Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

İnsan, işte serüvenin!

Allah, insanı yarattı. Onu denedi. 4 Yüce Kitap’la, 124 bin Kutlu Önder’le destekledi. İnanan iman etti, inanmayan küfre saptı. 3 Kitap tahrip edildi, zalimlerce. Resuller ise türlü acılarla dimdik kalmayı başardılar. Allah mucize verdi, onlara. Kimi zaman da aciz bıraktı. Hüküm değişmedi: Gaybı bilen Allah!

 

Nebiler, insanları aralarındaki ortak söze çağırdılar. Ücret istemediler onlardan. “Bizim ücretimiz, Alemlerin Rabbi Allah’a aittir.”

 

Müslümanla oturdular, müslümanla yürüdüler; sevinçte ve tasada yanıbaşlarında arkadaşları vardı, hep. Onları bırakıp başka yerlerde ittifak aramadılar; tağutun yanında izzet, şan, şeref peşine düşmediler.

 

Kızsalar da mendil kuruyana kadardı, küslük. “Mü’minler kendi aralarında son derece merhametli, kafirlere karşı ise oldukça zorlu!” idiler. Zulme teslim etmezdi hiçbiri, dava arkadaşını.

 

Matematik hesaplar yapmazlardı. Düzeni değiştirmek yerine, ‘rejimi korumak kollamak’ gibi bayağılıklara asla itibar etmezlerdi. Statükocu, jakoben, sırtını güce dayayan, ırkçı, dönek, ödlek, bağnaz, yasakçı, şaman kılıklı, nevruzcu, içten hesaplı, provakatör, kanla beslenen, gaddar, siyonist, emperyal artığı, işbirlikçi güruhla canla başla mücadeleye tutuşur, iktidarlarını alaşağı ederlerdi.

 

‘Yediğin içtiğin ülkeye nankörlük etme, kanunlara itaat et, ya sev ya terk et; bizim sayemizde yaşıyorsun, yoksa nesebin bile belirsizdi’ yollu Firavun nutkuna aldırış etmez, bir Musa olup çıkarlardı karşısına.

 

“Renklerinizin ve dillerinizin farklı olması O’nun varlığının delillerindendir” Yüce Buyruğu’na diklenip, Nemrut’u bile kıskandıracak inkar ve asimilasyona kalkışanlara, “Anaların hür doğurduğunu kim tutsak edebilir?” özgür iradesiyle haddini bildirirlerdi.

 

Her şeyde bir hayır yoktu, ‘olanda’ hayır aranmazdı. “Hayır ve şer Allah’tan”dı. Tembellikte, uyuşuklukta, gaflette, dalalette, ihanette nasıl hayır beklenirdi? Haçlı’nın işgalinde hayır neredeydi? Günahın hangi kefesi hayırla tartılırdı?

 

Bir Mübarek Beden’in Rabbi’ne kavuşmasıyla öksüz/yetim kaldı, mü’minler. Çok geçmeden fitne yokladı, daldı Medine’ye. 3 İmam’ı şehit etti, Beni Kureyza artığı. Torun da can verince vefasız Kufe’de, bozuldu moraller.

 

Kitap insan gerçeğini sıralıyordu, bir bir. Vahye bağlı kalmak avantajdı. “Günahım ne büyük deme, ne büyük Rabbim var de!” Yas üç gündü ve sefer başlamıştı. 20 yıl geçmeden İber Yarımadası düşmüştü, zulüm karanlıktı, adı gibi. Işığı görünce kaçan yarasalar gibiydi Avrupalı.

 

Fars ülkesine sızan inkarcı Yahudi, haşhaşiler eliyle kan döktü, cana kıydı. ‘Hikmetinden sual olunmaz(!)’ Hasan Sabbah, Selçuklu komutanlarını şehid ediyordu, kiralık katillerle. “Vur de vuralım, öl de ölelim!” asırlar sonra, “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum!”a dönüşecekti.

 

Ara form yoktu. ‘Dua edin, duanıza icabet edeyim!’ protokolü reddediyordu. Hıdrellez dileği, samiri’nin öküzü, lat menat hubel uzza idi. Torpilli bir kul, imtiyazlı bir zaman/mekan yoktu. Cebrail bildirmese, Beni Nadir Yurdu’nda Rahmetellil Alemin şehid edilecekti. Uhud’da ağır yaralı, Hendek’te açlıktan karnında 2 taş vardı.

………………………….

 

Nice sonraları, çadırda kan akıtıp dervişin iradesini ölçen, bir erkekle bir kadının içeri girmeyip kellesini vermediğini görünce “1.5 müridim varmış!’ tesellisini övgü gibi anlatan düşünce bile çıktı, bu alemde. Asıl kurtulan o 1.5’tu. Eğer o buçuk kadın ise bu da çok ayıptı. Sözlü kaynaktı ne de olsa, uyduranın yanında kalırdı.

 

Ah özgür düşünce, hangi kovuğa girmiştin de bir daha çıkmıyordun? An geldi, oturup şiir yazan şuaranın kıymeti arttı. Atalar sözü, ayetle ve hadisle yarışır oldu. Aristo, Eflatun, Sokrates, Yunus, Mevlana, Pir Sultan diyor ki’den sonra yükselmeyen ‘ama’lar, Allah buyuruyor ki, ‘ama’, Rasulullah Efendimiz bir hadis-i şerifinde, ‘ama’ya bağlandı.

 

Kitap’a bakarak yanlıştan kurtulmak yerine, yanlışa Kitap’ta mazeret aramak aymazlığına garkoldu, insan.

 

“Bu Vahiy mi, yoksa senin görüşün mü?” diye Peygamber’e fikir söyleyen sahabenin yerini, “Çarpılırsın, sakın konuşma, kuş kadar aklınla büyüğümüze karşı mı geleceksin?” totemi aldı.

 

Mantık basitti. Kalabalığa karşı, “Birazdan yeryüzünün en iyi insanıyla karşılaşacaksınız. Sizin adınıza o düşünür, o karar verir, dinleyin yeter! Kişiliğiniz ezilmeden Hakk’ı bulamazsınız! İradenizi onun iradesine teslim etmeden derviş olamazsınız!” demeciyle fanus içinde biri getirilir, sineğin lambaya üşüşmesi gibi dalgalanır, her biri.

 

Oysa “İlim öğrenmek kadın/erkek bütün mü’minlere farz”dı. Ashab-ı Suffa bilgi dağıtırdı, Hicaz’a. Selman, İran’dan kalkıp Hendek zaferinin mimarı olmuştu. Selman’a kimse, “Burası Arabistan, Arapça konuşulur, hem senin aklına ihtiyacımız yok!” dememişti.

 

Bilal, Kabe’ye çıkıp Özgürlük ve Yaradan’a İtaat Metni’ni okuyunca bir müşrik, “İyi ki de babam sağ değil, kölesinin oraya çıktığını görseydi kalpten giderdi!” demişti.

 

Arapça, Rahmetellil Alemin ile Ebu Cehil’i aynı kavimden yapmıştı, aynı milletten asla! Fark, cennet ve cehennem kadardı.

 

1000’li yıllarda Ebu Hanife ile bir ateist camide tartışıyorlardı. Ateist minberde idi. “Söyle bakalım imam, senin Allah’ın şimdi ne yapıyor?” dediğinde, “İn oradan!” İndi. İmam çıktı, minbere. “Benim Allah’ım şu anda senin gibi bir kafiri indirdi, benim gibi bir müslümanı çıkardı.” Yer, cami idi.

 

‘Onların işleri aralarında şura ile’ Şaşmaz Kaide idi. ‘Öyle hissettim, sabah kalktım, bastım tuşlara.’ yoktu. Hani senin şura heyetin? Nerde kaynakların? Kaç ayet taradın? Kaç hadis buldun, konuyla ilgili? Tek başına aldığın bu karar fitneye yol açar mı? Birliği güçlendirir mi, yoksa son vuruş mu vahdete? Asırlardır çektiği yetmedi mi izmlerden, mü’minlerin?

 

Destanlar dönemine mi döneceğiz, 15 asır sonra? Dişi kurt Asena yine hangi beyle….(?) Başkaları, her tepeye diktikleri bina yok olmasın, diye yarım asırdır nice zalimlere destek çıktı. Sonunda o da gönderdi kızları Arabistan’a: “Okumak isteyen…“ Kibrit çöplerini kurtaralım! derken orman yandı cayır cayır.

 

Hem müslümanın görevi midir, kimin sokağa çıkacağı, kimin eve gireceği? ‘Fitne yeryüzünden kalkıncaya ve din de Allah’ın oluncaya kadar onlarca savaşın!’ ne zaman unutuldu?

 

Bir ülkenin bölünmesine engel olacak tek güç müslümanın özgür iradesidir. Onu hesaba katmadan yangın yerine döner coğrafya. Necis yaşayıp yara çıkaran, sonra kaşıyan, “En iyi Kürt, ölü Kürt!” salvosuyla partnerini koruyup kollayan, biri diğerinin panzehiri olan zavallıya yüz verme!

 

Sevdiğine zarar vermek isteyen her dediğini alkışlasın!

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 5535 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.