Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

ÇOCUKLARDA İRADE EĞİTİMİ

Hazzı Erteleme ve Lokumlar

Çocuklarının hayatta başarılı, çalışkan, zorluk ve güçlükler karşısında yılmayan, pozitif, güvenilir bireyler olarak topluma faydalı olmasını istemeyenler herhalde yoktur içimizde. Her anne-babanın çocuğu büyüdüğü zaman nasıl bir birey olacak diye de az çok fikri vardır. “Yedisinde neyse yetmişinde de odur” lafı boşuna söylenmemiş herhalde. Yukarıda sayıp, sıraladığım olumlu özelliklere sahip bireyler yetiştirmek isteyen anne-babalar aşağıda anlatacağım araştırmanın sonuçları ile ilgileneceklerdir mutlaka.

1960 yılında Walter Mischel adında bir psikoloji profesörü Standford Üniversitesi’nde dört yaş çocukları ile bir araştırma yürüttü. Bu araştırmada dört yaşındaki çocukları bir odaya alıp oturtuyorlar. Bir yetişkin gelip çocuğun önüne bizim lokuma benzer çocukların çok sevdiği bir tatlıyı koyup şöyle söylüyor:

-“On beş dakikalığına odadan ayrılmam gerekiyor. Eğer ben dönene kadar lokumu yemezsen, dönüşte bir ikincisini de alabilirsin”

Araştırmaya katılan çocukların bazıları yetişkin odadan çıkar çıkmaz, bazıları biraz bekledikten sonra lokumu yiyorlar. Bazı çocuklar da lokumu yememek için ellerinden geleni yapıp bekliyorlar. Bekleyenlerin bazıları lokumu görmemek için gözlerini kapatıyor hatta bir tanesi lokumu yemeyip yalıyor.

Bu araştırmaya yaklaşık altı yüz civarında çocuk katıldı. Araştırmacılar tam on dört yıl sonra bu çocukların bir kısmına tekrar ulaşabilmeyi başardı ve lokumu hemen yiyenlerle, lokumu yemek için bekleyen çocukların hayat başarılarının birbirlerine taban tabana zıt olduğunu gördü.

Anne babalar lütfen yazının bu bölümüne gözlerinizi kapayın ve bir-iki saniye düşünün. Sizce hayatta daha başarılı olan çocuklar lokumu hemen yiyenler mi, bekleyenler mi?

Lokumu yemeyi erteleyebilen yani bire iki kazanmak için sabreden, kısaca hazzı daha sonra elde edeceği daha büyük bir amaç için erteleyen gruptaki çocukların daha yüksek özgüvenli, kendilerini daha kolay motive edebilen, zorluklar karşısında inatla başarmak için çabalayan yetişkinler olduğunu görmüşler.

Lokumu hemen yiyen gruptaki çocukların ise daha düşük özgüvenleri olduğunu bulunmuş. Bu çocuklar anlık dürtülerini hemen doyurma eğiliminde oldukları için kendileri için zor olan ders çalışma yerine etraflarında olan o anlık doyumları tercih etmişler, daha büyük doyum getirecek-okulu bitirmek, üniversite sınavında başarılı olmak vb. gibi sabır gerektiren işlerde diğer gruba göre daha başarısız bulunmuşlar. Yani bu gruptakiler o anda elde edebilecekleri hazzı erteleyemeyerek daha sonra hayatlarını değiştirebilecek, kendileri için daha iyi bir gelir, statü vb. kazandıracak ana hedeften uzaklaşmışlar.

Biz yetişkinlerin yaşama biçimlerine bakıp hangi gruba girdiğimizi çok kolaylıkla söyleyebiliriz. Mesela vitrinde gördüğünüz ve çok beğendiğiniz elbiseyi alabilmek için belki bir-iki ay ıvır zıvır almaktan vazgeçebilirsiniz. Ya da bugün market rafında gördüğünüz abur-cubur yerine uzun vadede sağlığınızı seçebilirsiniz. Yani hazzı erteleme kapasitenizi geliştirebilirsiniz.

Aynı şeyi çocuklarınız için de yapabilirsiniz...

Lütfen anne- babalar çocuklarınızı mutlu etmek için onların her istediğini hemen yapmayın. Beklemesini, sabretmesini, bunun için çaba harcamayı ancak sizden öğrenebilirler. Çocuklarımıza her istediklerini hemen alıp onları lokumlarını çarçabuk tüketenlerden yapmayalım. Bu bizim elimizde. Ve her türlü iyi alışkanlık gibi hazzı erteleyebilme de öğrenilebilen bir alışkanlık. Bunu unutmayalım.

Tek lokuma tav olmayıp beklemeyi tercih edenlerin ergenlikte sosyal açıdan daha yeterli oldukları görülmüş:

Mücadeleden kaçmayan, insiyatif alan, hedeflerine ulaşmak için anlık doyumları erteleyen, stresli durumlarda çözülmeye, donup kalmaya, çocuksulaşmaya ya da baskı altında aklı karışmaya dağılmaya daha az eğilimli gençler olmuşlar. Tek lokumu kapanın durumu ise malum.

Kısaca lokumu kapanla erteleyen arasında çarpıcı duygusal farklılıklar görülmüş diyebiliriz.

-Alıntıdır-

Çıkarılabilecek Muhtemel Dersler:

-Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur.

-Nefsine hükmeden, tüm dünyaya hükmedebilir.

-Değişim önce içerden başlar.

Sorumluluk Bilinci Küçük Yaşlarda Verilmelidir.

Mısırlı bir profesörün bir Batı ülkesini ziyareti sırasında hava alanında bir anne ve iki çocuğu arasındaki gözlemlerini anlatan bir makaleden alınan aşağıdaki bölümün sizler için yol gösterici olabileceğini düşünüyoruz.

Özetle makale şunları söylüyordu: "Erkek çocuk 9-10 yaşlarındaydı ve gördüğü bir oyuncağı almak istedi. Annesi, oğlunun haftalık harçlığının o oyuncağı almaya yeteceğini, hatta isterse dondurma dahi alabileceğini biliyordu. Kız 5 yaşlarındaydı ve abisinin aldığı oyuncaktan o da almak istedi. Annesi oyuncak alırsa geriye hiç parası kalmayacağını, biraz sonra ağabeyi dondurma alırsa, kendisinin de dondurma isteyip istemeyeceğini iyi düşünmesi gerektiğini söyledi. Kız oyuncağı alma isteğini yineledi ve anne her defasında hiç kızmadan durumu çocuğa açıkladı. Kızın ısrarı üzerine oyuncağı almasına izin verdi. Ne var ki bir süre sonra oğlan çocuğu dondurma alınca, kız çocuğu da dondurma almak için annesine koştu. Anne hiç kızmadan çocuğu anladığını, ama onun daha önce bir seçim yaparak parasıyla oyuncak aldığını, dondurma için başka parası kalmadığını söyledi. İlginç! yanı bütün bunları söylerken kız çocuğunun saçını okşaması, kendisine eşit biriyle konuşur gibi sakin sakin sevecenlikle konuşmasıydı. Küçük kızın annesine ağlamaları, yalvarmaları, yakınmaları hiçbir sonuç vermedi ve dondurma alamadı.

O zaman Mısır'daki kendi eşimi düşündüm. Eğer eşim benim gördüklerimi görseydi, bu kadının iyi bir anne olmadığını söylerdi. Ne olur sanki, ufacık çocuk, üç kuruşluk dondurma alsan ne olacak sanki bu çocuğa bu kadar eziyet etmeye değer mi derdi."

Söz konusu anneye göre, çocuklarının gelecekte sorumluluk duygusu içinde davranmaları, verdiği kararlarının sorumluluğunu almaları şimdi öğretilmeliydi ve bunun öğretimi ana-babanın sorumluluğuydu. Hastalıktan korunmak için yapılan aşının acısı gibi, sorumlu yaşamayı öğrenmesi için çocuğun o anki acıyı yaşaması gerekiyordu.

Sözün kısası: Sorumluluk öğretilmeden çocuklardan sorumlu davranış beklemek bir haksızlıktır. Unutmayalım ki, çocuklarımızın sorumlu bir kişilik geliştirmesini desteklemek biz büyüklerin ellerinde. Risk almayı bilen, sorunlarını çözümleyebilen, düşünce üretebilen bireyler yetiştirebilmek dileğiyle… 

Çıkarılabilecek Muhtemel Dersler:

-Sorumluluk bilinciyle mutluluk duygusu arasında yakın ilişki vardır.

-İnsan sorumluluklarını yerine getirmediği zaman suçluluk duygusu yakasını bırakmaz.

-Zamanında ve sürekli olarak yerine getirilen sorumluluklar kişinin özgüvenini besler. Güçlü bir kişilik inşa eder.

-Sorumluluk bilinci gelişmeyen insanda özgüvende gelişmez, özgüveni gelişmeyen insanda özsaygı gelişmez, sığıntı bir ruh hali oluşur, edilgendir, hayır diyemez, kendini koruyamaz, çünkü özgüveni kendisini koruyacak kadar gelişmemiştir.

-Her insan seçimlerinin sonuçlarında katlanmalıdır.

-İnsan hazlarını kontrol edemezse, hazzın hızında mıknatıs etrafında savrulan toz parçaları gibi savrulup gider.

-İnsan kontrol edemediği her şey tarafından kontrol edilir.

Ruhu Köleleştirilmiş İnsanlar...

"Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle Çar tarafından Sibirya’da hapse mahkûm edilir. Hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “Ölüler Evinden Anılar” adlı kitabı yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Yazar, “kara halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.

Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkûm tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkûm yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek Dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar.

Ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. Böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. Sizi gözlerinde yüceltirler. Eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer..."

 

Bu yazı toplam 12127 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
22 Yorum