SİYASETSİZ İSLAM OLMAZ

 

 

 

 

Gençlik inceleme yazısı                                                              

İslam’da devlet idaresini üstlenen şahsa Halife denmektedir. Ancak o makamın gerçek sahibinin Hazreti Muhammed olması ve onun vefat etmesinden sonra Halifeler sıra ile devlet başkanı olarak iş başına gelmişlerdir.

Şu ölçüyü de ifade etmek gerekirse, “Halife, ancak devlet başkanı yetkilerini taşıyan insandır. Devlet yetkilerine sahip olmayan kimselere adına halife bile denilse o halife olmamaktadır.

İlk Halife, sadakatiyle öne çıkan hazreti Ebu Bekir’dir. Devletin ileri gelenlerinin kendi aralarında yaptıkları istişare sonunda Hazreti Ömer’in Hazreti Ebu Bekir’e biat etmesiyle şekillenmiştir. Hazreti Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Adaletiyle meşhur Hazreti Ömer, hilm ve şefkatiyle öne çıkan Hazreti Osman ve ilim ve kahramanlığı ile öne çıkan hazreti Ali halife olarak görev almışlar ve bizzat siyasetle uğraşmışlardır.

Siyaset, Peygamberler başta olmak üzere “Hülefa-i Raşidin’in (ilk dört halife)” de bizzat ilgilendiği bir konudur. Siyasetin (politikanın) kötülüğü bizzat kendisinden gelmemekte idaresinde zulüm yapan insanlardan kaynaklanmaktadır. Siyasetten kaçmak yukarıda açıklandığı gibi Peygamber mesleğinden kaçmak demektir.

Nitekim peygamberimiz; “Bir anlık adalet, yıllarca yapılan ibadetten üstündür” buyurarak işin önemini vurgulamaktadır.

Elbette her işin iyisini de yapan olur, kötüsü de. O makamı tutanlar halkı mutlu ve mes’ut kılabilecekleri gibi fitne ve fesat çıkartabilmek için oraları ya direkt veya dolaylı yoldan ele geçirenler de olur. Eğer idare, adil insanlara verilmezse orası nefsine uyan, menfaat ve çıkarını halka hizmetten öne alan, rüşveti ve adam kayırmayı adet edinen kimselerin eline geçer ki sonra halk kıvranır ama iş işten geçmiş olur.

SİYASETLE EN ÇOK İLGİNENLER

Zamanımızda insanımızın siyasetten soğutulması (bu bir plan dâhilinde uygulanmıştır) yanı sıra yeryüzünde siyasetle en çok ilgilenenlerin Yahudiler olduğunu biliyor musunuz?

Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar hemen hepsi, siyasetle yakından ilgilenmekte, bulundukları ülkelerin üst düzey yöneticileri ile yakın ilişkiler kurarak onlara yaptırabilecekleri şeylerin azamisini (en çoğunu) yaptırmaktadırlar.

Sizlere yakın tarihimizde ülkemizde siyasetle uğraşarak kendi planlarını yürütme açısından başarılı olan Yahudilerden bir demet sunmak istiyorum.

Teodor Herzel; Sultan Abdülhamit’i ziyaret edebilmek için çetin mücadeleler yapar, rüşvetler yedirir, neticede onun huzuruna çıkmayı başarır. Abdülhamit’e büyük paralar karşısında Yahudilere Filistin’de toprak satmasını ister. Teklifi reddedilirse de o bu sefer Sultan Abdülhamit’i tahtından indirecek oyunlar sergilemeye başlar.

Lazaro Franko; Türkiye’de ırkçılık hareketlerinin öncüsü olur, Ankara’daki Türk ocağının kurulması için binlerce altın hediye eder. Hükümet ve devlet yetkilerine çok yakın bir duruş sergiler.

Moiz Kohen; Tekin Alp takma adını alarak “Türkçülük üzerine” yazılar yazar, kitaplar hazırlar. Gençlerimizin idealinin ve enerjisinin boşa akıtılmasını sağlar.

Emanuel Karaso; Selanik’e ilk mason locasının kurulmasını sağlar, Selanik milletvekili olarak İstanbul’a gelmeyi başarır. Sultan Abdulhamid’i tahtından indiren heyet arasında bulunur.

Nissim Masliyah, Alber Ferid Aseo, Alber Fuaa, Rafael Benuziya ve Avram Galanti isimli Yahudiler İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin militan kadroları arasında yer alırlar. Bilindiği üzere İttihad ve Terakki Cemiyeti Osmanlı devletinin yıkılmasında en önemli rol oynayan bir siyasi akımdır.(Mustafa Armağan)

Hayım Naum; Lozan anlaşmalarında Türk heyetine müşavirlik yapar, uygulatmaya muvaffak olduğu doktrini ile “ülkemizi; 1- işsiz, 2 - aç ve 3 - borca esir hale gelmesi ile insanımızın 4 - din ve ahlakından koparılmasını” sağlamıştır.

Ernst Hirsch, 1933 yılında yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nde görev yapmak üzere Türkiye’ye gelen Alman hukuk profesörlerinden biridir ve Yahudi’dir. Anayasa ve kanunlarımızın hazırlanmasında önemli katkıları yapar.

Ve daha yüzlercesi, hep siyasetle uğraşmışlar, ele geçirdikleri makam sahibi insanları kendi çıkarlarına alet etmesini bilmişlerdir.

KİMLER SİYASETLE UĞRAŞMAZ

Yazımın başında da belirttiğim gibi siyaset, insanları sevk ve idare etme sanatıdır ve sadece insana aittir. Peygamber mesleğidir. Çünkü gerçek siyaset sahipleri, insanları (kendine bağlı olsun veya olmasın) adaletle idare ederek onları mutlu ve mesut kılmasını bilmişlerdir.

Ama “ben siyaset (politika yapıyorum) diyerek aklına geleni icra edenler (uygulamaya koyanlar) gece rüyasında gördüklerini ertesi günü kanunlaştıranlar ve yurt içi veya yurt dışı bir takım güç odaklarının emirlerine girenler ne kendilerine ne de halka saadet getirememiş, halkın perişanlığına ve batmasına sebep olmuşlardır.

Siyaset, insanlara has bir meslektir ve hedefi, başta insanlar olmak üzere bütün canlılara ve hatta çevreye hizmet etmektir.

Siyasetten kaçmak veya siyasete arka dönmek kesinlikle insanlıkla alakalı bir davranış değildir. Bazı ilim adamlarımızın kendilerini siyaset dışı gibi görünmelerinde ise yine bir başka siyaset vardır.

Mesela Bediüzzaman hazretlerinin; “Şeytandan ve siyaseten Allah’a sığınırım” sözü bu konuda çoklukla önümüze çıkan bir sözdür.

Ancak aynı şahıs, yakın çevresindeki talebelerine; “1946 seçimlerine katılan Demokrat Partiye destek olmalarını…” tavsiye etmiş ve “ancak dikkat edin, bunlar ehven-i şerdir (şerrin biraz daha iyisi)” tembihatını yapmayı da unutmamıştır.

Evet, yeryüzünde insan dışında hiçbir canlı, Allah onlara akıl vermediğinden siyaset yapmamakta, yapamamaktadır. Siyaset işi, ancak kendisine akıl verilen ve mükellef olan insana mahsus bir özellik ve çalışmadır.

Düşünebiliyor musunuz? “Zavallı eşek… Eğer siyaset yapabilseydi, üzerine yüklenen ağır yükleri taşımaya mahkûm olur muydu, hiç?

Bu yazı toplam 1289 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar