Erdem Yazaroğlu

Erdem Yazaroğlu

BABALARDA AĞLAR!...

BİR BABANIN YAKICI PİŞMANLIĞI!

Dinle oğlum…

Bunları sana sen uyurken söylüyorum. Küçücük elini yanağının altına sokmuşsun, nemli alnındaki sarı lülelerin yapış yapış ıslak. Odana bir hırsız gibi süzülerek girdim. Birkaç dakika önce kütüphanede oturmuş gazetemi okurken vicdan azabım nefes kesen bir dalga gibi üstüme geldi. Bir suçlu gibi yatağının başucuna geldim.

Neler mi düşündüm oğlum? Sabah sana kızmıştım. Okula gitmek üzere giyinirken seni azarladım, çünkü yüzünü ıslak havluyla öylesine silvermiştin. Ayakkabılarının kirli olduğunu görünce sana onları temizlettim. Bazı eşyalarını yere attığında sana öfkeyle bağırdım.

Kahvaltı ederken bir sürü kusurunu buldum. Yiyecekleri etrafına saçıyordun, lokmalarını çiğnemeden yutuyordun, ekmeğine çok fazla tereyağı sürmüştün. Sen oyun oynamaya gidiyordun, bense trenime yetişmek zorundaydım. Bana baktın, elini salladın ve "Güle güle babacığım," dedin. Ben ise kaşlarımı çattım ve "Dik dur!" dedim sana.

Akşamüzeri de durum farksızdı. Eve gelirken seni yere çömelmiş, arkadaşlarınla bilye oynarken buldum. Çorapların yırtılmıştı. Arkadaşlarının önünde seni küçük düşürdüm ve kolundan tutup eve götürdüm. Bu çoraplar çok pahalıydı ve giymek istiyorsan dikkatli olmalıydın. Düşün oğlum, bunları sana baban söylüyordu!

Hatırlıyor musun? Sonra çalışma odama girdin. Gözlerinde incinmiş bir ifade vardı. Kâğıtlarımın üzerinden sana baktığımda bir an için çıkmaya yellendin. "Ne istiyorsun?" diye bağırdım sana.

Hiçbir şey söylemeden koşup boynuma sarıldın ve beni öptün. Hem de büyük bir sevgiyle; ilgisizliğin bile azaltamayacağı bir sevgiyle. Sonra koşarak dışarı çıktın.

Kâğıdım elimden düştü. Bana neler oluyordu? Sürekli senin hatalarını buluyordum. Seni böyle ödüllendiriyordum. Seni sevmediğim için değil bu; senden çok şey beklediğim için. Seni kendi çağımın değer yargılarına göre değerlendiriyorum çünkü.

Oysa ki senin pek çok güzel özelliğin var. Kalbin öylesine yüce ki! Bu gece gelip beni öpüşün de bunu kanıtlıyor.

Bu gece başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta yatağının yanında diz çöktüm ve çok utanıyorum!..

Bunları sana sen uyanıkken anlatsam da anlamazsın biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle oyun oynayacağım. Sen acı çektiğinde acı çekecek, sen güldüğünde güleceğim. Dilimin ucuna kötü şeyler geldiğinde dilimi ısıracağım. Kendi kendime sürekli, "O bir çocuk! O bir çocuk!" diyeceğim.

Ben seni büyük bir adam olarak gördüm. Oysa ki sen daha küçük bir çocuksun. Daha dün annenin kolları arasındaydın, başını onun omzuna dayamıştın. Ah, senden çok şey bekledim oğlum, çok şey bekledim.

Baba Unutur–W. Livingston Larned

Eğer Bir Çocuk…

Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse, kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse, kavga etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa, sıkılıp utanmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse, kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse, sabırlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse, kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse, takdir etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, adil olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse, inançlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse, kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

Dorothy Law Nolte

Bilgili Canavarlar ve Becerikli Psikopatlar!..

Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.

“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.

Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.

İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.

Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden isteğim şudur:

Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.

Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.

Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

Önemli Bir İtiraf:

Üniversite sınavlarında Türkiye 56.sı olmuş, Boğaziçi’ni birincilikle, Harvard’ı 4.00 ortalamayla bitirmiş, üstüne de Cambridge’de Doktora yapmış Özgür Bolat tüm bu başarıların ardından şaşırtıcı şekilde bunların önemsiz olduğuna kanaat getirmiş ve şunları söylüyor:

“Ben Türkiye’deki insan yetiştirme modelini hem ailelerde hem de okullarda değiştirmek isteyen biriyim.
Var gücümle bunun için uğraşıyorum.

Dünyanın en saygın araştırma şirketi Gallup’a göre dünyada mutluluk sıralamasında 74.üncü sırada bir ülkeyiz.

Ailem, akrabalar, komşular, herkes, “Özgür, yine birinci olmuş!” deyince, babamı mutlu görünce, benim bilinçaltıma şöyle bir şey yerleşti:

İnsanlar, beni birinci olduğum için, başarılı olduğum için kabul ediyor ve seviyor, babam da…

Ben de başarımla kabul göreceğimi düşündüm.
Ve o andan itibaren de sürekli başarılı olmak için uğraşıp durdum. Sanki sadece başarılı olursam onların gözünde değerli olacaktım.

İşe yarayan nedir biliyor musunuz?
Tek başınıza kaldığınızda, huzur ve hissedebilmek.
Var olan durumu olduğu gibi kabul etmek.

Şimdiki aklım olsa o okullara gireceğim diye kendimi parçalamazdım.
Çok bir şey ifade etmiyor aslında.
Dünyanın en depresif öğrencileri Harvard’da.
Neden?
Çünkü hepsi başarı odaklı.
Oraya giriyor ama aynı anda depresyona da giriyor.

Sizin için hangisi önemli?
Çocuğunuzun okuldaki başarısı mı, yaşamdaki başarısı mı?

Robin Williams niye intihar etti?
Hollywood’un en ünlü, en başarılı insanlarından biri niye intihar ediyor?
Çünkü içindeki boşluğu, dışarıdan gelenler; başarı, para, şöhret dolduramıyor.
Yetmiyor, kimseye yetmez.

Benim çocuğum ne olsun biliyor musunuz?
Bir kafede çalışsın, yeter ki iç huzuru olsun.”

Dr. Özgür Bolat

 

Bu yazı toplam 12486 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum