ADNAN MENDERES-SÜLEYMAN EFENDİ!

ŞEVKET TANDOĞAN

                                               (BASINDA BİR İLK)               

          Türk siyasî tarihinin sembol isimlerinden ve demokrasi mücâdelesiyle milletin gönlünde efsâneleşmiş merhum Başbakan Adnan Menderes’in millete hizmet yolunda dev adımlarla ilerlerken darbe sonucu, idamla biten hayat serüveni, yıllardır birçok yönüyle yazılmış, konuşulmuş ve paylaşılmıştır. Kitaplar, belgeseller, filmler, makaleler yayınlanmıştır.

          Biz, idamının 55.yılında, yakın tarihimize bir nebze olsun ışık tutmak amacıyla, Menderes’in bilinmeyen ya da çok az bilinen bir yönünü gün ışığına çıkarmak istiyoruz. Böylece hem yanlış önyargılar kırılacak, hem de saklı kalmış bazı gerçekler ortaya çıkarak, gelecek nesillere sağlam bilgiler sunulmuş olacaktır.

          Cumhuriyetin ilk yıllarında, Menderes öncesi tek partili otoriter yönetim dönemlerinde, batıya yaranmak için devrimler adına milletin maddî-mânevî değerleri tahrip edilmiş, dînî eğitim yasaklanmış, ezan Türkçeye çevrilmişti. Ayasofya ibadete kapatılmış, dindarlar sindirilmiş, İslam âlimleri, müderrisler kötü muamele ve zulüme uğratılmışlardı.

          Millete tepeden bakan baskıcı ve zalim bir yönetimin, halkı köle gibi ezdiği karanlık ve umutsuz bir hengâmede 1950 yılında, Merhum Menderes ve arkadaşları iktidara gelmişti. Ancak eskinin tortusu oligarşik bürokrasi, akademik çevreler ve asker, İsmet İnönü zihniyetinin etkisindeydi. Ayrıca Menderes’in Demokrat Partisi içinde eski dönemin kalıntıları da mevcuttu. Menderes bunlardan çok muztarip idi.

          İyi bir eğitim almış ve Osmanlı terbiyesi ile yetişmiş bulunan Merhum Adnan Menderes, iktidara gelir gelmez, bu sıkıntı ve zorlukları göğüsleyerek, ilk iş olarak Kur’an eğitimini serbest bırakmış, ezan aslına uygun olarak ALLAHÜ-EKBER, ALLAHÜ-EKBER orijinal şekliyle okunmaya başlanmıştı. Millî iradeye ve halkın inancına büyük değer veren Menderes, YETER! SÖZ MİLLETİNDİR. Derken, aynı zamanda milletin köklerine Osmanlı ailesine sahip çıkıyor, onları ülkeye getiriyordu.

           Tek parti döneminin baskı ve zulmüne maruz kalmış çilekeş halk kitleleri, Menderes’in icraatıyla huzur ve refaha kavuşurken, sırf Kur’an öğrettiği için emniyetin işkence odalarında, tabutluklarda ölüme terkedilmiş bir âlim ve müderris olan Süleyman Efendi Hazretleri de onun muvaffakıyeti için dua ediyordu. Üstazın talebelerinden Ödemiş’li Ziya SUNGUROĞLU, Bozkır’lı Mehmet SARIKAYA ve Nizamettin TOPÇU nun ortaklaşa kaydettikleri vaaz notlarına göre, bir ramazan günü NURUOSMANİYE CAMİİNDE (Vettîni) süresinden bahsettiği vaazında Süleyman Efendi şöyle dua etmiştir:

          “Ya ilahel-alemîn! Asırlardır üzerinde ezan-ı Muhammedî’nin okuna geldiği bu topraklarda, bil’âhare konan yasağı kaldırarak, ezanımızın yeniden ALLAHÜ EKBER tekbirleri ile arşa kadar yükselmesine vesile olan Menderes kulundan bizler cemaat olarak razıyız, Rahmet-i azîminle sen de ondan razı ol ya Rab.

          Ya ilahel-alemîn! Bu kahraman milletin refahı için gece gündüz durmadan koşan Menderes kuluna, hayra matuf bilcümle faaliyetlerinde Nusret ve muzafferiyetler, çalışmalarında gayret ve muvaffakıyetler, vücutlarına dahi sıhhat ve afiyetler ihsan eyle ya Rab.

          Ya ilahel-alemîn! Din ve dünya işlerinde, millet ve memleket menfaatına, daha pek çok faideli hizmet ve tasarruflarda bulunması için, Menderes kulunu iktidarında muvaffak, icraatında dahi muzaffer eyle ya Rab.

