Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

GÖNÜL PINARINDAN COŞANLAR-2

Eski Kaptan Pilotlar Unutulduğunda Uçuşlar Tehlikeli Olacaktır!

New York'a gidecek THY uçağında kalkış öncesi kokpit ekibi anons edildiğinde, uçuş yazarı Uğur Cebeci şaşırdı. Çünkü bu seferlerde genellikle üç pilot görev yaptığı halde anonsta dördüncü bir pilotun ismi duyulmuştu. Üstelik Uğur Cebeci için yabancı bir isim değildi bu. Gözleri ile onu aramaya başladı. Orta sıralarda bir yerde oturuyordu. Adının anons edilmesinden sonra gözyaşlarına mani olamamıştı. Yanaklarından yaşlar süzülüyordu.

Kokpit ekibinin, yolcu koltuğunda oturmasına rağmen onun ismini de pilotlar arasında sayması bu adamı çok duygulandırmıştı. O, 75 yaşında, THY'de adı çok iyi bilinen, anılarda hep sözü edilen emekli pilot Nurettin Gürün'dü. Uğur Cebeci kalkıştan sonra gidip onun yanına oturdu. Gürün, sözü orada burada dolaştırip duygularını saklamaya çalışıyordu. Gözlerindeki yaşları elinin arkası ile silip göstermemeye çabalıyordu.

Nurettin Gürün, 1960'lı yılların başında bize ait ilk F-27 uçağını 30 saatlik bir uçuştan sonra Türkiye'ye getiren iki pilottan biri. Zihni Barın'la birlikte yönettikleri uçuş,Türk uçaklarının Atlantiği ilk geçişi olmuştu. Kaptan Gürün, uzun yıllar jet uçakları ile de uçmuş, yönetim görevlerinde bulunmuş, Hava Kuvvetleri'nden başlayarak birçok ödüller almıştı. "Ama hiçbiri onu bu uçuştaki kokpit ekibi anonsuna adının eklenmesi kadar çok duygulandırmamıştı."

Buna hiç şüphe yok; çünkü burada şiir örgüsünde bir incelik var. Emeklerin unutulmaması, meslek büyüklerine saygı, tecrübeye hayranlık ve o sihirli duygu: Vefa. Vefasızlık kadar incitici pek az şey vardır. Çalışma ve fedakârlıkla geçmiş onca yılın yok sayılması ne büyük bir haksızlıktır.

Vefa, büyük bir yapıcıdır. Bu duygu hayata can üfler. Vefa olmadan köklü gelenekler oluşmaz. Müesseseler gerçek anlamda büyümüş olmazlar. Bu duygu insana yüce bir varlık olma hazzını tattırır, yaşamayı sevdirir, kalpleri inceltir.

Yıllar sonra hatırlanmak, aranmak, her insanda muhteşem bir sanatla beraber olduğu, yaşamanin sadece maddî unsurlarla açıklanamayacağı duygu ve düşüncesini uyandırır. Insan, vefa rüzgârının silip attığı çerden çöpten fikirler ardından güneş sıcaklığında yeniden doğar. Vefa duygusunun böyle ayrıca işlenerek bu kadar zarif bir şekilde ifade edilmesi, herkesi insanca bütün duygulara doğru kanatlandırır. "Bir insan var." dersiniz ve o saygıya lâyıktır.

Sınırsız zevkler dünyasından yağacak belaların, hayatin bu sanat tarafını kirleteceğinden, gitgide yok edeceğinden hepimiz çok korkmalıyız. Eski kaptan pilotlar unutulduğunda uçuşlar hiç de güvenli olmayacaktır. Güvenliği sağlayan yalnızca isabetli teknoloji değildir. İnsanı insan yapan ve insan kalmasını sağlayan, duygulardır.

Otomatik pilot, uçağı kullanabilecek robotlar, eski kaptan pilotun adını anons etme zarafetini gösterebilecekler miydi? Robotlar annenin yerini tutar mı? Onlar ateşler içinde yanan yavruları için ağlarlar mı? Onları sırtlarında hastaneye taşırlar mı? Eski kaptan pilotlar yolcu koltuklarında unutulduklarında, anneler spastik çocuklarına bakmayı reddettiklerinde, yaşamanın bir anlamı kalmayacaktır.

