ŞEHİT POLİS AHMET ÇAM SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

ŞEHİT POLİS AHMET ÇAM SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

“Şehitler Diyarı” olarak anılan Çubuk’ta bir ocağa daha ateş düştü.

 Şuayip YAMAN

10 Mayıs Salı günü Van’da meydana gelen patlamada, 2 polis şehit oldu, 1 polis de yaralandı. 

Bomba Uzmanı Polis memuru Ahmet Çam ve meslektaşı Ferhat Aslan şehit oldu.

Van'da İpekyolu İlçesi Hacıbekir Mahallesi Karlıova Sokak’ta PKK'lıların döşediği patlayıcıyı imha etmeye çalışan bomba uzmanı Ahmet Çam ve bomba imha görevlisi Ferhat Arslan meydana gelen patlamada şehit oldu.

 

Van’da Şehit olan Çubuklu Ahmet Çam ile Vanlı Ferhat Arslan çok iyi iki arkadaş ve teşkilat da ‘ayrılmaz ikili’ olarak biliniyordu.

 

Çubuk Şehidine Ağladı

 

Van'da, PKK'lı teröristler tarafından yola döşenen ve imha edilmeye çalışılan patlayıcı polisin elinde infilak etti. Meydana gelen patlamada iki polis memuru şehit oldu, bir polis memuru da yaralandı.

 

Olay, saat 09.30 sıralarında merkez İpekyolu ilçesi Hacıbekir Mahallesi Karlıova sokakta meydana geldi. Yola patlayıcı döşendiği ihbarını alan polis, bölgede geniş güvenlik önlemi alarak olay yerine bomba imha uzmanları sevk edildi. Yapılan inceleme ve güvenlik önlemlerini ardından bomba imha edilmek istenirken, patlama meydana geldi.

 

Şehit polis memuru Ahmet Çam'ı,  binlerce kişi son yolculuğuna uğurladı.


Van'da 3 yıldır görev yapan Ahmet Çam'ın tayininin Ankara'ya çıktığı ve 3 ay sonra Emniyet Genel Müdürlüğü'nde göreve başlamaya hazırlandığı belirtildi. Babasını henüz 2 yaşındayken kaybeden evli 3 çocuk babası şehit polis memuru Ahmet Çam, Çubuk'ta alt katında annesi 70 yaşındaki Hanim Çam'ın oturduğu apartmanın kendisine ait 3'üncü katında tadilat yaptırıp, buraya yerleşmek istediği de ifade edildi.

 

Şehit polisin cenazesi bu sabah Van'dan uçakla Etimesgut Askeri Havaalanı'na, ardından cenaze aracı ile annesi Hanim Çam'ın oturduğu Çubuk'un Atatürk Mahallesi Şehit Mehmet Ata Caddesi'ndeki evinin önüne getirildi.

 

Şehit polis Çam'ın cenazesi, helallik alındıktan sonra Merkez Cami Kebir'e getirildi. Şehidin cenazesine annesi Hanim, eşi ev hanımı Emine, kızları 12 yaşındaki Sema Nur, 8 yaşındaki Beyza ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan 1 yaşındaki oğlu Ali Eymen, yakınları, siyasiler, askeri erkan, silah arkadaşları ile birlikte binlerce vatandaş katıldı.
 

Cenazeye katılan şehidin annesi Hanim ve eşi Emine Çam metanetlerini korumaya çalışırken gözyaşlarını tutamadı. Cenazede gençler PKK'lı teröristleri lanetledi. Şehit polis Ahmet Çam'ın cenaze namazını Ankara İl Müftüsü Mefail Hızlı kıldırdıktan sonra cemaatten haklarını helal etmesini istedi.

 

Cenazeye, yaklaşık 1 ay önce Mardin Nusaybin'de şehit olan Çubuklu Jandarma Uzman Çavuş Emre Tunca'nın ailesi de katılıp, şehit yakınlarını teselli etmeye çalıştı. 
 

Şehit polis Ahmet Çam'ın cenazesi, Cami Kebir'de öğlen namazı sonrası kılınan cenaze namazından sonra polislerin omuzlarında ve dualar eşliğinde cenaze aracına konuldu. Merkez Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi.

 

Türkiye'nin en çok şehit veren ilçelerinden biri olan Çubuk'ta şehit sayısı 61'i asker, 2’si polis ve biri de sağlık memuru olmak üzere 64'e yükselmiş oldu.

 

Şehidin ‘can dostu’ Şehit Polis Ferhat Aslan da memleketi Van’da toprağa verildi.

Van’da meydana gelen patlamada, yıllardır omuz omuza birlikte çalışan, arkadaşlıkları Emniyet teşkilatında dilden dile dolaşan iki can dosttan geriye birlikte çektirdikleri fotoğraf kaldı.

 

İlk Tören Van’da...

 

İki şehit için ilk tören Van Jandarma Filo Komutanlığı'nda düzenlendi. Törene Van Valisi İbrahim Taşyapan, 6'ncı Hudut Alay Komutanı Albay Ali Yalçın, şehidin yakınları ve çok sayıda kişi katıldı. Tören, saygı duruşu ve şehitlerin öz geçmişinin okunmasıyla başladı. Daha sonra Van Müftüsü Nimetullah Arvas dua okudu. Türk Bayrakları'nın açıldığı törende sık sık tekbir getirildi.

 

İkinci Tören Çubuk’ta...

 

Şehit polis memuru Ahmet Çam'ın cenazesi, Van'da düzenlenen törenin ardından askeri uçakla Ankara'ya getirildi. Cenaze, Etimesgut Askeri Havaalanı'ndan polis eskortları eşliğinde Atatürk Mahallesi Şehit Fatih Mehmet Ata Caddesi'ndeki baba evine götürülerek burada "helallik" alındı.

Şehidin cenazesi Cami Kebir’de kılınan Öğle Namazı’na müteakip, Ankara İl Müftüsü Mefail Hızlı tarafından kıldırılan Cenaze Namazı’nın ardından Çubuk Paşa Mezarlığı'na defnedildi.

 

Camii Kebir Çevresinde Geniş Güvenlik Tedbirleri Alındı

 

İlçe halkı sabah saat 11 sularında cenaze töreninin yapılacağı Camii Kebir etrafında toplanmaya başladı. Emniyet güçleri tarafından Camii çevresinde geniş güvenlik tedbirleri alındı. Camii çevresinde çelik barikatlarla oluşturuldu.

 

Cenaze törenine gelen erkek ve kadınlar polis tarafından ayrı ayrı şekilde didik didik arandı. Çevrede adeta kuş uçurtulmadı.

 

Cenaze törenine gelecek değerli büyüklerimizin güvenliğini sağlamak amacıyla her gün saat 11.00’ sularında cami avlusuna gelen cemaat alandan çıkarıldı, eğitimli köpeklerle çevrede güvenlik araması yapıldı.

 

Camiler de zaman zaman siyasi şov yapmanın son örneklerine sahne olur. Bazı değerli büyüklerimiz için cami içinde bile güvenlik önlemleri alınır, korumalar eşliğinde namaz kılınır.

 

Siyasi büyüklerimiz çok iyi korunurlar;

 

Korumaları saatler öncesinde o camiye veya tören yerine gidip önlem alıyor.
Bomba ekipleri, keskin nişancılar, arama köpekleri ve bütün görevliler çevreyi kuşatıyor.
 

Sonrasında sayın büyüklerimiz bin bir tantana ve gösterişle oraya gelir, resim çektiriliyor, medyaya servis edilir. Bazılarının da yüzlerinde göstermelik bir hüzün vardır. Gerçekten üzülenleri tenzih ederim. Cenaze yakınlarına taziyelerde bulunulur.

 

Çoğu cenaze namazından sonra mezarlığa bile gitmez. Sonra evli evine köylü köyüne!
 

Hatta böylesine güvenlik tedbirlerine rağmen bazı büyüklerimiz de kendi korumaları ile alana gelerek adeta güç gösterisinde bulunurlar. Hatta geniş koruma önlemleri bile yetmez, o kadar korumaya rağmen tedirginlikleri gözden kaçmaz.

 

Cenaze törenini yapılacağı cami ve mezarlık çevresine bazen Jammerlı sinyal bozucu askeri araçlar park edilir (hazır bekletilir).

 

(Jammer sinyal bozucu askeri araçlar ile sadece uzaktan kumandalı patlayıcıların patlatılması engellenmektedir.)

 

Bazı vatandaşlarımız, “keşke şehit olan polis ve askerlerimiz de görev yaptıkları o yerlerde bu şekilde korunsalardı” şeklinde serzenişte bulunuyorlar. Ama kim takar...

 

Tabii ki protokol mensuplarımız da korunmalı, ama aynı hassasiyet ülkenin hemen her yerinde görev yapan evlatlarımıza ve Yüce Türk halkına da gösterilmeli... 

 

Bazı basın mensuplarına zorluk çıkarılmış!

 

Aldığım bilgiye göre bazı basın mensuplarının protokolün cenaze namazı kıldığı tarafa geçmelerine birtakım polis amirleri tarafından engel olunmaya çalışılmış.

 

O basın mensupları ne yapacaktı acaba? Tabii ki okuyucularına haber yapacaktı. Kamera, fotoğraf makinesi, mikrofon, kalem ve kâğıtla başka ne yapılabilir ki?

 

Ateş Düştüğü Yeri Yakıyor...

 

21 Mart 2016 sabahında MARDİN' in Nusaybin İlçesi'nde sürdürülen operasyon sırasında Dicle Mahallesi'nde teröristlerce tuzaklanmış el yapımı bombanın infilak etmesi sonucu şehit olan 4 asker arasında bulunan 25 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Emre Tunca'nın acı haberi ailesine verildiği an Tunca ailesinin ocağına ateş düşmüştü.

Şehit düşen Uzman Çavuş Emre Tunca’yı 22.03.2016 tarihinde İkindi namazına müteakip son yolculuğuna uğurlamıştık. O tarihlerde Tunca ailesinin ocağına ateş düşmüştü. O ateş hala cayır cayır yanıyor...

Şimdi de Çam ailesinin ocağına ateş düştü. (10.05.2016)

Sizler evlerinizde refah, huzur, güven içinde yaşamınızı güle-oynaya sürdürürken, gidin o şehit aileleri ne yapıyorlar?  Nasıl yaşıyorlar, ne yiyip içiyorlar, günleri nasıl geçiyor bir bakın...

Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.

 

Terör insanları ayırt etmiyor, herkesi vuruyor, ülkenin Doğu ve Güney Doğu’sundan şehit cenazeleri geliyor. Ülkenin Güneyine, Kuzeyine, Doğusuna ve Batısına ateş düşüyor..

 

Terörün her çeşidine karşı çıkmalıyız. Askerlerimiz ölmesin, polisimiz ölmesin, çocuklarımız ölmesin. İnsanlar rahat ve güven içinde yaşamlarını sürdürsünler...

 

Duyarlı vatandaşlar bir patlama haberi alır almaz yine, “eyvah” diyor, “tüh” diyor, “yazık” diyor... “

 

“Acaba bu defa kim veya kimler şehit oldu?” diyor...

 

Devlet büyüklerimizden ise hep aynı açıklama, “saldırıyı kınıyoruz”. Ardından gösteriye ve reklama dönüşen cenaze törenleri ve taziye ziyaretleri...

 

Cenaze törenlerinde protokol için olağanüstü güvenlik önlemleri, musalla taşı önünde de protokol sırası...

 

Oysa o protokol mensuplarını o makama getiren vatandaşlar ayırım yapmadan onları korumasını bilir, onların canını kendi canlarından daha üstün görürler. Herhangi bir tehlikeye karşı kendilerini siper etmekten kaçınmazlar. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın...

 

Bu arada fırsat bu fırsat.. Muhalefet, iktidara yüklenmeyi fırsat bilir.

 

Oysa tüm olanlar saldırılarda şehit olan askerlerimizin, polislerimizin, korucularımızın, memurlarımızın ve vatandaşlarımızın evlerinde oluyor. Onların evlerine ateş düşüyor.

 

Analarının, babalarının, eşlerinin, çocukların yüreği kor gibi yanıyor.

 

Şehit cenazelerinden sonra her şey normale dönecek, unutulacak!

 

Oysa o insanlardan biri de siz veya biz olabilirdik!

 

Doğuyu, Güneydoğuyu bilen bilir. Oralara giden (tayin olan) asker, polis, doktor, öğretmen, memur bilir.

 

“Öğretmen, doktor, mühendis olduğunda doğuya severek giderim diyen kaç kişi var?”

 

Okul sonrası Şark görevi çıkan hangi görevlinin suratının güldüğünü gördünüz? Aslında hepsinin de suratının ekşidiğini görürsünüz... Neden acaba?

 

Şark hizmeti için dava açan memurlar bile var. “2. defa şarka giden birçok memur yürütmeyi durdurma kararı için dava açtı” gibi haberlere zaman zaman medya da tanık olmuşsunuzdur.

 

“Bu bayrağın dalgalandığı her yerde çalışırım diyenler, bir gün olup da oraya gittiklerinde buraya bayrağı kim diktiyse diye hayıflanırlar. Siz de öyle olabilirsiniz”

 

Oysa onlar öğrenim görürken, “Türk Bayrağının dalgalandığı her yer benim vatanım. Nereye tayinim çıkarsa çıksın giderim” derlerdi. Bu sözler şimdilerde mazide kaldı.

 

Doğuyu (torpil bulup kaçmaya çalışan) doktor da bilir, öğretmen de bilir, mühendis de bilir...

 

Orada her şeyden önce şunu öğrenirsin.. İnsan memleket derdine düşünce “sen şusun, sen busun!” diye birbirini ayırmıyor. Orada ya Türkiyelisin!” ya “değilsin!”

 

Doğu ve Güneydoğu’ya tayin olanlar bir süre sonra, kaldıkları süreçte kaç defa çatışma yaşandığını hatırlamazlar bile. Artık her şartta yaşamayı kabullenmişledir...

 

Bu çatışmalar onlar için, ilk başlarda çok çekindikleri bir durumken, daha sonra sıradan, sanki gündelik hayatın bir parçasıymış gibi alıştıkları bir olay olmuştur.

 

Doğuyu “yaşayan bilir”...

 

O psikolojiyi tarif etmemiz imkânsız.

 

Allah şehit ailelerine sabırlar versin...

 

Evet, yine bir şehit ailesinin içine ateş düştü...

 

Şehit Polis Ahmet Çam, babasını henüz 2 yaşında iken kaybetmiş..

 

Eşi Emine, çocukları Sema Nur, Beyza ve Ali Eymen Çam ile yalnız kaldı.

 

Şehidin annesi Hanim, eşi ve çocukları ile birlikte kız kardeşleri tabuta sarılıp gözyaşı döktüler. Şehidin kızları Sema Nur ve Beyza'nın, "Baba bizi bırakıp nereye gidiyorsun" sözleri, törene katılanları duygulandırdı. Cenazenin araca bindirilmesinden sonra ise şehit Ahmet Çam'ın bir yaşındaki oğlunun annesinin kucağındayken ağladığı izleyenlere duygulu anlar yaşattı.

 

Ya sonrasında ne olacak. Ateş düştüğü yeri yakacak.

 

Ahmet Kaytancı, “Ateş Düştüğü Yeri Yakacak” adlı şiirinin son dörtlüğünde;

 

...

Yine acı çekeceğiz bizler 
Yine anlamayacaksınız sizler. 
Yine bizim gözyaşlarımız akacak 
Yine ateş düştüğü yeri yakacak.” diyor.

 

Haklı değil mi?

 

Allah şehit ailelerine sabır ve metanet versin...

 

Protokoldeki değerli büyüklerimiz her halükarda korunuyor. Peki ya vatandaşlar...

 

Vatandaşın yaşam hakkı nasıl korunacak? Güvenliği nasıl sağlanacak?

 

Ülkemizin birlik ve bütünlüğü, istiklalimizin bekası adına canlarını ortaya koymaktan çekinmeyen evlatlarımız gerektiğinde kanının son damlasına kadar savaşıyor. Şehit ve gazi oluyor.

 

 Türk Milleti en zor şartlarda bile vatanını korumak ve kollamak için kanını ve canını vermekten kaçınmaz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın...

 

 

Her şehidin ardından;

 

Evlere, hınç, öfke ile birlikte yüreklere düşen vefat haberleri, şehit ailelerini, dayanılmaz bir acıya gömüyor. Bu saatten sonra, şehit ailesi için, hayatın tek gayesi PKK’lı teröristleri yok etmek, hatta ben PKK’lıyım diyen her haini, Türkiye topraklarında hayat hakkı vermemek oluyor, haksızlar mı?

 

Yarın kimin ailesine ateş düşer bilinmez...

 

Bu nedenle bizi yönetenler veya yönetmeye talip olanlar terörün her çeşidine karşı çıkmalı, halkın oylarıyla çıktıkları o Meclis’te kalıcı ve kesin çözümler bulmalı ve ivedilikle hayata geçirmelidirler.

 

Öncelikle de kendi aralarında birlik, beraberlik ve kardeşliği tesis etmeliler...

 

Allah herkesi terörden ve her türlü felaketinden korusun...

 

Allah Yar ve Yardımcımız Olsun...

sehit-tile-001.jpg

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.