“Eve Dönüş Yasası” Hemen şimdi!

Tarık Sezai Karatepe

  “EVE DÖNÜŞ YASASI” HEMEN ŞİMDİ!
“Bir zamanlar at sırtında ülkeler fetheden milletin çocukları,
şimdi at sırtından para kazanıyorlar”

Şehrin caddeleri yine her zamanki gibi hareketliydi;
altılı ganyanlar, tekel bayileri, kantri salonları, kıraathaneler (!); dolup taşıyordu.

Okullar boşalıyor; çarşı pazar, armalar cümbüşüne dönüyor, servis araçları habire öğrenci çekiyordu.
Kapılar açılıyor, sofralar kuruluyor, babalar ise ortalarda görünmüyordu.
Saatler birbirini kovalıyor, temizlikçiler kovmasa
sabahlayacak müdavimler evlerinin yolunu tutuyor; çocuklarını uyandırmadan odalarına sızıyorlardı.

Saatler okula ayarlı idi, hırsız misali yataklardan kalkılır, sokağın yolu tutulurdu.
Kantinde upuzun kuyruklar olur, incecik, zar gibi tost karın doyurmaz; peşinden tost, olmadı şeker;
yanında ayran, bir de gazoz asla tatmin etmezdi.

Aile bölünmüştü ve parçalı bir hayatı yaşıyorlardı.
Biyolojik babanın varlığı artık hissedilmiyordu,
televizyonun üstüne koyduğu harçlık, onunla tek münasebetleriydi;
modernite alıp götürmüştü aileyi.

Altılı Ganyan"da besili ata bahse giren adam, lotoda tutturmanın hayaliyle kahveye girdi;
sigarasını tüttürürken, üstünkörü yıkanan bardaktan acı çayı yudumladı;
kağıtlar açıldı;
proje ödevi alan oğlu, babasının yanına karton parası için sokulduğunda onu fark etmedi bile;
çocuk dişlerini gıcırdatıp, yumruklarını sıkarken, kendini eve zor attı,
can sıkıntısından uyuyakaldı.

Adam, kahveden çıkarken elini cebine attı, bir de ne görsün:
“Cep delik, cepken delik, kevgir misin be kardeşlik”
Altılı, loto, toto, sigara, çay, oyun kağıdı.. derken para suyunu çekmişti; 20 liradan geriye 3 lira var yoktu.
Ayaküstü bir hesap yaptı,
doğruydu hesap, ama yanlış giden bir şeyler vardı.

Bir dostu ona:
Boş vakit yoktur, boşa geçirilen vakit vardır, demişti.
Şimdi boşa giden zamana mı yansın, 17 liraya mı?
Tamı tamına 510 lirayı her ay muntazaman savuruyordu,

Gecenin 1"iydi;
çimento fabrikasını andıran zehir odalarından birine daldı;
göz gözü görmüyordu;
2 yaş küçük kardeşini masadan kaldırdı:

“Evimize dönelim”

Yol boyu hiç konuşmadılar;
bu parayla neler yapabileceklerini düşündüler:

Asgari ücret kadar serveti göğe savuruyor, sonra da vatan millet edebiyatı yapıyorlardı.
Elele verseler!

80 kahvede 4000 adam evlerinin yolunu tutuyordu.

Bir ilçede bu kadarsa, ya ülkede!

Baba, her zamankinden erken kalktı, ailesinin merak dolu bakışları arasında onlara dedi ki:

“Bir seferberlik başlatmalı;
sefer görev emrini alan, kötülüklere savaş açmalı;
ağzı temiz, üstü temiz, medeni bir millet olmalıyız;
alın terinin, göz nurunun, el emeğinin yerini hayal tacirleri almamalı,
işte o zaman önce aile, sonra millet oluruz!”

“Eve Dönüş Yasası” daha Meclis"ten çıkmadan onaylanmış, baba eve dönmüştü!