
Erdem Yazaroğlu
RUHLARIMIZI DİNLENDİRELİM-4
RUHLARIMIZI DİNLENDİRELİM-4
1-İnkâr edenler birbirlerinin dostlarıdır.
Eğer siz aranızda dost olmazsanız, yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar.
(Enfal Suresi-73)
2-Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için; kulluktan, kulluğa girmeyenlerin,
Kulların hoşnutluğunu kazanmak için; kılıktan, kılığa girmelerine şaşırmamak gerekir.
Çünkü sebepte ne varsa, sonuçta o çıkar. Her sahne için ayrı bir kılığa girenler palyaçolardır.
3-Kim hürmeti düşecek, şerefinden noksanlık olacak bir yerde Müslüman’a yardımcı olmaz, onu yalnız bırakırsa Allah’da yardımını istediği yerde onu yalnız bırakır. Kim şerefinden kaybedeceği, saygısının azalacağı bir yerde Müslüman’a yardımcı olursa, yardımını istediği yerde Allah ona yardımcı olur" (Ebu Davûd, Edeb, 41)
4-Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez. (Nisa suresi. Ayet 107.)
5-Evinde iftar ettiği Sa'd b. Muaz'a (r.a) Rasulullah (s.a.v) şöyle dua etmişti: Sofranızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin, melekler duacınız olsun.
(İbni Mâce, Sıyâm: 45; Dârimî, Savm: 51.)
Bir adamın veya bir topluluğun Allah katındaki değerini anlamak istiyorsanız, bu duanın ışığında bakınız: Allah onların sofrasına kimi misafir göndermiş, yemeğini kime yedirmiş, onlara kimi duacı yapmış?
6-Allah’ın size verdiği geçim aracı olan mallarınızı beyinsizlere vermeyin.
(Nisa suresi-5)
7-Kıyam sadece namazın bir şartı değildir. Özgür ve onurlu bir hayatında olmazsa olmaz şartıdır. Kıyam et, kıyam et…Kıyam etmeyenlerin önce kıymeti, sonra kıyameti kopuyor.
Kafirler, cihadı hiç sevmezler, çünkü bu onlar sayılarını bitirmektedir.
Tevhidi de hiç sevmezler çünkü tevhidi düzende sahte tanrılara yer yoktur.
8-Aklını yitiren insan nasıl delirip çılgınlaşıyorsa, aklı hükmündeki Kur’an-ı kaybeden gezegenimizde deli-divane olup başını en yakındaki seyyareye çarpacak, kıyameti koparacaktır. Kıymeti bilinmeyen Kur’an, kıyameti koparacaktır!
9-Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den malla geldiğini duyduğunuzu zannediyorum?” dedi.
Ensar:
– Evet, yâ Resûlallah! diye cevap verdiler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümid ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” buyurdular.
(Buhârî, Rikak 7; Müslim, Zühd 6.)
10-Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir. (Nisa Suresi-139)
11-Ebeveynler çocuklarına büyüyünce ne olacaksın sorusunu sorduğu gibi, Öldükten sonra ne olacaksın sorusunu da sormalıdır. Nefsine bu soruyu sormayanlar, nesline bu soruyu nasıl sorsunlar ki?
12-İmanla kontrol edilmeyen duygular insanın başına bela olur:
Meselâ şefkat, acz yüzünden elemli bir musibet olur.
Muhabbet, firak yüzünden belâlı bir hırkat olur.
Lezzet, zevâl yüzünden zehirli bir şerbet olur.
Âhirette ise, Cenâb-ı Hakkın hesabına olmadıkları için, ya faidesizdir veya azaptır (eğer harama girmişse).
13-Eylemde birlik yoksa, fikirde birlik olmanın ne anlamı vardır? (Malkom X)
Rivayetlere göre Endülüs Emevileri yıkılmazdan önce 400 guruba ayrılmışlar.
14-İmam Şâfiî (r.h.) diyor ki:
"Kur'an'da öyle bir ayet vardır ki zalimin kalbine saplanan bir ok,
Mazlumun kalbine sürülen bir merhem gibidir."
Bu hangi ayettir? diye sorulunca,İmam Şâfiî şu ayeti okur:
"Senin Rabbin hiçbir şeyi unutacak değildir."
(Meryem, 64)
15-“Kâfirler Allah’tan başkasına ve Allah’a yaklaştıracak şeylere taparlar; münafıklar ise karınlarını doyurmaya, şehvetlerine taparlar. Bu yüzden münafıklar bolluk ve darlık durumlarında karakter değiştirirler. Kim bollukta ise onun yanında yer alır, istikrar göstermezler. Onlar çıkara, bolluk ve genişliğe taparlar ve nerde onları bulurlarsa oraya yönelirler."
(İmam Maturidi) (Maturidi’nin Düşünce Dünyası/Sf. 337- Kültür Bakanlığı Yayınları
16-Tefekkür akıl ve kalp tembelliğinin yegâne ilacıdır. Zira günümüzde insanlar akıl ve kalp tembelliğine tutulmuşlar. Bunun ilacı tefekkürdür.
17-Güçlü ve zevk aldığımız meşguliyetler, evham ve obsesyona izin vermez. Bütün evham ve obsesyonlar boşluklardan doğar. Hayatımızda kendimizi adadığımız bir idealimiz varsa hayatımızda pek boşluk olmayacaktır. Çünkü yüksek idealler insanı adar. Adanan insanlarda yakıcı arzu oluşur. Yakıcı arzu insanı ok gibi yerinden fırlatır. İstekcikler ise insanı yerinden bile kımıldatmaz. O yüzden hayatımızda kendimizi adayacağımız ve bütün benliğimizi kaplayan yüksek bir ideal olmalıdır. Gayret gayeden doğar çünkü!
18-Bir gün Mevlâna hazretlerine bir miktar et getirildi.
Mevlâna hizmetçisine sordu:
-Falan fakirden ne haber?
-Onun durumunda bir değişiklik yok efendimiz.
-Bu eti al ve ona götür.
-Ama efendim uzun süredir siz et yemediniz.
-Bu eti biz yersek helâya gider, o yerse Arşı Alâya gider.
19-Kur’an-ı Kerim’in dilini ve maksadını bilmeden kendince hükümler çıkarmak, Tıp eğitimi almamış birinin, Tıp kitaplarına bakarak hastaya ilaç yazmasına benzer ki daha tehlikelidir.
20-Bizde tepkisellik üzerine birleşenler hep yıkmışlar ama bir şey yapamamışlardır. Onlar sadece konuşur ve yıkarlar. Bizde tanzimatçılar Rahmetli Abdülhamid’i devirme üzerine büyük bir şer ittifakı yaptılar. Onu devirdikten sonra her biri bir yere savruldu. Belâlarını birer, birer buldular. O yüzden etkisellik üzerine birleşenler, inşa edebilirler. Tepkisellik üzerine birleşenler, sadece konuşur ve tahrip ederler, yakarlar ve yıkarlar. Sonuç: HÜSRAN!
21-Siz benim Rabbime şirk koşmaktan korkmaz iken, ben sizin putlarınıza karşı gelmekten nasıl korkarım? (Hz. İbrahim (a.s.))
22-İbadet, imana hem sebep hem neticedir. Yani ibadeti yapmamızı sağlayan kuvvetli imandır; lâkin imanı sağlam ve zinde tutan da ibadettir. Böyle olunca, iman ve ibadet birbirlerine hem sebep hem de netice olmuş oluyorlar. İkisi arasında kopmaz bir bağ vardır, biri diğeri olmadan olmaz.
23-Dini ve imanı konusunda sonum ne olur diye söğüt yaprağı gibi titremeyenin sonu tehlikededir. (İmam-ı Cafer-i Sadık (r.a.))
24-İnsanları memnun etme düşüncesini terk ettikten sonra, Hakkı konuşabilir oldum. (Ahmet bin Hanbel (r.h))
25-İlmi amel için öğreniniz. Çokları bunda yanıldı. İlmi dağlar gibi büyüdü. Amelleri ise zerre kadar küçüldü. (İbrahim bin Ethem)
26-Günahlara dalmışsın...
Allah’u Tealâ bu halini görmüyor sanıyorsan, imansızsın! Eğer gördüğüne inanıyorsan çok cüretkâr ve hayasızsın ki O’nun görmesine ehemmiyet vermiyorsun. O halde yazıklar olsun sana ey nefsim! (İmam Gazali (r.h))
27-Bir idam mahkûmu idam merasimini seyretmek için gelen kalabalığı görünce onlara şöyle demiş:
-Bu kadar kalabalık benimle daha önceden ilgilenseydi ben şimdi burada idam ediliyor olmazdım.
Adamın dirisinden esirgediğimiz ilgi ve alâkayı ölüsüne sunmamız, algılarımızın felç olduğunu gösteriyor.
Nitekim ünlü edebiyatçı Ferit Kam’a öğrencileri ölen bir zatın başına dikilen kitabeye ne yazılması gerektiğini sormuşlar.
Şöyle cevap vermiş:
Şöyle yazınız:
"Sağlığında tuz bulmaz katmak için aşına,
Öldükten sonra kitabe dikerler mezar taşına”
28-Saat insanı uykudan uyandırır. Yataktan kaldıran imandır, saat değil!
29- Aşık olduğun bir kişi, gençliğini bir başkasına, ihtiyarlığını da sana sunsaydı bu hoşuna gidermiydi? Aynen bunun gibi gençliğimizi dünyaya, ihtiyarlığımızı da ahirete sunuyoruz. Bu elbette hoş bir alış-veriş değildir. Daha hevesimi almadım diyenler, iyice posamı çıkarmadım demek istiyor. Bilesin ki sen günahların tadını çıkarırken; günahlar senin cılkını çıkarıyor. O yüzden denenmemiş hiçbir günah yok ve kimseyi de ondurmamış. Ne yazık ki bize kalmayan dünya için, bize kalan günahlara sahibiz.