Sınırsız zevkler dünyasını savunanlar yalnız kendilerini değil, hepimizi yakabilecek ateşi sırtlarında gezdiren birer odun gibidirler. Bu düşüncenin neticeleri kimi toplumlarda çoktan alındı. Örneğin, serbest seksin insanı nasıl yalnızlaştırdığı, sınırları reddedilen seksin koşar adım sapıklığa yürüdüğü, sapıklığın kişisel alandan hemen men çıkıp saldırgan bir hal aldığı görüldü. Bu saldırganlığın kimleri nasıl etkilediğinin hikâyeleri facialarla doludur. O hikâyelerde çocukların toplu mezarlarına da rastlayabilirsiniz.

Sınırsız zevkler cehenneminin alevleri, kontrol altına alınmadığı takdirde vefa, merhamet, fedakârlık gibi insanlığın kendini savunduğu bütün cephaneliklerine sirayet edip hepsini havaya uçuracaktır.

Unutmamak, Terk Etmemektir.

Vefa duygusunun yeri doldurulabilir mi? Vefa, içindeki insandan ayrı düşünüldüğünde yine onun etkisini sağlar mı? Yıllarca şefkatini tattığımız, kanatlarının altında güven içinde yaşadığımız bir insana, ayaklarımızın üzerinde durabilecek duruma geldikten sonra bol sıfırlı bir çek" göndermemiz onun için tatmin edici midir? Kardeşlerinin çocukları için çırpınan teyzelere, halalara, bu çırpınışlarının karşılığı olarak yapayalnız yaşadıkları köşelerde bir sandıkta toplanan paralardan pay dağıtılsa, bu dağıtım o yorgun kanatlara güç verir mi? Vefa estetiğinin merkezinde, dokunuşu ile bakışı ile tutuşu ile insan vardır. Hataları telafi eden mekanizmalar, hayatın sürdürülebilmesi için gerekli şartları sağlasa da mutlu yaşama imkanını sağlayamazlar.

Modern bakım evlerinde robotların nabızlarını ölçtüğü, vitaminli süt dağıttığı ihtiyarların en mutlu oldukları anlar, çocuklarının ayak seslerini dinledikleri anlardır. Vefa, yardım sandığı değildir. İyiliklere ödeme yapmak değildir. Sosyal tedbirleri, vefa duygusunun kuruluşları olarak düşünmüyorum. O tedbirler, vefasızlığın yollara döktüklerini toplayıp kenara kaldırmaktan başka bir şey değil. Vefayı kurumların değil, insanların kanatları altında kabul ediyorum.

Eski kaptan pilot Nurettin Gürün sayısız ödül almıştı. Belki evinin bir duvarı takdir belgeleri ile kaplıydı; kitaplığını birbirinden ilginç şiltler, plaketler süslüyordu. Niçin onu en çok duygulandıran, uçakta adının uçuş ekibi içinde duyurulması oldu? Orada insan vardı çünkü. Vefa estetiği vardı. İsminin duyurulduğu an, bir kucaklaşma anıydı. Onlarca takdirnamenin, şeref belgesinin, plaketin, şiltin arasında yapayalnız ölmüş insanlar tanıyorum. Bakım evlerinin artması, vefa duygusunun güçlendiğini göstermiyor, azaldığını gösteriyor.

Vefa "Unutmadım." demektir. "Bugün bizim yapabildiklerimiz, dün sizin yaptıklarınızla mümkün oldu. Alın terinizi, göz nurunuzu, fedakârlıklarınızı unutmadık." İşte bu unutmama, gerçek anlamına ancak terk etmemekle kavuşur. Aksi takdirde unutmamış olmazsınız, hatırlamış olursunuz.

Hürriyet, hürriyet heykeli önünde yalnızca merasim kıtaları ile saygı duruşu yapılarak korunamaz. Bağımsızlığı ara sıra hatırlayarak bağımsız kalamazsınız. Gördüğümüz iyilikler de birer anıta çevrilip önlerinde saygı duruşu yapılmasını değil, tıpkı hürriyet gibi bugünün çabalarını istiyor.

SEVMEYE GEÇ KALMADIN

RECEP ŞÜKRÜ APUHAN

 

Bu yazı toplam 11230 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum