Kobay Türkiyem

KOBAY TÜRKİYEM

 

İster içimizden daha zengin olmak isteyenler olsun ister yabancı firmalar, mevcut yasal mevzuatımız, nüfus yapımız, ve biraz da saflığımızla ülke olarak bizi kobay olarak görüyorlar diye düşünmemiz için öylesine gerçekler var ki? Şaşırmamak elde değil.

 

Henüz yasal olarak piyasaya sürülmemiş ve ithali gerçekleşmemiş ilaçların başta İstanbul olmak üzere doktorlarımız tarafından umut arayan hastalarımız üzerinde imzalı onaylarıyla sıklıkla kullanıldığına şahit oluyorduk. Bu ilaçlar ilerleyen yıllarda belki bazı ilave gelişmelerle onay alınıp, ABD ve AB piyasalarında yerini alıyordu. Ya da sessizce kaybolup gidiyordu. Hatta bazıları ortaya çıkan yan etkileri nedeniyle onay alındıktan sonra bile toplatılıyordu.

 

Benzer durum gıda ve içeceklerde de fazlasıyla yaşanıyor. Hızlı şehirleşme ve eğitim zaafiyeti nedeniyle yapay gıdalar evlerimizde ve gıda tüketimi olan her yerde hızla yer alıyor. AB’li İngiltere’de okul kantin ve kafelerinde kızartma hamburger türü yağlı ve yapay yiyecek ve bağımlılık yaratan kolalı içeceklere savaş açılıp, nesillerin sağlık bozulmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. AB kapısında yalvaran bizde ise okul giderlerinin bir kısmının finansmanında kullanılmak üzere işletmeler yaygınlaştırılırken yiyecek ve içeceklere hiç mi hiç dikkat edilmiyor. Hatta bazı firmaların ürünleri bayilik ve satış sistemi nedeniyle uzun vadeli bir süreç olarak çocuklar üzerinde deneniyor. Bu yiyecek ve içecek türleri çocuklarımızda bağımlılık yaratmasının yanı sıra, obezite, dengesiz ve eksik beslenme gibi sonradan düzelmesi güç olumsuz gelişmelere, beyin, kalp ve damar hastalıklarına neden oluyor. Yasal mevzuatımız ne mi diyor? Gelişmelere çok geç ayak uyduran mevzuat geliştirme yapımız, dışarıdaki gelişmelerin durumuna göre sonradan yapılanıyor. Basınımız mı? Reklam gelirleri ve sponsorluk anlaşmaları nedeniyle gerçekler bir yana lehte haber bile yapıyorlar.

 

Geçenlerde bir gün hanım markette alış veriş yaparken beş yaşındaki oğlum Fatih’in çok ilgisini çekmiş ve bir paket almışlar. Akşam eve geldim yerken gördüm. Dikkatimi çekti üstünü inceledim. Zaten daha önce reklamları da tepkimi çekmişti. Oldukça iddialı olan bu nesne, kraker tarzı bisküvi gibi bir şey işte! Adı “AMAZE”. İsmi bile ayrı bir araştırma konusu. Oturdum araştırdım, sonrasında bu tepki yazım çıktı ortaya.

 

Ünilever firması “Margarin”i Türkiye’ye “SAĞLIKLSIZ TEREYAĞIMIZA” alternatif olarak 20.yy ortalarında büyük bir mücadeleyle tanıtmış ve büyük bir zafer kazanarak margarin ismi olarak “SANAYAĞ” kullanılmaya başlanmıştır. Kefirden yoğurda kadar sütün her türlüsünün kültürel kaşifi olan bizleri nihayetinde tereyağından soğutmayı başarmışlardır. O yıllarda buzdolabının yok denecek kadar az ve pahalı olması nedeniyle tuzsuz tereyağı yemek belki lüks sayılıyordu. Oda sıcaklığında erimeyen ucuz bitkisel yağların hidrojenize edilmesiyle yapılan, içine zararlı yanlarını bir nebze olsun telafi etmek için bazı vitaminler katılan margarin her halde tereyağından ucuz olacaktır. Halis doğal yağlı sütten mamul pastörize tereyağı içinde doğal dışı hiçbir madde yok iken, margarin içinde ham yağ (ayçiçek, pamuk, soya, kanola, palm çekirdeği ve coconut yağı ve hatta 95’li yıllardan itibaren tereyağın bile içinde olduğu doğal katı yağlar), yağsız süt veya peyniraltısuyu, Katılmak zorunda olan A D E vitaminleri, doğala özdeş aromalar, monodigliserid, Lesitin, Antimikrobiyal madde olarak sorbik asit kullanılıyor.

 

Aynı UNİLEVER firması düşen margarin satışlarının ardından yüksek kâr getirecek başka ürünler bulma çabasıyla çok çalışmış ki kendi Algida firması ortaya “mucizevî” bir buluşla çıktı. AMAZE adını verdiği mucize çocuk ürününü ülkemiz halkına olan sevgi ve bağlılığından Dünyada ilk defa ülkemizde piyasaya sürdü. Yasal mevzuatımız sayesinde bu şans bizim çocuklarımızın olmuştur. Yapılan basın açıklamalarında Unilever Dünya Fonksiyonel Ürünler Başkan Yardımcısı Hakan Behlil, “Okul çağındaki çocuklarla yapılan bilimsel araştırmada, Amaze D-HA formulü bileşenlerinin hafızayı güçlendirmeye ve daha kolay öğrenmeye yardımcı olduğu görüldü” bilgisini verirken, etkili sonuçlar için günlük düzenli kullanımın çok önemli olduğuna dikkat çekti. Amaze ürünlerinin beslenme çantalarının olmazsa olmazları arasına gireceğine inandıklarını belirten Hakan Behlil, Türkiye’de Amaze’in sunduğu faydadan yararlanabilecek 5-12 yaş arası 10 milyon çocuk olduğunu, en az altı aylık düzenli kullanımdan sonra etkili ve yararlı olacağını sözlerine ekliyor.

 

Yani diyor ki sayın anneler sizin düşük zekalı çocuklarınız bizim bu ürünleri her ne pahasına olursa olsun düzenli olarak en az altı ay kullanacak ve etkisi ondan sonra başlayacak. Peki bu altı aylık kullanımdan sonra ne olacak, 5-12 yaş arası geleceğimizin teminatı yavrularımız bu ürünlere bağımlı ve takıntılı olacaklar. Dünyada deneyen ilk biziz yani dünyanın en zeki milleti biz olacağız. Hakan bey muhabire devamında ilerleyen yıllarda (olumsuz yan etkiler kısa zamanda görülmez ise) Arjantin ve Brezilya gibi Güney Amerika Ülkelerinde piyasaya çıkacağını, çok sonra da olumsuz hiçbir etki ortaya çıkmaz ise sırasıyla Güney Afrika, Fakir Asya ülkeleri, sonrasında doğu Avrupa, Avrupa ve ABD. Tutarsa dünyanın en zeki ve akıllı milleti biz oluruz, ya tutmazsa? ,

 

SANAYAĞ nasıl yüksek kar ve satış rakamlarıyla marka isim olmuş ise AMAZE de öyle olacak gibi görünüyor. Renkli basın ve döner sermayeli sağlık ve eğitim kuruluşlarımızın büyük kısmı belki bilinçsizce alet oluyor ama çok iyi pazarlama kampanyası yapılıyor.

 

Geçen hafta kolesterol üstüne yazarken son elli yıldaki kalp ve damar hastalıklarındaki artış üzerindeki SANAYAĞ zaferinin katkısını iyi düşünmek gerek.   

1.500 çocuk ve 2.700 anne üzerinde araştırma yapan marka “sorguladığı” annelerin yüzde 91’inin çocuklarının zekâsını geliştirecek ürünler yemesini istediği görüşünde. Bu araştırmaya büyük paralar yatıran şirket daha sonra “Amaze” adını verdiği bir ürün grubuyla ortaya çıktı. Amaze’ye Omega 3, demir ve iyot katıldığı belirtiliyor.

 

Her gün çıkan binlerce çocuk ürünü arasından Amaze’nin çok ilginç bir özelliği var! Margarin şirketinin iddiasına göre, “5-12 yaş arası okula giden çocukların zekasını geliştirmeye yardımcı oluyor” Yine şirketin iddiasına göre, “Ürünlerden birini tüketen bir çocuk, günlük vitamin ihtiyacının üçte birini karşılamış olacak.”

 

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu iddialara yönelik farklı açıklamalar yapıyor: “Dünyadaki hiçbir yiyecek için bu tür bir iddia yapılamaz! Gıda şirketlerinin bu ürünleri çocuklara ne şekilde yedirdiklerine de bakmak lazım. Mesela tahıl gevrekleri veya tahıllı gofretler bol miktarda trans yağ asidi ve serbest radikal içerebiliyor.”

 

Prof. Aydın, bu tür ürünlerin reklâmlarının da son derece sakıncalı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Bu tür ürünlerin reklâmının bile yapılmaması lazım. Mesela Kalbim Benecol’ün kolesterol iddialarına yönelik çok şikâyet oldu. Reklâm kalkacak denildi ama hala televizyonlarda görüyoruz. Bu tür iddiaların reklâmlarda, tanıtımlarda yer alması da yasaklanmalı”.

 

Fabrika gıdası doğal gıdadan iyi mi? Yıllar önce gıdalara katılan koruyucu ve benzeri katkı maddeleriyle hormonlar için yetkili ağızlar “bir insan ömrü boyunca bir kamyon hormonlu domates yemiyor ya!” diyorlardı. Bu gün hesaplayınca bir insan ömrü boyunca aldığı yapay ve katkılı gıdalar ile hormonlu besinler ve pazar anlayışlı ilaçlarla ömrü boyunca çok daha fazlasını alıyor. Et, tavuk, süt, yumurta, sebze, meyve, tahıllar, hazır paket gıdalar, fast food gıdalar, yapay gazlı ve alkollü içecekler ve daha binlercesi. Otuz yaşın altında ortaya çıkan kalp krizi, beyin kanaması, ruh ve sinir hastalıkları için genel bir kılıf “yoğun stres” teşhisiyle işler halloluveriyor.  

 

Amaze’in ikinci iddiası da son derece ürkütücü. Çocukların günlük besin ihtiyacının üçte birini karşıladığını iddia ettiğiniz zaman, çoğu anne buna ilgi duyabilir. Beslenmebulteni.com internet sitesinde sentetik vitaminlerle, doğal yiyeceklerde doğal şekilde bulunan vitaminlerin eşdeğer olmadığına dair yazılara yer veren Prof. Aydın, bu konuda da şu yorumları yapıyor: “Bu tür şirketler sanki doğal gıdalar daha iyi değilmiş gibi açıklamalar yapıyorlar. Sanki doğal yiyeceklerin üstün özellikleri yokmuş, kendileri bir mucize yapmış gibiler. Gıda şirketleri belki iki üç vitamini- minerali ürünlerine katıyorlar ama herhangi bir doğal besinde bunların zaten onlarcası mevcut. Önemli olan, seçerek bir iki vitamini minerali almanız değil, doğal besinlerden bunların çok geniş bir yelpazesini elde edebilmenizdir”.

 

Hürriyet gazetesi muhabirinin, Türk çocuklarını denek gibi görme sorusu üzerine Unilever Dünya Fonksiyonel Ürünler Başkan Yardımcısı Hakan Behlil şöyle cevap veriyor: "Gerekli deneyleri zaten yaptık. Türk çocuklarını ‘denek’ gibi görmek söz konusu değil. Ayrıca ürünümüzün herhangi bir yan etkisi, zararı yok.” Yapılan deneyleri aylarla söylemekten çekiniyor. Bizi şanslı bir millet olarak gösteriyor.

 

Şirket, şanslı ülkemizden sonra bu ürünlerin Latin Amerika ve Güney Afrika gibi dünyanın diğer gelişmemiş bölgelerinde çıkacağını ifade ediyor.

 

Prof. Dr. Ahmet Aydın ise ABD gibi gelişmiş ülkelerde bir gıdanın çıkmadan önce Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nden onay alması gerektiğini belirterek “FDA gibi bir kurumdan onay alabilmek için uzun araştırmalar ve deneyler yapılması gerekir” dedi. 

 

Çubuklu olarak cürmümüz ne ki demeyelim. Havası toprağı suyuyla Allah’ın bizlere bahşettiği, atalarımızdan çocuklarımıza emanet başta Çubuk olmak üzere Anadolu’muza ve çocuklarımıza sahip çıkalım. Hayvancılık faaliyetlerimizde gelişi güzel ilaç, hormon, benzeri yapay maddeler kullanmayalım. Tarımsal faaliyetlerimizde de gelişi güzel gübre, ilaç, genetiği bozulmuş İsrail kökenli tohumları kullanmayalım. Çocuklarımıza ve kendi sağlığımıza sahip çıkalım. Doğruya ulaşmak artık daha kolay, yeter ki biraz okuyalım araştıralım, günlük televizyondan bir saati yararlı bir program izlemeye veya okuma ve araştırmaya harcayalım.

 

Yetkilileri ABD misali FAD gibi bir kurum çalışması yolunda oluşum yapmaya, ister ilaç olsun ister gıda maddesi, toplum sağlığını korumaya zorlayalım. RTÜK olarak da reklam ve mesaj verme konusunda yasal mevzuat ve düzenlemeleri yeniden gözden geçirmeye çağıralım. Gündem belki her zaman siyaset, ancak unutmayalım ki kendi sağlığı olmayan herkes için dünya azap olup siyaset ve paranın hükmü olmaz. Ya yıllar sonra toplum sağlığımız topluca bozulursa hangi siyaset ve ekonomik durum düzeltir bu sorunu? Temiz siyaset için önce eğitimli ve sağlıklı nesiller, sağlıklı nesiller için dikkat ve eğitim önceliği, sadece genç nesillere değil her yaşta eğitimin önceliği.

 

Araştıralım lütfen, artık her ürün, ticaret erbabı ve tüzel kişiliğin, derneğin, kurum ve kuruluşluların, yayın organlarının web sitesi var, kütüphaneler var internette, zaman ve fırsat buldukça araştırın. Merak edenlere “bir kişi için bile faydası olabiliyorsa okunan bu yazıların elbette araştırmaya ve yazmaya değerdir” diyorum.

 

Sağlıcakla kalın,

Bu yazı toplam 1370 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar