Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

RUHLARIMIZI DİNLENDİRELİM-5

RUHLARIMIZI DİNLENDİRELİM-5

1-“Ey mübarek çocuk!

Ey dünyaya bulaşmadan bir konup, sonra uçup giden güvercin (Abdullah)’ın oğlu! Baban her şeyin sahibi ve her şeyi bilen Allah’ın yardımıyla oklarla kur’a çekildiği günün sabahı yüz deve karşılığında kurban edilmekten kurtulmuştu."

“Yavrucuğum! Eğer rüyada gördüklerim çıkarsa sen bütün insanlığa gönderilecek ve helâl-haramı öğreteceksin. İnsanları hakîkate ve İslâm’a ulaştıracaksın. Baban İbrahim’in dininde olacaksın. Allah seni bütün putlardan ve putperestlikten koruyacaktır. Senin dâvân insanlık durdukça devam edecektir."

"Her canlı ölecek, her yeni eskiyecek, her yaşlı dünyadan ayrılıp gidecektir. İşte ben de ölüyorum. Fakat adım ebediyyen kalacak. Çünkü arkamda hayırlı ve tertemiz bir evlâd bırakıyorum.” (1)

2- İbn-i Mes’ud (ra) anlatıyor:

Resûlullah bana hitaben:

“Bana Kur’ân oku!” buyurdu. Ben:

“Yâ Resûlallah! Kur’ân sana indirildiği halde, sana Kur’ân’ı ben mi okuyacağım?” dedim.

Allah Resûlü (asm):

“Ben Kur’ân’ı kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim” buyurdu. Bunun üzerine, Resûl-i Ekrem’e Nisâ Sûresi’nden okumaya başladım.

Nihâyet; “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?” âyetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm):

 “Şimdilik yeter!” buyurdu.

Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) iki gözünden yaşlar akıyordu. (2)

3- “Ey Allah’ım!

Kuşkusuz ki, ben kötü komşudan, gençliğimde beni yaşlandıran eşten, beni terbiye etmeye çalışan evlattan, benim üzerime azab olacak maldan ve bana tuzak kuran arkadaştan Sana sığınırım. O arkadaş ki, gözleri bana yakın ama kalbi benden uzaktır! Bende bir fayda görse yanıma gelir ve bende bir kötülük görse, onu hemen ifşa etmeye çalışır!” (3)

4- Resûlü Ekrem (s.a.v) Efendimiz, Ebu Hüreyre (r.a) hitaben:

-Ey Ebâ Hüreyre, Sana dünyayı bütün varlığı ile göstereyim mi? buyurdu.

-Ben de; göster, yâ Resûlallah dedim.

Bunun üzerine Resûlü Ekrem elimden tutarak, beni Medine çöplüklerinin döküldüğü bir dereye götürdü. Orada insan kelleleri, insan pislikleri, parçalanmış elbiseler ve kemikler vardı. Bunları gösterdikten sonra:

-Gördüğün bu kelleler aynı sizin gibi ihtiras ve uzun kuruntular besleyen kimselerdi. Şimdi etsiz kemik olarak kaldılar ve nihâyet çürüyüp toz haline geleceklerdir. Bu pislikler, onların yedikleri, leziz yemeklerdir. Nereden kazandı ise kazandı, sonra da midelerine indirdiler. Şimdi ise, herkes bunlardan uzaklaşmaktadır. Bu parçalanmış bezler, onların süslü elbiseleri idi. Şimdi rüzgâr onları parça parça etmiştir. Bu kemikler onların, üzerlerine binip diyar, diyar dolaştıkları binitlerinin kemikleridir. İşte dünyanın manzarası ve sonu budur. Şimdi dünyalık için ağlamak isteyen ağlasın!

5- Vücudumuz, bir ilaç gibi bir defa yapılan ve sonra öylece bırakılan bir şey değil, daima yenilenen bir terkiptir.

Bir sene boyunca bağırsaklarımızda ölen ortalama toplam hücre ağırlığı 90 kg’dır. Ölen deri hücrelerimizin ağırlığı ise 45 kg’dır.

Her gün vücudumuzda 200 milyar alyuvar ölür ve saniyede 10.000 alyuvar yaratılır. Vücudumuz altı ayda bir tamamen yenilenen harika bir terkiptir. İnsandaki bu muazzam derecedeki faaliyetin bir salise bile çekilmesi insan hayatının bitmesi için yeterlidir.

6- Kainat düzenin varlığının en önemli delillerinden biri de suyun hiç bilinmeyen bir özelliğidir. Dünyada mevcut olan, bütün katı, sıvı ve gaz ısınan her cisim genişler ve yoğunluğu azalır. Soğuyan her cisim ise daralır ve yoğunluğu artar. Bunun tek bir istisnası vardır, o da sudur. Bir tek su bu kurala uymaz. 100 dereceden +4 dereceye kadar su soğudukça hacim olarak küçülür. En ağır su +4 derecede olan sudur. Bundan dolayı nehirlerin, göllerin, denizlerin dibinde +4 dereceden daha soğuk su bulunmaz.

