Hava Alanı'nın Yerini Vanda Hanım bağışlamış

Hava Alanı'nın Yerini Vanda Hanım bağışlamış

Esenboğa Havaalanı'nın yerini Tapu Çetesinin katlettiği hayırsever Vanda Ayaşlı bağışlamış.


Ayaş Belediyesi'ne ihtiyaç sahiplerine yardım için sayısız gayrimekul bağışlayan Vanda Hanım, Esenboğa'nında arazisini bağışlamış


Sadullah Paşa'nın gelini olan Vanda Ayaşlı, ailenin İstanbul ve Ankara'daki iş merkezi, apartman ve arsalarının gelirini yoksullara bağışlamak üzere Ayaş Belediyesi'ne tahsis etmiş.

Esenboğa Hava Alanı arazisinide bağışlayan Vanda Ayaşlı'nın ölümü Ankara'nın Ayaş ilçesini de yasa boğdu.Ayaş Belediyesi'ne İstanbul'da bir okul, bir han, bir işyeri ve çok sayıda gayrimenkul bağışlayan Emşne Tevfika Ayaşlı'nın ağabeyinin eşi olan Vanda Ayaşlı Esen için Ayaşlılar 'Tam bir İstanbul hanımefendisiydi' yorumunu yaptılar.

Tapu Çetesinin katlettiği Vanda Ayaşlı Esen'in oğlu, çeteden kurtulan tek sanık sıfatı ile konuştu;

İstanbul'da, ''yaşlı ve kimsesiz kişilerin mülklerini tehdit yoluyla ele geçirdiği'' belirtilen ''çete'' tarafından Beykoz'daki yalısı elde edildikten sonra öldürüldüğü öne sürülen Fransız asıllı Vanda Ayaşlı Esen'in manevi oğlu İbrahim Ayaşlı Esen, bu kişilerce 8 ay alıkonulduğunu iddia etti.

Gayrettepe'deki Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp Büro Amirliğine gelerek operasyonu gerçekleştiren emniyet personeline teşekkür eden İbrahim Ayaşlı Esen daha sonra şubeden ayrıldı.

Çıkışta gazetecilere yaşadıklarını anlatan İbrahim Ayaşlı Esen, çökertilen çetenin insanları katledip mallarını gasp ettiğini iddia ederek, ''Bu insanlıktan nasibini almamış katil ve de cani insan sürülerinin yakalanmasında emeği geçen bütün emniyet personeline teşekkür ediyorum'' dedi.

Fransız asıllı olan ve Türkiye'ye dünyaya gelen manevi annesi Vanda Ayaşlı Esen'in, Osmanlı dönemindeki Berlin Anlaşması'nı imzalayan kişilerden Sadullah Paşa'nın oğlu olan Halim Sadullah'ın eşi olduğunu bildiren Esen, üvey annesinin olay öncesi Beykoz'daki yalısını satılığa çıkardığını belirterek, bu sırada Çetin Acar'ın, 'Figen'' isimli bir kadın ile yalıya gelip kendisini ''iş adamı'' olarak tanıtıp yalıyı satın almak istediğini belirttiğini anlattı.

Görüşmede Acar'dan herhangi bir kaparo almadıklarını ifade eden İbrahim Ayaşlı Esen, ''Bizimle sıcak ilişkiler kurdular. Karısı diye tanıştırdığı Figen ile yalıya gelerek güvenimizi kazandı. Daha sonradan da yanındaki kadının kız arkadaşı olduğunu öğrendim. Katillerden birini mimar diye tanıttı bize. Bunlar vasıtasıyla sıcak ilişki kurdular bizimle. Annemin Hristiyan olmasından dolayı bizlere 'ben de Hristiyanım' dedi. Daha sonra beni Şişli'deki yazıhanesine davet etti'' diye konuştu.

Esen, daha sonra görüşme için Çetin Acar'ın Şişli'deki yazıhanesine gittiğini ve burada ikram edilen çayı içtikten sonra yalıya el koymak isteyen çete üyelerince kaçırıldığını söyledi.

''Çete'' üyelerince Adana'ya götürülüp dövüldüğünü ve kendisine aynı kişilerce ilaçlı su verilmesinin ardından bayıldığını anlatan İbrahim Ayaşlı Esen, ''Suç örgütü tarafından kaçırılarak 8 ay alıkonuldum. Beni sürekli gezdirdikleri için anlayamadım. Meğerse hep Adana'da imişiz. 8 ay boyunca bir iki kez dayak yedim. Beni öldürmeyeceklerini söylediler'' dedi.

TUVALET CAMINDAN ATILAN NOT

Esen, alıkonulduğu yerden dışarıya attığı yazılı not sayesinde kurtulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kurtulduğum yerde bir kağıda beni rehin olarak tuttuklarını, adresimizi ve Allah rızası için beni kurtarmalarını isteyen bir yazı yazdım. Tuvalet penceresinin oradan geçen birinin önüne attım. O kişi jandarmaya, jandarma da polise haber vermiş. 24 Aralık 2007'de bir operasyonla kurtardılar beni. O gün adeta tekrar doğdum. Kurtulduğum gün benim doğum günüm oldu.''

Kendisinin alıkonulduğu süreçte üvey annesinin de çete üyelerince alıkonulup aç bırakıldığını ve yalının satışının gerçekleştirildiğini öne süren İbrahim Ayaşlı Esen, üvey annesinin ölümünü, kendisini kurtaran emniyet görevlilerinden öğrendiğini bildirdi.

Yalının satışı yapılırken annesinin imzasının taklit edildiğini savunan İbrahim Ayaşlı Esen, bir bankada özel kasalarının bulunduğunu kaydederek, ''Bir bankada bulunan özel kasamızda 10 milyon dolar tutarında pırlanta, elmas, altın gibi ziynet eşyamız ile tarihi değeri çok yüksek olan belgelerimiz vardı. Kasayı bankada bir memurun yardımıyla örgütün lideri Çetin Acar açıp içini boşaltmış'' iddiasında bulundu.

ZANLILAR İDDİALARI KABUL ETMEDİ

Öte yandan, olayla ilgili olarak ifadeleri alınan ''çete'' mensuplarının emniyette haklarındaki suçlamaları kabul etmedikleri öğrenildi.

Soruşturmayı sürdüren polisler, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bir yazı yazarak, ''suç örgütü'' ile bağlantı içinde oldukları öne sürülen ve çeşitli yerlerde görev yapan tapu müdiresinin görevleri süresince imza attıkları tüp belgelerin tespit edilmesini istediler.

Olayla ilgili olarak Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne sevk edilen ve aralarında ''suç örgütünün elebaşı'' olduğu iddia edilen Çetin A. ile Beykoz Tapu Müdürü Gülten D.T'nin de bulunduğu 6'sı kadın toplam 14 kişi tutuklanmıştı.
Kaynak:Ankarahaber

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum