Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

FİRAVUNLARA İTHAFEN...

EY MEVTA!

Düne kadar aboneydin harama;
Hep derdin ki: ''Sözüm geçer parama.''
Şimdi musallada, boşa arama;
Banka vezneleri yok tabutların,
Söyle, biraz avans versin putların !

Tapular bıraktın, valiz dolusu,
Vârisler şimdiden, kurdular pusu.
Niye getirmedin ? Hayret doğrusu;
Gerçi, bagajları yok tabutların,
Bir taksi tutardı, sana putların.

Ahlâk felsefende, çağdaşlık maşa,
Üçbeş fâhişeyle, güreştin başa.
Haydi.. Bu gece de, kaçamak yaşa;
Gümüş şamdanları, yok tabutların,
Söyle, birkaç mum getirsin putların ! 

Hep aşkta kazandın(!),verdin kumarda,
''Dolaşmalı'' derdin, ''rakı damarda''
Biraz ayıldın mı bu son şamarda?
Amerikan barı, yok tabutların,
Söyle de cin tonik versin putların !

Nerde şimdi, beş yıldızlı oteller?
O hüzzam faslına, dem tutan teller?
Nerde, o rakseden incecik beller?
Dansözü, şantözü yok tabutların,
Zil takıp oynasın, şimdi putların ! 

Yaşarken, sen de bir saplantı vardı;
Minâreler, sanki sana batardı.
Hele sabahları, tepen atardı;
Gördün ya.. Konforu yok tabutların,
Söyle de, bir döşek sersin putların !

Hani, "Kur'ân" diyen, sence yobazdı,
Hani, O yobaza, her zulüm azdı
Az önce mezarcı, yerini kazdı ;
Tahliye kapısı, yok tabutların ,
Söyle de bir avukat, tutsun putların. 

Ne kadar büyüktü dindara kinin,
Hacıya hocaya uzardı dilin, 
Konuşsana mevtâ ! Bitti mi pilin?
Oksijen tüpleri yok tabutların,
Söyle de bir nefes versin putların. 

''Uyandım'' diyorsun, lâkin boşuna;
Gördün.. Bakmıyorlar hiç göz yaşına
Ey mevtâ !. Kaldın mı, yalnız başına?
İmdat düğmeleri, yok tabutların,
Üzülme.. Kurtarır (!) seni putların.
 
Cengiz Numanoğlu

DÖNECEĞİM

Helâl lokma yiyip yürüdüm ben,
Allah, Allah deyip büyüdüm ben, 
Fetihlerle uyanıp uyudum ben, 
Bismillah deyip, tekbirlerle döneceğim.

Gönlümde Kur’an, üzerimde Uzay elbisesi,
Elimde hikmetler, fenlerle döneceğim.
Kızılelma’da çınlayacak Mehter’in sesi, 
Kızılelma’dan zaferlerle döneceğim.

Doğur ey istikbal maziyi yeniden, 
Dinleyelim ezanı Bilal’in sesinden,
Mekke Mihrap, Medine Minberinden,
Muhammed’i selâmı yayarak döneceğim.

Hadimi olacak seccademe makinen, 
Barışacak artık başörtümle fen, 
Saad bin Ubade’nin dilinden, 
Biatları tazeleyerek yeniden döneceğim.

Denizler griden maviye döndüğü zaman, 
Elimde kirlenmemiş renklerle döneceğim.
Dünya kirden yeşile büründüğü zaman,
Yeşillere sahip nesillerle döneceğim.

Kıtalar selâm duracak Hz. Muhammed’e,
Muhammed’e tabi akıncılarla döneceğim.
Silâhlar teslim olacak kaleme,
Kalem hükmünü icra edince döneceğim.

Dünya yeniden koşacak Kâbe’ye doğru, 
Efendiyle köle bir olunca döneceğim.
Başlara taç olacak İslâm-i çağrı,
Belkıslar, Süleyman’a koşunca döneceğim.

Zulüm kemale erince zevali başlar, 
Dize gelecek önümüzde Fir’avni başlar, 
İşte o an Ömer’lerin adaleti başlar,
Ömer’leri doğuracak Fatımalarla döneceğim.

Firaka değil vuslata gider yollar, 
Marşımızı besteler gelecek yıllar, 
Şafakla doğacak özgür kullar, 
Çağlara mührümüzü vurunca döneceğim.

Aykut Fazıl Bilgehan

Bu yazı toplam 2691 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum