‘Öleceksek adam gibi ölelim. Bunu da bilin’

Kim söylemiş?  ‘Adam gibi adam’

Niye söylemiş? 20.Yüzyılda olmayan İslam Âlemini 21.Yüzyılda var etmek sevdası olsa gerek.

Ama her asır adam gibi güneşlerimiz şehit olmuş, hilal uğruna…

***

‘Sanat ve Felsefe, Mimari ve Felsefe, Sinema ve Felsefe’

Bunlar nedir? Tarihimizde var diyebileceğimiz camilerimizin çakmalarını  yapabildiğimiz günümüzde, bizi sözden göze götüren kitaplar.

Ustası mı?  Bize büyük resmi göstermeye çalışan Dücane Cündioğlu. Dimağına sağlık…

***

‘Rahmetli Atatürk’

Kim demiş: Murat Menteş.

Gazi’nin de insan olduğunu bana hatırlattığın için teşekkürler.

***

YÖK’ün ismi değişiyor.

Ne oluyor? Önce internet adresinde ‘yok’ oldu. Şimdi ise TYK.

Bir araştırma görevlisine YÖK yasası değişiyor. Ne düşünüyorsun? Diye sordum. Cevabı ‘araştırma görevlilerine bin lira zam geliyormuş’ dedi. Maslow ‘büyüksün diyecektim ki, aklıma ‘aç ayı oynamaz’ sözümüz geldi. YÖK yasası mı? Kısaca ‘hayırlara gebedir’ diyelim…

***

Eğitimci olarak fena halde başım dönüyor. Niye mi? Dönüşüm hızına…

Hız mı? YÖK yasası değişiyor. Dershaneler kapatılıyor. SBS kalkıyor. Yükseköğretime giriş sistemi değişiyor. Teşkilat yapısı hızla değişiyor. Öğretmen yetiştirme sistemi değişiyor. Öğretmen alımı ve atama sistemi değişiyor. Değişiyor… Değişiyor… Galiba bir tek ben değişmiyorum. Yoksa iletkinin sabit ucu ben miyim?

***

‘Sayın’ (!) yapacağını yaptı. Yine Alacakaranlık filminin başrolüne geçti. Yoksa hep aynı roldeydi de biz mi uyutulduk? Uyu yavrum uyu. Nasıl olsa tek tek giden senden değil benden: Antalya, Osmaniye, Kırıkkale, Yozgat, Samsun, Erzurum ve diğerleri. İlaç mı? Sabır ve rahmet… Bekle ve bekle. Uyu yavrum uyu… Kurbağanın suyu iyice ısınana kadar uyu yavrum uyu… Diğerleri mi? Sihirbaz filmini dikkatli seyretmişler. Şov babam şov…

***

24 Kasım. Kenan Paşa’nın bize armağanı… Öğretmenin umut günü: Maaş, ikramiye vesaire… Sonuç mu? Teselli ve teselli. Bankalardan arka arkaya harika iletişim vasıtası: SMS. ‘Öğretmene uygun kredilerimiz vaaar. Geeel gel… Hadi öğretmenim: Koooş koş.

***

Üniversite hocaları İngilizce öğreniyor.

Arapça öğrenirken ‘benim oğlum bina okur, döner döner yine bina okur’ zihniyeti vardır. İngilizce öğrenirken de her yıl için ‘What is your name? Tekerlemesi vardır. Bu tekerleme yeni YÖK taslağında da var. Neredeyse her kademede yabancı dil şartı var. Yani hoca dönmeye devam edecek. Aynı nakaratı tekrarlayarak: Yine yeşillenmiş fındık dalları’. Çözüm mü? Hoca, dersini ilgili dilde verene kadar hocaya ders verme. Yeter ki üniversite olarak bunun altyapını hazırla. Yeter mi? Uygula ve gör.

***

Bu kadar ciddiyet yeter. Biraz da tatlı yiyelim diyorsanız. Buyurun size şekersiz sütlü tatlısı: Üniversite öğrencileri arasında söylentiler yaygındır. Geçenlerde bir öğrencim anlatmıştı: ‘Boğaziçi, İTÜ ve ODTÜ mezunu üç erkek, ihtiyaçlarını giderdikten sonra ellerini yıkarlar. Boğaziçi mezunu, ellerini iyice yıkar ve siler. Bunun nedenini de üniversitede her şeyin detaylı ve dikkatli bir şekilde verilmesine bağlar. İTÜ mezunu, ellerini yıkar ve ellerini pantolonuna siler. Bunun nedenini de üniversitede verilen pratik eğitime bağlar. ODTÜ mezunu ise ellerini yıkamadan çıkar. Bunun nedenini de üniversitede ele yapmadan ihtiyacın nasıl giderildiğinin öğretildiğine bağlar. Bunu anlatan öğrencime ‘sizin üniversitede nasıl bir eğitim veriliyor?’ diye bir soru yöneltmiştim. O da ‘bu üç örneği birden uygulamaya çalışıyoruz’ demişti. Ben de ‘nasıl yapıyorsunuz?’ dedim. Cevabı ‘işin sırrı burada, anlatamam’ demişti. Yani amaçsız bir eğitim. Üniversitelerimizin çoğunda olduğu gibi: Karanlıkta yürüyorum, aydınlığı bulmak umuduyla…

Yoksa Milli Eğitimdeki değişimlerin hedefi de mi bu acaba?

Bu yazının neticesi de mi bu acaba?

***

Galiba aşure niyetine…   24 Kasım ve Aşure günü.  Şifa niyetine…

www.mehmetgurol.com