
Erdem Yazaroğlu
OĞLUMUN ÖĞRETMENİNE...
Oğlumun Öğretmenine...
"Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona:
Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya kendini adamış bir lider vardır.
Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.
Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını...
Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı...
Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi...
Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.
Tüm insanları dinlemesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret...
Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini...
Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını, fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret.
Ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü, ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.
Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır... Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsen bir bakalım... O ne kadar iyi, küçük bir insan, oğlum!..."
(Abraham Lincol'ün Oğlunun Öğretmenine Yazdığı Mektuptan Alınmıştır.)
Okumaya Üşeniyorum Diyenler...
Ey kitap okumaya üşeniyorum diyen kardeşlerim!
Bin bir emek, alın teri ve göz nuruyla ve gözyaşları içinde yazılan eserleri okumaya üşenen kardeşlerim!
İsterseniz bu eserlerin yazılış hikâyesini okuyalım… O zaman okuma azminize belki bir nebze katkı yapabilirsiniz.
Bu imani eserler, ağır kış gecelerinin, dondurucu soğuklarında yazılmıştır. Yazan kâtipler bulabilirse, bir battaniyeye sarılarak bu eserleri yazmışlardır. Soğuktan üşüyen parmaklarını, donmasın diye küllenmiş bir mangalda ısıtıp, sabahlara kadar ay ışığında veya kısık kandil ışığında yazmışlardır. Çünkü imani eserleri yazmak suçtu!
Yakalananlar kafasına dipçiği yer, en ağır işkencelerden geçer ve hapislerde süründürülürdü. Şimdi bizler; sıcacık kaloriferli dairelerimizde, buğulu camların arkasında, sıcak geçen kış gecelerinde, bu eserleri okumaya üşeniyoruz, öyle mi?
Ne zaman üşenirseniz, satırlar arasında üşüyen parmakların iniltilerini duyunuz ve satırların mürekkebi içinde gözyaşlarını görünüz. Ecdat destan yazmış, torun okumaya üşeniyor öyle mi? Lütfen hâlimize ağlayalım!
Oku! Okumak Allah’u Tealânın ilk emridir, oku! Oku! Okumamak Allah’ın emrine isyandır, oku!
Oku! Okumayanın canına okuyorlar bugün, oku!
Oku! Kitap okumayı bazı hâkimlerimiz ceza olarak veriyorlar. Hâlimize ağlayalım!
Oku! Kitap bizde ihtiyaçlar sıralamasında 233 sıradaymış. Hâlimize ağlayalım!
Oku! Kalemin kâğıttan tutuşturduğu yangın, kibritin kâğıttan tutuşturduğu yangından daha büyük ve daha hızlıdır. Oku!
Oku! Kâinat kitabını ve kendini bir kitap gibi oku, hem de doğru oku!
Oku! Cehalet, insanın en büyük düşmanıdır ve cehalet ancak ilimle izale edilir, oku!
Oku! Âlim geçinen, kilise üretimi diplomalı cahilleri ve diplomalı hainleri ayırt etmek için oku!
Oku! Dini-dar olanlarla, dindar olanları ayırt etmek için oku!
Oku! Başkasının malumu, kendisinin meçhulü olan zavallılardan olmamak için oku!
Oku! Manen ve maddeten terakki etmek için oku!
Oku! “İnsan hazırlıksız gelen bir orduya belki karşı durabilir. Ama hazırlıksız yakalandığı bir fikre karşı duramaz.” Oku!
Oku!“ Minel mehdi, İlel lahdi” Beşikten mezara kadar oku!
Oku! İsmi İmam, kalbi Yunan, Fatihe düşman, Truva atlarını tanımak için oku!
Oku! Fikir üretemeyen milletler, fikir üretenlerin kuklası olurlar. Oku!
Oku! Cehalet sefaleti, sefalette sefahati doğurur. Oku!
Oku! İlim köpeğe bile statü atlatıyor, oku! Av köpeği eğitimli olduğu için onun tutup getirdiği et yenirken, hemcinslerinin tutup getirdiği yenmez. Oku!
Oku! Düşünmeden okumak ve okumadan düşünmek felaket getirir. Oku!
Oku! “Yeryüzünün öğretmeni olmak için, Gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir.” Oku!
Oku! “Okumak iki ruh arasında âşıkane bir mülâkattır.” Oku!
Oku! “Seninle birlikte yatıp kalkan ve sadece senin hoşlandığın şeyleri konuşan, sır sahibinden daha fazla sır saklayan, emanet sahibinden fazla da emaneti muhafaza eden başka bir uysal dost var mıdır? Onun kadar iyiliksever bir komşu, insaflı bir dost, itaatli bir arkadaş, mütevazı bir hâldaş, bıktırıp usandırmayan, kötülük yapmaya imkân vermeyen ve kavgadan uzak tutan birisini tanımıyorum.”
Oku! “Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla... Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım. Kelimelerle munisleştirmek istedim düşman bir dünyayı.” (Cemil Meriç)
Oku! Sadece okulda okuyan cahil kalır! Kravatlı haydutları, efendi suratlı eşkiyaları, güler yüzlü hainleri tanımak için oku!
Oku! Ama aklını da kullanarak oku. Okur-yazar olmak çoğu zaman kişiyi Ümmilikten kurtarmıyor. Okuduklarını sentezlemeden, analiz etmeden, sürekli ezber bilgi yığarak kanaatleriniz şekilleniyorsa, sizde okur -yazar bir ümmi olabilirsiniz.
Oku! “Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği boca eder.” Oku! (Yunus Suresi, 100).
Oku! “İlimsiz mücadele kör dövüşüdür. Kendinizi yumruklarsınız.”
Oku! Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma! Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma! Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!
Oku! “Pırlantadan alınmayan vergi, kitaptan alınıyordu. Çünkü pırlanta alandan değil, kitap okuyandan korkuyorlardı!” (Emile Zola).
Oku! Ateist Lenin günde 18 saat okur ve çalışırmış. Komünist Karl Max’ın kitaplarını Sibirya soğuklarında uyumadan okurmuş. Uykusunun gelmemesi için sandalye kullanmadan masa başında ayakta çalışırmış. Bir hiç uğruna bir Allah düşmanı bu kadar fedakârlık yaparak okuyorsa, bizler ne kadar okumalıyız?
Oku! Hem Peygamberimize (s.a.v) iman eden, hem de Peygamberimizin (s.a.v) ve muhterem annelerimizin amansız düşmanı, çağımızın Ka’b b Eşref’lerini gönül sarayında ağırlayan bir Megaahmak! olabilirsin. Megaahmak olmamak için oku!
Oku! Cenab-ı Hak’ın “…Oku…” emriyle sözüm ona alay eden (Haşa ve Kella!) Kur’an düşmanlarını tanımak için Oku! Yoksa; Fetih, Fatih ve Fatiha düşmanlarına, Fatiha okuyan bir Megaahmak! olabilirsin. Dikkatle oku!
Oku! “Kitap okumadan tekâmül etmek isteyene şaşarım!” (Abdullah İbni Mübarek).
Cehalet Her Zaman Köleliği Getirir...
Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır...
Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider...
Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.
Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:
"İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar"
Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler...
Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb da..
"Cehalet her zaman köleliği getirir" diye yazar seyir defterine…
Haziran 1503
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.