Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

HAYAT OKULU DERSLERİ-2

Ev Kadını Yetişmiyor!

Ev kadını yetişmiyor! Bu ıstırap verici acı, acı düşündürücü bir hadisedir. Bunun böyle olduğunun herkes farkında değil. Bilakis, iyiye doğru gittiğimizi sanıyor, kızlarımızın gözlerinin ev dışında olmasını bir medeniyet, bir ilerleme hali zannediyorlar. 

Hâlbuki işin iç yüzü böyle değildir... 

"Bu memleket artık nebat yetiştirmiyor, mevcut ağaçlar birer birer kuruyup devrildikten sonra ortada yeşillik adına bir şey kalmayacak" desek ve böyle olduğu anlaşılsa herkesi büyük bir telâş alırdı.

"Ev kadını yetişmiyor" dediğimiz zaman bunun ne büyük bir tehlike olduğunu kimse farketmemektedir. Halbuki esasında bu, memlekette nebat yetişmemesinden daha acı ve cemiyetimiz adına tehlikeli bir olaydır.

Bizi çekip çeviren, ahlâkımızı düzelten, yaşayışımızı düzenleyen evlerdir. Ev kadını yetişmeyince bu evlerin bir otelden farkı kalmaz. Hepimiz avare birer insan olup kalırız. 

Gözlerimin önüne, müstakbel bir ev geliyor, bu evin beş tane anahtarı var. Büyük hanım bir okulda öğretmendir. İşi bitince eve döner. Anahtarla kapıyı açar, girer. Yorgun, argın bir köşeye çekilir. 
Daha sonra kerime hanımefendi teşrif ederler. Bir dairede memurdur. Onun teşriflerini gelin hanımefendinin bankadan avdetleri takip eder. Daha sonra evin babası, ihtiyar muhasebeci ve evin oğlu mühendis bey gelirler.

Bu beş yorgun, artık gayrete gelip el birliğiyle bir yumurta mı kırıp yerler, hazır yemek mi alırlar bilmem. Benim bildiğim, bu evin ocağının tütmeyeceği, içinde aile hayatının bir türlü yerleşemeyeceği, olacak çocuğun terbiye edilmeyeceği ve hastaların bakılamayacağı bir yer olmasıdır. 

İşte şimdiki gidişimiz bu ev tipine doğru bir gidiştir. Cemiyet halinde yaşaması gereken insanlara ilk cemiyet evdir. Ailedir. Bir ailenin bütün fertleri kendi kazançlarının, kendi istikballerinin peşinde bulunursa elbette diğerlerini düşünemezler. Herkes silahı omuzda bir asker gibidir. Kendi işine ve ev dışındaki istikbaline bakar. Fertlerin maneviyatlarını besleyen, onları ana, baba eden evdir. 

Tam, tutumlu, bilgili, hamarat, evine bağlı ev kadınları birer, birer içimizden eksiliyor. Yerlerine yenileri yetişmiyor. Çok faydalı bir şey olan okumak ve yazmak bizde, çok defa, okuyan kızın kocasına karşı kullanacağı bir silah haline geliyor. 

Azıcık bir tazyik karşısında kocadan ayrılıp hayatını kazanmağa kalkışacaktır. Zaten evlenmek üzere olan kızlardan bu çeşit sözleri sık sık işitiyoruz. Kurulan yuvayı ıslaha, o erkeğin huyunu düzeltmeğe, onu ev erkeği etmeğe çalışmadan hemen yollarını değiştirecekler. 

Okullarımızdaki ev idaresi, aile bilgisi adına okutulan şeyler, kızlarımıza kâfi bir fikir ve ev terbiyesi verecek durumda değil. Biz kızlarımıza saadeti yokluk içinde bulup yaşatma, erkeği ıslah gibi dersler, aile ahlakı terbiyesi vermeliyiz. Memur bayan, hâkim bayan yetiştireceğimize ev kadını yetiştirmeliyiz. 

Fakat maalesef, ev hayatı deyince, günün genç kızı, aklına süpürgeyi ve bulaşığı getiriyor. Düşmandan kaçar gibi ev hayatından kaçıyor, ihtiyaç bahanelerini buluyor, kazancının yüzde onu bile eve girmiyor. 

Günün en büyük tasası budur işte.  

Kemalettin TUĞCU

Yeşilay Dergisi – Ağustos 1976 – Sayı: 513


En Güzel Şeytani Eylem!

Yuvayı yapanda, yıkanda dişi kuş.

Önce bir mesel:

Büyük şeytan, yardımcı şeytanlarını toplamış  yaptıkları işlere dair onlardan günün raporunu alıyordu:

-Söyle bakalım sen iş yaptın?
-Efendim, ben bugün bir adamı haram yemeye teşvik ettim.
-Aferim, güzel bir iş yapmışsın.

-Sen ne iş yaptın?
-Efendim ben bir adamın namazını kazaya bıraktırdım.
-Aferim, güzel bir iş yapmışsın.

-Sen ne iş yaptın?
Ben iki kişinin arasını açıp kavga etmelerini sağladım.
-Güzel…

Bu şekilde bütün yardımcı şeytanlardan günlük rapor aldı. Arka taraflarda küçük bir şeytan rapor sunmamıştı. Şeytan ona dönerek:

-Söyle bakalım sen bugün ne iş yaptın diye sordu.
Küçük Şeytan:
-Efendim!
Büyüklerimin yaptıklarının yanında benim yaptığımın kayda değer bir yönü yoktur. Fazla önemli bir şey yapmadım dedi.

Büyük şeytan meraklandı:
-Sen hele bir söyle bakim, bugün ne gibi bir şeytanlık yaptın diye tekrar sordu.

Küçük şeytan:
-Bir karı-kocanın arasını açarak boşanmalarını sağladım, bir yuva yıktım dedi.

Büyük şeytan bir anda sevinç çığlıkları atmaya başladı... Küçük şeytana yanında güzel ve yüksek bir koltuk ikram etti:
-Şöyle yanıma gel ve bu güzel koltuğa otur. Bugün sen günün birincisisin. Bugün en güzel şeytanlığı sen yapmışsın. O yüzden seni birinci ilân ediyorum.

"Yuva yıkmak en güzel şeytani bir eylemdir" diyerek topluca sevinç çığlıkları attılar.

HAMİŞ:

Kocayla karısının arasını açan, sürekli yuva yıkan, gittiği her yere fitne ateşleri taşıyan annelerin ayakları altında Cennet garanti öyle mi?

Özenle yuva kuran anneler, kişisel ve nefsani hesapları yüzünden, özenle yuva yıkanlar haline geldiler. Evet, yuvayı dişi kuş yaparmış ve şimdi anlıyoruz ki yuvayı en çok dişi kuşlar yıkarmış!

Erdem YAZAROĞLU

 

Bu yazı toplam 1869 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum