MODERN ZAMANLARDAN ÇIKIŞ

 

 

 

 

İnsanoğlu başdöndürücü bir zamanı yaşıyor.  Hayat kemiyette kolaylaşırken, insan keyfiyette hüsranı yaşıyor. Tezatlar dünyayı sarmış.  Birey birey  bölünmüş toplum.  Herkes kendini yaşıyor. Yanındakini, karşısındakini ve  uzaktakini düşünen yok. Toplumlarda öyle.  Bir toplumun tüketirken israf ettikleri dünyayı hem  bitiriyor, hem de kirletiyor. Dünya nüfusunun yarısı açlık ile yüz yüze. Bu yarısının kişi başı günlük geliri iki doları geçmiyor. Öteki yarısı her gün  en az on dolar  israf ediyor.

 

Peki insanoğlu nereye gidiyor? Kim kimi takip ediyor?  

 

Grek-Roma temellerine dayalı Batı,  binlerce yıl  kendi içinde yaşadığı paganist barbarlığı beş asırdır dünyaya yayma derdinde. Dünyanın kendinden olmayan çoğunluğuna demokrasi(!), hukuk(!) ve insanlık(!) ihraç ediyor. Demokrasi verilir, kara altın alınır. Hukuk verilir, canlar alınır. İnsanlık ne menem bir varlıktır ki, bir yerden bir yere yürüsün. Olsun Batının gemisi yürüyor ya, gerisi önemli değil, ama  yürütmüş, yürütüyorda.

 

Peki ne zamana kadar?

 

Bu sorun cevabını, modern zamanların ontolojisine ve dinamiklerine bakarak  mı bulacak, yoksa beş asırdır evrensel iddiasını adımı adım  gerilere götüren kadim medeniyetimizin dirilişinde mi? Peki ufukta “Diriliş” görünüyor mu?

 

“ Küfre yaklaştıkça imanım artıyor” diyor şair, karanlığın en kesif zamanı, ötesine en yakın olduğu zamana yemin edercesine.

 

Evet kavgaları bırakmalıyız. Onu, bunu, şunu ötekileştirmekten vazgeçmeli, bu ülkeyi tüm evreni kuşatacak zihinsel devrimi oluşturacak ortamı hazırlamalıyız. Uzun yola  hüküm giyecek gönüllü mahkum(!)lara alan açıp,  bu mesajı çoktan kutsamış olan inancımızı modern zamanları kuşatarak yeniden yorumlamalıyız. Yüce Allah bizden bunu bekliyor.

 

Yoksa !İşte orada, işte burada , modern çağın tanrıları elimizdeki son değerlere kadar,  hücrelerimizin son kromozomlarına kadar tüketiyor bizi. Her an, her dakika bizi yabancılaştırıyor, “avatarlaştırıyor”. 

 

Avartarlaşmaya son mu vereceğiz, yoksa onca aymazlığa rağmen Rabbin rahmeti ile ışığı sönmeyen coğrafyamızda yeniden mi uyanacağız? Soru basit. Kolaylaştırılan hayata kanıp köleleşmeye devam mı edeceğiz, zora koşulup hayatı sil baştan yeniden mi tasarlayacağız?

 

Güneşi her gün bağrından bahşeden doğu,  insanlığı da yeniden aydınlatacak, kendisi de bir mucize olan  Mekke'den başlıyarak. Mısır'a , Andulusya'ya, Buhara'ya Istanbul'a, Bosna'ya,  Bagdat'a, Tahran'a, Jakarta'ya, Japonyaya'ya, Atlanta'ya uğrayarak devam edecek inşallah.

 

Neden mi? Hayvan dışkısını koca koca ilan panolarına asarak dönüştürdüğü mahlukatı terbiye etmek isteyen kültüre medeniyet de denmez; insanlık için medet de umulmaz, onun için.

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2118 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.