Şeytan amaca ulaşıyor: Kenya'ya kar yağıyor

Şeytan amaca ulaşıyor: Kenya'ya kar yağıyor

Mehmet Ali BULUT

Kenya"ya kar yağmış… Beş altı yıl önce de Arabistan"a yağmıştı.

Demek ki çöllerin yeniden ormana dönüşeceği bir çağa giriyoruz.

Bu arada buzullar da çözülüyor.

Kanada"nın 4 bin yıllık buzulları tuz gibi eriyip sulara gömülüyor. Ama denizler yükselmiyor.

Haberi geçen muhabir, “Bu sadece Kanada"nın değil tüm dünyanın sorunudur” diye feryat ediyor.


Öte yandan göller kuruyor. Bundan 20 yıl önce "dünyanın en büyük gölü" sıfatını taşıyan Çad gölünün yerinde nerede ise ziraat bile yapılamıyor! Göller kuruyor, pınarlar çekiliyor ve eski meralar, yüksek yaylalar platolar, çölleşiyor.


Düne kadar hayatı bizimle paylaşan, dünyayı yaşanabilir kılan yabani canlarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız bir bir tükenip yok oluyorlar.


Çocukluğumuzda gördüğümüz, tanıdığımız böcekler, kuşlar, yabani hayvanlar teker teker sahneden çekiliyor.


Şu sıralarda da "en şifalı gıda"mızı üretmekle görevlendirilmiş sendikasız, sorunsuz işçilerimiz olan arıların başı dertte… Tüm dünyada kitleler halinde ölüyorlar…


Sezen Aksu, Cano"sunun hasretine dayanamayıp, yıllardır oturduğu evini değiştiriyor. Biz onun kadar şanslı değiliz. Evimiz olan dünyayı değiştiremiyoruz.


Ama kartallarımız, atmacalarımız, deldelecelerimiz, tavuslar, turnalar, sülünlerimiz, aslanlarımız, kaplanlarımız, kurtlarımız, sırtlanlarımız bizi terk edip bir daha gelmemek üzere bu dünya sahnesinden çekiliyorlar.


Bilim şu anda kendince gidenlerin yerine yenisini koymak için çabalıyor.


Hayvanları klonluyorlar, meyveleri aşılıyorlar, yağmurlara döl atıyorlar, tohumların özü ile oynuyorlar ama olmuyor.


Soğuğa dayanıklı olsun diye köpek balığı geni ile takviye edilmiş domatesler üretiyorlar. Hastalıklara ve zararlı haşarata karşı dayanıklı olsun diye akrep geniyle takviye edilmiş biberler meydana getiriyorlar. Biberle takviye edilmiş mandalinalar, tüyleri yolunmuş şeftaliler, şekeri arttırılmış salatalıklar üretiliyor ama "tanrı eseri" eskilerin yol bulup hayatımızdan çekilmesine mani olamıyoruz.


Bastığımız toprak altımızdan çekiliyor, soluduğumuz hava ciğerlerimize sadece hayat soluğu taşımıyor.


Sadece ot yemek üzere tasarlanmış besi hayvanlarımızın yemine, daha çok semirsinler diye kan, irin, leş ve pislik katıyorlar ama o et bize tad vermiyor ve bizi beslemiyor. Düne kadar beyaz et tavsiye eden doktorlar, o hayvanlara verilen yemlerden dolayı artık eskisi gibi tavsiyede bulunamıyor…


Genleri ile oynanmış gıdalar, cibilliyeti bozulmuş meyveler ve hayvanlar ve nereye varacağı bilinmeyen genetik çalışmalar, haddi aşmalar, tecavüzler, azmalar, bozmalar, savaşlar ve acılar…


* * *

Ama hiç kar yağmamış Kenya"ya kar yağıyor. 4 bin yıldır orada öylece duran Kanada"nın buzları eriyor. Ve her gün, binlerce yıldır bizimle birlikte yıldızları, gök kubbeyi, çayları dereleri ormanları paylaşan hayvanlar, böcekler, kuşlar ve daha bilemediğimiz kim bilir neler neler yok olup gidiyor…


Gözünü kan ve ihtiras bürümüş, vücudunu şeytani hazlar ve şehvet kuşatmış insanoğlu, etrafına bakmadan "vaad" edilen sona doğru hızlanarak gidiyor...


Rabbini kaybetmiş insan, kendi yarattığı tanrıların telkini ile köpeklerle evlilik yapıyor. Kedi kurban ediyor, toplu intiharlara yürüyor…


Kafesteki maymunlar için "izdivaç" törenleri düzenleniyor, klonlanmış köpek evlendiriliyor, köpekler için toplu çiftleşme törenleri düzenleniyor ama çakallar ölmeye, tilkiler yok olmaya, kaplanlar tükenmeye, arılar telef olmaya devam ediyor…


İnsanoğlu şehvet azgınlığı ile gözü dönmüş şeytan atına binmiş doludizgin gidiyor… Kimse sormuyor:


-Fe eyne tezhebun? (nereye bu gidiş böyle)?


* * *


Bu asır aç. Bu asır muhtaç!


O kadar aç ki doymuyor. Dinlisi dinsizi, Allahlısı Allahsızı, ahlaklısı ahlaksızı, varlıklısı varlıksızı aç; doymuyor, yetinmiyor, kanaat etmiyor.


Dünya, kocaman bir pislik kümesi olmuş, nefisler içinde semirdikçe "hel min mezid" (daha çok!) diyor!


Bu asrın harareti başına vurmuş. Kalbi marazlanmış, yüreği kirlenmiş, gönlü bulanmış, sadrı daralmış, içi yanıyor. Susadıkça saldırdığı şey sadece hararetini arttırıyor.


Çünkü nankör.


Sormuyor bu nimet kimden, bilmiyor sahibi kim, demiyor ücreti ne?


O yüzden yalnız ve sahipsiz. O yüzden şu yangınlar içinde bile üşüyor. O nedenle boğazına kadar dolu bir mide ile bile aç.


Sevgiye muhtaç, bulamıyor. Güvene muhtaç, bilemiyor. İmana muhtaç, takmıyor. Rabbe muhtaç, anmıyor.


Başına alev alev kar yağıyor... Su diye asit ve çamur indiriyor gökyüzü… Buzlar eriyor ama ne bahar getiriyor ne hayat... Yağmurlar yağıyor ama göller dolmuyor. Dallar meyveye duruyor, otlar bitiyor ama beslemiyor bizi. Ve uçup gitti esik tatlarımız…


Kazancımız bereketsiz, nefsimiz kanaatsiz, yaşantımız edepsiz olunca bütün güzellikler kayboluyor.


Çünkü insan, tarihin hiçbir devrinde hiç bu kadar bencil; hiç bu kadar şımarık; hiç bu kadar küstah olmadı. Kur"an"da, ibret olsunlar diye zikredilen kavimler bile bu denli günaha batmamışlardıı. Bugünün insanının elinden, dilinden, belinden fesad akıyor, bozgunculuk akıyor…


Kur"an bize bunu haber verirken “Yazık ki insanın elleriyle yaptıklarından dolayı yerleri ve gökleri fesad ve bozgunculuk kapladı” diyor…


Ve ekliyor; “(İşte), insanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Allah da belki akıllarını başlarına alırlar ve yaptıklarından dönerler diye yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak istedi.” (Rum, 41)


İşte hırslarımız ve edepsizliğimizle, bozduğumuz ekolojik dengenin sonuçları… Buzlarımız eriyor ama göllerimiz kurumaya devam ediyor. Ve “hayvan dostlarımız”dan her gün biri(leri) hayal kuşlarının kanatlarına binip bizi ebediyen terk ediyor...


Genler üzerinde oynamanın bize neye mal olacağını bilim henüz öngöremiyor. Ama Kur"an"ın verdiği ipuçlarına dayanarak ben size rahatlıkla söyleyebilirim ki kanatlı atlar, insan eti yiyen kuşlar, insan kemiğiyle beslenen yarı insan yarı canavar insansılar, daha aklımızın ucundan bile geçmeyen “dabbetü"l-arz”lar (laboratuar ürünü Frankeştaynlar) bizi bekliyor…


Tabii Mülk suresinin 16. ve 17. ayetinde beyan edilen "Independent Day" türü tehditler daha önce gerçekleşmezse…


* * *

Peki bütün bunlar neden?

Azgınlaşan hevesler, sınır tanımaz ihtiraslar, bencil tutkular ve tanrı tanımaz edepsizlikler böyle sürerse emin olabilirsiniz ki, insanoğlu bu yerküre üzerinde eski bütün dostlarını kaybedecek. Onların yerine koymak istediği yeniler ise ona merhamet etmeyecek.


Ellerimizle yaptığımız ve fıtratı tağyir ve Rahman"ın kudretinin eserlerini tahrip ve tebdil ettiğimiz için, ürettiklerimizin, yaptıklarımızın canımıza tebelleş olduğu zamanlar da çok uzak değil.


Bakın şu ayetlere (mealen):


“Onlar, Allah'ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Hâlbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar. Allah o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından bir kısmını payım olarak alacağım. Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (Genetik çalışmalarda bütün klonlanmalar kulaktan alınan hücrelerle yapılıyor). Yine onlara emredeceğim de Allah'ın "yaratığını" (yani genleriyle oynayıp, ezelde takdir edilmiş formatını) değiştirecekler." Kim Allah'ı (eşyadaki asıl fıtratı, simli) bırakıp da şeytanı (genetik ve ekolojik saptırmalarla elde edilenleri) dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.


Şeytan (insanın heva ve hevesi, ihtirası) onlara (her şey daha iyi olacak diye ) vaadde bulunur ve onları aslı olmayan ve onlara huzur da getirmeyecek kuruntulara sürükler. Oysa şeytanın onlara vaadi ancak onları aldatmak ve sahip oldukları nimetlerden onları mahrum bırakmak içindir. Nitekim onların varıp varacağı yer de cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu da bulamazlar.” (Nisa, 117 -121)


Bu ayetler, aslında Şeytan"ın âdemoğlundan bir intikam alma seremonisini aktarıyor ama hırslarımız ve tutkularımızla gözümüzü boyadığı için akıl edip düşünemiyoruz.


Ve neticelere bakılırsa galiba Şeytan maksadına da ulaşmış durumda. Nitekim Kur"an da bunu ifade eder:

"Gerçekten de İblis onlar hakkındaki zannını doğruladı ve mü'minlerden bir topluluk dışındaki (tüm insan)lar ona uyup gittiler." (Sebe" Suresi, 20)

MEHMET ALİ BULUT - GAZETEM.COM


HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.