Farkında mısın?

Tarık Sezai Karatepe

Farkında mısın?

Zaman daralıyor. An yaklaşıyor. Tedirgin bir hal alıyor bedenini. Bezgin bezgin bakıyorsun hayata. Yüzleşmekten korkuyorsun, kendinle ve herkesle.

Sana yardım edeyim. Bütünüyle savunulacak hayatlar, peygamberlerin hayatı. Onlar “kendi heva ve heveslerinden konuşmazlar.” “Üstün bir ahlak üzeredirler.”

Kutlu Elçilerin dışında her fert, günahla ve sevapla mükellef. Peygamberlerden, müjdelenen on’dan, ayette ve hadiste övülen sayılı insandan gayri, kimsenin cennetlik olduğunu bilmiyoruz.

İsminin sonuna k.s, gavs ı azam, mehdi, efendi, hocaefendi, üstad, reis, hazret… eklediğimiz kimselerin Öte Dünya’da nereye gideceğini bilmiyor; yine de hüsn-i zan besleyip cennette komşu olmayı murad ediyoruz. Kendimiz için nasıl korku ve ümit makamındaysak, onlar için de aynı duyguları paylaşıyoruz.

‘Din adamı’ kavramı sadece İslam’da yok. İslam’da her fert, kendini cennetlik edecek ahlak, takva, bilgi, amel, itikat düzeyine gelmek zorunda. İki kişiden biri namaz kıldıracak, bir kötülük gördüğünde tek başına ya da ‘seçkin topluluk’la müdahale edecek, iyilik için izin almayacak, yoldan bir taş kaldırırken sevap umacak.

Dogma yok, hareket var. Statik değil, işlek. Olaylar özel olsa da hükmü kıyamete kadar genel. “Bu çağda mı?” demez, “her asırda” hükmünü icra eder. “Hayat iman ve cihad”

Bozulmuş inançlar öyle mi? Aracı koyacak, hediye sunacak, saygı duruşunda bulunacak, İngiliz usulü kortej yürüyecek, ölüsünü beythovın’la gömecek, hürmette kusur etmeyecek, bağışla destekleyecek, anlık olacak… Şekil var, öz yok; İslam’da şekil de var, öz de… Sürekli kulluk 7/24

Yüce Rab seni işitiyor, görüyor, duana icabet ediyor. Şahdamarından daha yakın.” Sen Allah’ı imtihan etmiyorsun, O seni sınıyor. Samimiyet istiyor, şüpheyi sevmiyor. İnandıktan sonra hikmet aramak var. “Düşünmez misiniz?” “Akletmez misiniz?”

Duaya övgüyle başlıyor, Alemlerin Rabbi’ne hamdediyorsun. Yalnız O’na güveniyor, sadece O’ndan yardım diliyorsun.

Hesap soramayacağın fert yok. Yaşlı kadın, azalan mehrinin hesabını Devlet Başkanı Ömer’den sorunca Halife: “Susturun şunu, saçı uzun aklı kısa!” demiyor. Çağlarüstü bir söz söylüyor: “Kadın beni düzeltti!” Uyarı rahmet, gevşeklik azap.

İslami hareketin tıkanmasının sebebi, “Senin önderin şunu şunu yapmadı mı?” deyince İyi ama…” cevabından kaynaklanıyor. Açıkça iftiraya uğruyorsa sevdiğin şahıs, sonuna dek savun. Yaşarken ve ölümünden sonra da.

Vahye tersse, davranışta hikmet arama. “Bir bildiği vardır” deme. “Sen anlamazsın” yollu, muhatabının kişiliğini ezen, silik şahsiyet yapan tavırdan uzaklaş.

“Hocamız, müridinin hangi partiye oy verdiğini tek tek bilir” gayb alemine müdahaledir. Allah’ın Elçisi, Beni Nadir Yurdu’nda, Yahudilerin bir damdan üzerine taş bırakma niyetini, Cebrail bildirmese bilmeyecekti. Uhud’da okçuların yerlerini terk edeceklerini melek dahi haber vermedi.

Önderler, Önderlerin Önderi’ne uydukları ölçüde önderdirler. Kimse yeni bir düzen getiremez. Kıyamete dek sürecek şaşmaz kaidelerdir, insanları kurtaran. Yeşil Devrimciler, milliyetçiler, sentezciler… bir ömür didinip duruyor, İslam’la kattıkları arasında bağ kuruyorlar.

İsrailiyattan sözler, uydurma hadisler, yanlış örnekler fayda etmiyor. “Allah buyurdu ki!” sözünü kaale almayıp “Bir de şu var!” demeleri sapkınlığa açılan pencere.

İslam aradan çekiliyor, bozuk itikatlar cascavlak kalıyor ortada. Bir kere, dinamizmi öldürüyor. Kitap’a ve Sünnet’e götürülmesi gereken konuda, el yapımı eserlere müracaat da cabası.

Vahiy kesildi. Din tamamlandı. Buna karşın, “Bana Allah ilham etti” en hafifiyle “Vahiy alıyorum” demek. Eserlerin eleştirilmeden okunması asıl hata. “Asrın tefsiri, çağa ışık tutan yegane kaynak” denerek Kur’an’ın ve Sünnet’in yerine geçmesi, hastalığın daniskası.

Hal böyle olunca ‘işaret’le batıl desteklenir; haramlar helal, farzlar furuat, mücahidler terörist, abd barış elçisi oluverir. Malatya’ya kurulacak Nato üssü uluslarası diyalog, Maccabi maçı yumuşama sinyali, ebced geçer akçedir artık.

“Laik bir anayasa hazırlayın!”a cevap gecikmez. İşine bak! Senin ülkende insanlar zina ediyor, suç saymıyorsun. Yere batsın laiklik. Bunun için geldinse yolun Telaviv’e!” bir Müslüman Kardeşler şuurudur.

Benna, Udeh, Kutub, İstanbuli… öyle bir iz bırakmış ki, şehitler veren bir hareket asla bunalmaz.

İslami hareket özgürlük talebinde bulunamaz, aksine tüm evreni hürriyete kavuşturur. İstek, kurumu meşrulaştırır.

Farkında mısın?