+4 derecedeki su soğumaya devam ederek +3 dereceye, +2 dereceye +1 dereceye kadar ısısı düşmeye devam ederse hacmi genişlemeye başlar. Böylece birim hacminin ağırlığı azaldığından yukarı tabakalara çıkar. Sıfır dereceye geldiğinde en büyük hacme ulaşır ve su tabakasının en üstüne çıkmış olur. Böylece ırmakların, göllerin, denizlerin donması alttan değil, üstten başlar. Bu sıradan gibi görünen ve dikkat çekmeyen kural, ilahi bir rahmet olarak sularda yaşayan canlıların yaşamalarını ve üremelerini mümkün hâle getirir. Bu örnekleri artırmak mümkündür. Yaratılan neye baksan insanın görebildiği bir hikmeti vardır. Fakat çözemediği hesap ve görüp anlayamadığı birçok hikmeti de bulunmaktadır.

7- “Her kim Rahmanın zikrinden yüz çevirirse, biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur. Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Ama onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Nihayet kıyamet günü huzurumuza gelince, arkadaşına: 'Keşke seninle benim aramda doğu ile batı kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!' der. Onlara: ‘Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız.’ denir.” (Zuhruf, 43/36-39)

8- Sır Latifesi:

Bu latife Marifetullahla birlikte terakki eder ve sahibini Cenab-ı Hakk'a muhatap edecek seviyeye getirince bazı sırlara vâkıf eder.

Zira insan dahi samimi olmayan muhatabına sırrını vermez. Samimi muhatabiyetten sonra kâinatın gizli hakikatleri o zata açılır, o zat'da sanki gözüyle seyreder gibi o gizli hakikatleri müşahede eder.

9-Ayna da bir cam parçasıdır. Ama arkasında sırrı onu camdan farklı kılmıştır. Cam, sırrı olmadığı için aynanın yaptığı vazifeyi göremez.

İşte gönülde ayna gibidir. Eğer sırla cilâlanırsa nice güzellikleri ve ilhamları yansıtır. Ama sırrı kalkan ayna, nasıl cam parçasına dönüşürse, sırrı kalkan gönülde cam parçası hükmüne sükut eder. Güzellikleri göstermez ve ilahi ilhamlara mazhar olamaz olur.

10- En büyük keramet istikamettir.

İmamı Rabbani Hazretlerinin sohbetine katılanlar bir gün kendisine demişler ki:

 -Efendim, sizde diğer evliyalar gibi keramet göremiyoruz. Sebebi hikmeti nedir?

İmam Rabbani Hazretleri buyurmuş ki:

-Evladım, suda yürümek, havada uçmak keramet değildir. Suda balıklar, havada kuşlarda uçuyor. En büyük keramet istikamet üzere olmaktır. Sırtımızda bunca günah kamburu varken hala ayakta kalmamız en büyük keramet değil midir?

11-'Ya Resûlallah!' dedim, 'Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiği halde niçin bu kadar ağlıyorsun?' Şöyle dedi: 'Şükreden bir kul olmayayım mı? Hem nasıl ağlamayayım ki, bu gece Allah bana şu ayetleri inzal buyurdu:

'Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır. Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler:

"Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru! Rabbimiz, sen birini ateşe attın mı, onu perişan etmişsindir. Zalimlerin yardımcısı yoktur. Rabbimiz, biz 'Rabbinize iman edin!' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, iyilerle beraber canımızı al! Rabbimiz bize, elçilerine vaat ettiğini ver, kıyamet günü bizi yüzüstü bırakıp rezil etme. Zira Sen verdiğin sözden caymazsın.'" (Âl-i İmran, 3/190-194)

Sonra, 'Bu ayetleri okuyup da uzun uzun tefekkür etmeyenin vay haline,' dedi." (4)

12-Tasavvuf büyüklerinden İmam-ı Rabbâni Hazretleri:

‘Tekâmülün kaynağını mücerret mensubiyetlerde değil; o mensubiyetlere lâyık oluşta ve ondan faydalanabilme istidadında aramak lâzımdır’ der.

Adam olmak bir guruba dahil olmakla değil, bir duruşa sahip olmakla mümkündür. Ameli kendisini alçaltanı, nesebi yüceltmez.

Eğer geçmişle övünmekte keramet olsaydı, patetes en değerli yiyecek olurdu. Çünkü, onunda kökleri aşağıdadır.

Nemrut'unda Hz. Nuh’un oğullarından Ham’ın torunu olduğu rivayet ediliyor.

Nuh (a.s) ın oğlu Kenan iman etmedi, kafir olarak öldü.

Firavun’un karısı Asiye Mü’minlerdendi.

Lut peygamberin karısı kafirlerdendi.

13- Görüyorum ki; evleriniz Rum Kayseri'nin evlerine,

-Lükse hayranlığınız Kisra'nın tutumuna,

-Servet peşinde koşmanız Karun'un anlayışına,

-Saltanatınız Firavn'ın saltanatına,

-Nefisleriniz Ebu Cehl'in nefsine,

-Gururunuz Ebrehe'nin gururuna,

-Yaşayışınız sefillerin yaşayışına benziyor.

Allah için söyleyin bana, Muhammedî'den olanlar nerede? (5)

14- “Dünya tatlıdır ve manzarası hoştur.

Şüphesiz ki Allah dünyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O halde dünyadan sakının ve kadınlardan korunun.” (6)

15- Enes (r.a) den rivayet edildiğine göre,

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:

– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nâil oldun mu? denilir. O kişi:

– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir cennete bir kere daldırılır. Ona da:

– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:

– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der.” (7)

16-Kur’ân, Hz. Süleyman peygamberin ayakta, hayırlı bir eylem üzere iken vefat ettiğini anlatır. (34 Sebe’ 14) Zira Süleyman olanlar, eylem adamıdırlar ve onlar ayakta ölürler. Süleymanlar ayakta ölür, ölümü ayakta karşılar. (8)

Demek ki Müslüman kıyam insanıdır, eylem insanıdır.
Denilebilir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) yatağında vefat etti. Evet bu doğrudur. Ama yataktayken bile ataktaydı yani kıyamdaydı. Son nefeslerine doğru şöyle sormuşlardır:

-Üsame’nin ordusu yola çıktı mı?

17- Samimiyet ve ihlâs; fazilet turabında saklanır. Boyu yücedir. Gizlenmek için iki büklüm olur.

Riya ve rezilet, fark edilmek için çığırtkanlık yapar. Boyu cücedir. Yükseklerde görünmek için sürekli zıplar. Samimiyetin fotoğrafını melekler çeker. Hiçbir makine samimiyeti görüntüleyemez.

Yaptıklarını makineye sunanlar madeni kafalardır. Yaptıklarını Allah’ın bilmesi ona yetmez. Habis ruhu illa ki riyayla doyacaktır. Yaptıklarını Rizay-ı İlahiye sunanlar ihlâslı insanlardır.

18- Bu dünya eğer daimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevâlin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde mânevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya birgün bize 'Haydi, dışarı.' diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız."(9)

19-“Korkma! Ben Kureyş'ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyen bir tevazu ve sevecenlikle,
“Vallahi bu yüzde yalan yok! dedirten bir emin ve güvenlikle",
“Savaşın eşiğine gelmiş toplumları anlaştıran bilgece bir hakemlikle", 
Geceleri “ümmeti, ümmeti” diye ağlayan bir samimiyet ve hasbilikle,
İslâm’ı çağımızın muhtaç ve müştak gönüllerine yeniden sunmak zorundayız.
Zira, yeryüzünün her yerinde “âkil ve selim fıtratlar”,
Müslümanlar’ın sunacağı temsil ve tebliği, “susuz bir çöl yolcusunun suyu beklediği gibi" beklemektedir.

20-Allah Rasülü (s.a.v) karşısındaki Sahabiye sordu:

“-Nasıl sabahladın Ya Hâris?

-Gerçek Mü'min olarak sabahladım Ya Resûlallah! diye cevap verdi.

Efendimiz (s.a.v) yine sordu:

-Ne söylediğinin farkında mısın? Hele iyi bir düşün Ya Hâris! Her şeyin (özünü yansıtan) bir hakikati vardır. Sen ‘Gerçek Mü'min olarak sabahladım’ dediğine göre senin imanının hakikati nedir? 

Haris:

-Ya Resûlallah! Dünya benim için cazibesini yitirdi. Ona ait hiçbir ihtirasım yok. Gecemi ibâdetle uykusuz, gündüzümü oruçla susuz geçirdim.

Apaçık bir şekilde Rabbimin arşına bakar gibiyim. Cennet sakinlerini birbirlerini ziyaret ederken görür gibi oluyorum. Cehennemlikleri görür ve Cehennemin içinde kopardıkları feryadı da işitir gibiyim.

Aldığı cevaplardan sonra Allah Resûlü:

-Ya Hâris! Gerçeği bildin, özü kavradın. Bu halin üzerinde devam et, buyurdu ve bu sözlerini üç defa tekrarladı.” (10)

KAYNAKÇA:

1-Hz. Amine’nin son sözleri.

2-(Buhârî, Tefsîr, 4/9; Müslim, Müsâfirîn, 247)

3-(Taberani Dua 1339, 1425)

4- İbn Hibban'ın Sahih'inden naklen, Leknevî, İkametu'l- Hücce, 112.

5-Yahya bin Muaz

6-(Müslim, Zikir 99)

7-(Müslim, Münâfikîn 55)

8-Prf. Dr. Ali Akpınar

9-Said-i Nursi r.h.

10-(Hey­se­mî, Mec­mau’z-Ze­vâ­id, I, 57)

 

Bu yazı toplam 6106 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum