aldıkları vatanımız, her bir yabancıya 600 dönüm üzerinden parsel parsel satılıyor…

Yine Vakıflar kanunda yapılan bir değişikle azınlık vakıfları ve özellikle de “Fener Rum Patrikhanesi” büyük yetkilere kavuştular. Şimdi bunlar, harıl harıl arsa ve arazi alımı yapmaktadırlar. Patrikhane, İstanbul’un göbeğinde “Ortodoks Fener Rum Devletini” kurmak için uygun ortam bekliyor…

Değerinden fazlaya tarlasını satanın eline biraz fazla para geçiyor ama giderek Filistin’in durumuna düşeceğimiz günler de yaklaşıyor…

Yine ahlaksız yayınların tesiri altında gençlerimiz ve çocuklarımız fuhşa ve zinaya sürükleniyor…

Yine zinanın suç olması kanunlarımızdan kaldırıldığın bu konuda ceza verilemiyor…

Yine kızlarımız ve gelinlerimiz Ermeni Manukyan ailesi eliyle gazino, pavyon ve genel evlere düşürülüyor…

Yine, domuz eti kasaplık kırmız et sayıldığından birçok yerde halkımız bilmeden domuz eti yiyor…

Yine, ülkemizde yerli tohum üretimi 2006 da (5553 sayılı resmi gazete) yasaklandığından artık tescilli tohum adıyla bütün tohumlar İsrail’den ithal ediliyor…

Yine, AB’nin karşı olduğu ama bizim çoluk – çocuk hepimiz GDO’lu (genetiğiyle oynanmış) kısır tohumlarla yetiştirilen sebzeler, hububat ve bakliyat tüketiyoruz. Bu tohumlarla millet olarak kansere davetiye, kısırlığa merhaba diyoruz…

Yine TIUK ve İŞKUR marifetiyle yüzde 25 civarında olan işsizliğimiz, yüzde 9 lar da gösteriliyor…

1.Haziran.2013 tarihimde gece yarısı çıkartılan “Yeni Petrol kanunu” ile yerli kuruluşların önü kapatılırken yabancılar Petrol aramada büyük imkânlara kavuşuyorlar. (bakınız; Google’den yeni petrol kanunu) Artık biz de petrol çıkartıyoruz diye sevineceğimiz günler yaklaşıyor…

Eh artık, AKP öncülüğünde Taksim parkı göstericilerine karşı yaptığınız gazanız mübarek olsun… Hacı babalar, şeyh efendiler, her umreye gitmek için çalışanlar…