30-“Nefs-i Emmaresini dininin elinde kar gibi eritmeyen,
Dinini, Nefsi Emmaresinin elinde kar gibi eritir.
Kemal Sayar. Sufi Pskolojisi.
31-“Ancak Müslümanlar olarak can verin” buyuruyor yüce Rabbimiz. (Âl-i İmran.102)
İmanı elde tutmak, imanı elde etmekten daha zordur.
Bebek doğmak kolay, bebek gibi masum kalmak zordur.
Bir Allah dostu bir inançsızın hidayete gelmesine vesile oluyor. Sonra bir kenara çekiliyor ve hüngür, hüngür ağlıyor. Sebebini soran dostlarına:
-O bütün günahlarını sıfırladı. Biz acaba imanımızı koruyabilecek miyiz? Bunu düşündüm ve bu sebeple ağladım diyor.
32-“İki nimet vardır ki, beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum:
Birincisi, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı sanarak bana gelmesi, bütün samimiyetiyle benden yardım istemesidir.
Diğeri de o kimsenin arzusunu Allah’ın benim vasıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır. Bir Müslümanın işini görmeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya tercih ederim.”
(Hz. Ali (r.a))
33-Şeytanın en büyük iki hilesi:
1-Kendi varlığını peşinden gidenlere inkâr ettirir. Ateistler şeytanın varlığına inanmazlar. Varlığı yok kabul edilen ama gerçekte var olan düşman en büyük tehlikedir. Bu hilesiyle şeytan, milyonlarca insanı kolay bir şekilde yoldan çıkarır.
2-İnsana kusurunu itiraf ettirmemesidir. İnsan genelde kusurunu kabul etmeme eğilimindedir. Nefs-i Emmare kusurlarını itiraf etmez, firavun gibi inad eder, nefsini avukat gibi savunur. Bu şekilde kusurunu kabul etmeyen insan helâk olur gider. Çünkü kabul etmediği kusurları kartopu gibi katlana, katlana büyür ve bir çığ olur.
Kişi o çığın altında kalır, helak olur Maazallah!
34-Belimi iki tip insan kırmıştır:
"Bunlar, ilmiyle âmil olmayan âlim ile, ibadetlere dalan cahil kimselerdir.
Çünkü cahil, halkı ibadetiyle aldatır, âlim ise ibadetsizliği ile.”
Hz. Ali (r.a)
35-Hz. Ebû Bekir (r.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Nerede herkesin hayran olduğu güzel yüzlü insanlar!
Nerede gençliğine mağrur olan yiğitler!
Nerede ihtişamlı şehirler kurup etrafını yüksek surlarla çeviren hükümdarlar!
Nerede harp meydanlarının mağlûbiyet tanımayan kahramanları!
Zaman hepsini çürütüp yerle bir etti.
Hepsi kabrin karanlıklarına gömülüp gittiler.
Acele edin, acele edin! Vakit geçmeden aklınızı başınıza alın da ölüm ötesine bir an evvel hazırlanın! Kendinizi kurtarın, kendinizi kurtarın!”
(İbnü’l-Cevzî, Zemmü’l-Hevâ, s. 668; Komisyon, Nadratü’n-Naîm, III, 960)
36-Günahsız geçen gün, Mü’min’in bayramıdır.
İmanla vefat ettiği zaman, Mü’min’in bayramıdır.
Allah’u Tealâ günahlarını affettiğinde, Mü’min’in bayramıdır.
Kabirde Münker ve Nekir’e doğru cevap verdiğinde, Mü’min’in bayramıdır.
Amel defteri sağ elinden verildiğinde, Mü’min’in bayramıdır.
Sırattan şimşek gibi geçtiğinde, Mü’min’in bayramıdır.
Cennete vasıl olduğunda, Mü’min’in bayramıdır.
Allah’ın Cemalini gördüğünde, Mü’min EN BÜYÜK BAYRAMI yaşamış olur.
Günahlarımızdan affolunduğumuz gün, gerçek bayramdır.
Son nefes, enfes bir nefes olunca gerçek bayramdır.
Kardeşinin gönlüne sevinç koyduğun gün, senin bayramındır.
Kul haklarından kurtulduğumuz gün, gerçek bayramdır.
Rollerden, maskeli balodan, gelenek-görenek Bermuda şeytan üçgeninden,
kültür zombiliğinden, el ne der esaretinden kurtulduğumuz gün gerçek bayramdır.
İçimizdeki mavi çocuğun sessiz çığlıklarının dindiği gün gerçek bayramdır.
Gözyaşı kadar sıcak, bir kar tanesi kadar lâtif, bir serçe öksürüğü kadar zarif, güneşin ilk ışıkları kadar pırıl, pırıl sevgiler kurabildiğimiz zaman gerçek bayramdır.
Mışlı bayramlardan kurtulup, gerçek bayramlara ulaştığımız gün gerçek bayramdır.
Nice Mış’sız bayramlara…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.