          Ya ilahel-alemîn! Bu güne kadar Müslüman Türk halkının talep ve arzuları istikametinde kullanmaya fırsat bulamadığı,elindeki imkân ve salahiyetleri, bu aziz milletin necatına, bahusus ümmet-i Muhammed’in felahına vesile olacak şekilde kullanması için, Menderes kulunun kuvve-i akliyelerine feraset-i sahîhalar, latîfe-i kalbilerine dahi himmet-i azimeler ikram eyle ya Rab. Amin

          Vel-hamdü lillahi rabbi-l alemin. Vessalatü vesselamü alâ seyyidina Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecmaîn”

          Menderes döneminde, Cezayir’in sömürgeci Fransızlardan kurtuluş mücadelesi devam ediyordu. Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veren Cezayir’li Müslümanlar, Fransız tankları altında eziliyor, binlercesi şehit oluyordu. Ne yazık ki, Türkiye akıl almaz bir politika güderek Birleşmiş Milletler’de Fransa’yı destekliyordu. Halbuki, kurtuluş savaşımızda zor günlerimizde Cezayir’li Müslüman kardeşlerimiz, varını yoğunu toplayıp Türk ordusuna yardım için göndermişlerdi.

          Süleyman Efendi Hazretleri vaazlarında hükümete Cezayir konusunda tavsiyelerde bulunuyor, Cezayir’in uğradığı Fransız mezalimini lâ’netliyor ve “Allah bu din kardeşlerimize zulüm yapan Fransızları inşallah kahreder” diyerek dualar ediyordu. O günkü hükümetin bu yanlış dış politikası, hariciyedeki monşerlerin Menderes’e rağmen uyguladıkları bir aymazlıktır. Süleyman Efendi de Menderes’in by-pas edildiğinin farkındadır.

          Bu olaylara dâir aydınlatıcı bilgiyi, Menderes döneminin canlı şahitlerinden, o zamanki Denizli Milletvekili ve ünlü Tahkikat Komisyonu Başkanı merhum Ahmet Hamdi Sancar bizlere anlatmıştı. Yassıada mahkemesinde idama mahkûm olan ve yıllarca hapis yattıktan sonra, af neticesinde çıkıp 1977 seçimlerinde tekrar Denizli Milletvekili seçilen bu değerli hukuk adamı dostumuzun TBMM bahçesinde anlattıkları aynen:

          “A.Menderes başkanlığında bakanlar kurulu toplantılarının birinde, Menderes acele olarak Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından köşke çağırıldığı haberi verilmişti.

          Hemen köşke çıkan merhum Menderes, bir müddet sonra toplantıya dönmüştü. Ama rengi atmış, sinirleri gergin ve morali bozuk olduğu her halinden belli idi. Söze başlayarak bakanlar kuruluna şöyle seslendi:

          “Muhterem arkadaşlar, şimdi beni iyi dinleyin! İstanbul Sultanahmet camiinde SÜLEYMAN EFENDİ isimli bir Hoca Efendi vaaz etmiş ve Cezayir’deki مMüslümanların, Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesinde sıkıntılarını dile getirerek, onlara yardım babında Hükümete bazı tavsiyelerde bulunmuş. Muhterem arkadaşlar! Bir Hoca Efendi de kendi görüş ve kanaatini ifade edip bir temennide bulunabilir. Ama Cumhurbaşkanı şimdi benden onun derhal tutuklanmasını ve şiddetle cezalandırılmasını istiyor”

          “Peki arkadaşlar! Biz bu millete, sizin inançlarınıza saygılı olacağız, din hürriyeti vereceğiz diyerek oy istemedik mi? Biz iktidara böyle gelmedik mi? Şimdi çıkıp o hocayı tutuklar, bu hocayı vaazdan men edersek, peki sonra hangi yüzle gidip milletten oy isteyeceğiz?”

          Merhum A.Hamdi Sancar bu tarihî olayı şöyle tamamlamıştır:

          “Menderes çok hüzünlü ve âdeta ağlar gibi konuşuyordu. Bütün bakanlar sanki donup kalmıştı. Hepsinin de, Başbakan’ın bu üzüntüsüne katıldıkları yüzlerinden okunuyordu. İçlerinden birçoğu söz alıp heyecanlı konuşmalar yaptılar. Özeti şöyle idi: “Sayın Başbakan’ım! Siz nasıl istiyorsanız öyle yapın, bizler her hususta bütün varlığımızla sizin yanınızdayız. Bu millet inançlarına bağlı bir millettir. Milletimizin arzularına ters düşemeyiz”

          A.Hamdi Sancar şunları da beyan etmiştir:

          “Menderes ile Celal Bayar arasında İslam ve inanç noktasında, tahmin edilemeyecek kadar farklar vardı. Eğer Bayar’ın buna benzer muhalefetleri olmasaydı, Menderes’in bu memlekette din ve millet yararına çok daha verimli adımlar atacağından asla şüphe edilemezdi. Ayrıca Menderes, partideki din muhalifi Milletvekillerinden de çok yakınırdı”

          Süleyman Efendi Hazretleri ile Adnan Menderes arasında sevgi bağı bulunduğu açıktır. Hatta İstanbul Sirkeci semtindeki KONYALI Lezzet Lokantasında buluşup yemek yediklerine dair rivayetler vardır. Zamanı gelince inşallah bunları ve diğer çok önemli bilgi ve belgeleri paylaşacağım. Her ikisinin de ruhları şad olsun.