Bir Anadolu Buluşması, Tunceli-Ergani

Tarık Sezai Karatepe

 

 

“Bugün Bir Muharrem!”

“Hala mı Muharrem, Ramazan, Şevval! Aydınlanmacı(!) Devrim’imize ne oldu?

Ne oldu Mart’a, Nisan’a, Haziran’a! Çuvala mı girdi Miladi?”

“Özünü yitiren çöle döner, aşkını kaybeden küle… Muharrem’dir babamız, sevdalıyız Kutlu Gün’e…

Bilir misin? Alemlerin Efendisi Hicret Günü, ‘İkinin İkincisi’yle düşerken yola Özgürlüğün Ülkesi’ne…

Evinde bıraktığı Esedullah’ı, ertesi gün emanetleri vermek üzere görevlendirmiş, sahiplerine.

Emin’dir adı, Emanetin Sahibi’dir. Biz olsak, bize zulmedenin malını gaspeder, canına kastederdik.”

…………..

“Hiçbir şey anlamıyorum dediğinden!”

“Sormak, anlamaktır. Dinle öyleyse.

Muharrem, Hicret’in Bir’i.

On üç yıllık boykotun, işkencenin, sindirmenin, yıldırmanın takat bırakmadığı günlerdi. Özgürlüğün Önderi, Yaradan’dan Emri alır almaz koyuldu yola.

Cehaletin Babası, yanında avanesi… farketmedi bile, evin önünde. Yasin’den ayetler, açtı yolları. Kalp körleri, bir de ne görsünler, saatlerdir boşuna beklemişler pusuda.

…………..

Kutlu Gün…

İnşası, yeni medeniyetin, özgürleşmesi insanın, yok oluşu kula kulluğun … Renklerin kardeşliği. Yesrib ile Şehirlerin Anası kıyamete dek beraber.

……………

İkincinin İkincisi…

O’na ilk inanan… Ebubekir. Bekir’in babası.

“Arkadaşın diyor ki, ‘Şu dağın ardında ordular var!’

‘O diyorsa doğrudur!”

…………..

Alemlerin Efendisi…

Yeryüzü O’nun çilesi, insan haklarında zirve… Bir komutan, gözüpek. Bir baba, bir eş, yufka yürek. ‘Tahta hasır, izleri kaburgasında’

Yanına yaklaşan yabancıya: “Benden ne korkarsın? Kureyş’ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum!” diyen…

……………..

Özgürlüğün Ülkesi…

Yesrib’i kuran irade, Bereketiyle Gelen Misafir’e kucak açan belde… Medine.

…………..

Esedullah…

Allah’ın Arslanı. İlmin kapısı, sarsılmaz yapısı. Cesaretin kitabını yazmış, düelloda hep kazanmış. Yiğit bir adam, adı Ali.

Dost Ali, gardaş Ali, sırdaş Ali, arkadaş Ali, Ali yar, yar Ali, hub-i yar, yar-ı güzin serdarı.

…………….

Cehaletin Babası…

Ebucehil’dir adı, inadı kasvettir kalbinde. Düşer, vadedilen akıbete… Bugün de sürer soyu, Ege’de, Pekin’de.”

…………..

“Alevi ne demek?”

“Ali’yi sevendir Alevi, yolunda gidendir. Topuğuna saplanan mıhı, ‘Secdeye vardığımda çıkarın!” teslimiyetindedir Alevi.

Zülfikar’ı, zalime uzanandır Alevi. Mazluma kucak açandır. Alevi, pratiktir.

Özüdür Anadolu’nun, sözüdür yaylanın, oba’nın. Yönü Hakk’a uzanandır, alnı Hakk’a değen.

Kerbela’yı hatırlar, iki damla yaş bırakır. Hüseyin’dir Kufe’de, Şamil’dir Çeçenya’da, Ali İzzet’tir Bosna’da, Yasin’dir Gazze’de…

Alev alev Alevi’dir Kosova’da, Bağdat’ta!”

……………

“Hayal değil mi bu dediğin?”

“Hayal, gerçeğe en yakın yol… Hızla sona yaklaşıyor, dünya. Dün, gelir miydi aklına bugün yaşananlar…

Kitabi olana yönelişle başlar, her şey. Medeniyet, yazıdır. Şehirler yazıyla kurulur, yazıyla fethedilir ülkeler.

Aradaki engelleri kaldırdın mı Hacı Bayram’la Hacı Bektaş’ın, işte sana yoldaş. Takılma isimlere, güvenme cisimlere. Kalite ara insanda, kalite.

Selman’ın ırkını kim sordu? Fars’tan Gelen Adam kazdı hendeği zekice.

Bilal, Etyopyalı. Davudi bir sedayla inletti semayı.”

………………

“Ya yaşananlar!”

“Yaşanan dediğin de ne ki? İttihatçı kışkırtması, şoven dayanışması, kardeşi kardeşten ayrı düşüren!

Tunceli ile Ergani verirse elele, umutla bakar insanlık geleceğe!”

“Olup biten herşey bir büyük tuzak mı sence?”

“Avrupa’nın oyuncağı Sasani kafalardır Yavuz’u, Fatih’i oyalayan. Çaldıran’da, Otlukbeli’nde.

Roma’nın Fethi işten bile değildi, gün sayıyordu Berlin.”

“Şimdi anladım Nesin’i, Gazi Mahallesi’ni. Demek ‘Düşmanlık artsın!’ diye, kan aksın oluk oluk, devran sürsün Soğukoluk!

Özeleştiri, hemen şimdi!”

………………

“Paris’i, Can’ı, Lyon’u, Lizbon’u bildiğimiz kadar, bilir miyiz Pülümür’ü, Horasan’ı, Hozat’ı, Çemişgezek’i…?

Tangoyu, konçertoyu, operayı biliriz de; bilmeyiz Dadaloğlu’nu, Mahsuni’yi, Karac’oğlan’ı…

Anlamayız Pir Sultan’ı, dinlemeyiz Veysel’i!”

……………….

“Bana da anormal geliyor, yüz yıl savaşları yapmış İngiltere-Fransa açarken kapıları, yıkarız elimizle bin dört yüz elli yıllık yapıları.”

“Her mekanın hakkını vermeli. Camide bir, secdede bir; caddede bir, çeşmede bir. Cem olalım, lakin yüklemeyelim cemevine , ibadet anlamı.

Demeleri dinleyelim, semahlarda dönelim. Lakin bu değildir Hak katında ibadet. Yoktur Kitap’ta yeri bir eylemin, namaza denk!

Mevlid bir şiirdir, en değerlisinden. Yunus, Hakk’ı söyler. Mevlana, Mesnevi’de söz açar hakikatten. Mushaf’tan bir harekenin yerini tutamaz elbet!

………………

“Diriyedir selamımız, ulaşmaz ölüye kelamımız.”

“Bin yıldır böyle miydi kavlimiz?”

“Her sistem, kendine stepne arar. Arka plan, kaba kuvvet. Düşman üretir ki ayakta kalsın, zulmü payidar olsun, her çağda.

Silah verir, imtiyaz verir, yetki verir. Mevki verir, para verir, pul verir. Halkıyla barışık ferdi, getirmez başa.

İster ki sorunlar kördüğüm olsun. Ben geleyim. ‘Kurtarıcı!” desinler bana.

Sonra bineyim tepelerine, gerçeğe ermeden!

‘Dersim, Bin Dokuz Yüz Otuz Yedi’

Anlasana!