Şuayip Yaman       Görünen Köy

Şuayip Yaman Görünen Köy

ÇUBUK NEREYE KOŞUYOR ?

GÖRÜNEN KÖY...                                                             

 

İlçemizde ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel değerler tahrip edilmekte ve hızla dejenere olmaktadır. Bunda mevcut eğitim politikalarının, televizyon dizilerinin ve özellikle de internet sitelerinin de büyük etkisi var. Bunlara paralel olarak aile bağları da zayıfladı.

 

Devletin en küçük nüvesi olan ailede genelde saygı-sevgi yok. Küçük-büyük belli değil. Çocuklar kimi zaman anneye “cadı”, babaya ise “moruk” diye hitap ediyor. Saygılı çocukları tenzih ederim. Kimse kimseye söz söyleyemiyor. Herkes kendini haklı görüyor. Bu bir eğitim ve kültür meselesidir. Eğitim ailede başlar, okulda gelişir, çevrede olgunlaşır. Bu nedenle bu üçgen çocukların hayatta iyi bir insan olması için çok önemlidir.

 

Toplum ise ahlaki değerlerin tahrip edilmesine seyirci kalmakta, “adam sendecilik” ve “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyeti en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İnternet, medya ve TV yoluyla ahlaki ve manevi değerler tahrip edilmeye devam etmektedir.

 

Bunların sonucu okul, aile ve çevre üçgeninde şiddet giderek tırmanmakta ve ülkemizde madde ve alkol bağımlılığı giderek artmaktadır. Şimdilerde madde kullanımı alkollü maddeleri maalesef geçmiştir.

 

Televizyonlarda oynayan diziler toplumumuzun ahlaki ve manevi değerlerini tahrip etmektedir. Gençlerimize kötü alışkanlıkları özendiren bu TV dizileri onlara tembelliği, miskinliği, üretmeden tüketmeyi ve zamanlarını boşa geçirme alışkanlıkları edindirmektedir. Özelliklede medyada, 10-13 ve hatta 3 yaşındaki kız çocuklarının tecavüze ve tacize uğradıklarını içeren haberlerin yer alması ahlaki tahribatın boyutlarını bütün çıplaklığı ile ortaya sermektedir.

 

Ülkede aileler dağılıyor. Çocuklar suç makinesi haline geliyor. Esrar ve eroin gibi maddeler peynir-ekmek gibi sokaklarda satılıyor. Uyuşturucu, ilköğretim okullarına kadar inmiş durumda. Dolandırıcı, hırsız şebekeleri ve tefeciler cirit atıyor. İcra ve iflaslar intihara sürüklüyor. Hunharca cinayetler ve tecavüzler tüyler ürpertiyor. Toplumda büyüklere saygı, küçüklere sevgi yok. Çocuklar evde aile büyüklerinden, okulda öğretmenlerden, çevrede akrabalardan, büyüklerden, polisten korkmuyorlar.

 

Yüzde 99’u Müslüman olan bu ülkede böyle olaylar neden olur? Bizi yönetenlerin şapkalarını önüne koyup düşünmeleri gerekmez mi?

 

Ülkemizde olduğu gibi ilçemizde de hemen hemen aynı sorunları yaşıyoruz. Etkililer ve yetkililer genel olarak seyrediyorlar. Herhalde kendi çocuklarına sıra gelinceye kadar bekleyecekler. O zaman da “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur.”

 

Zamanla bu sorunlar önlem alınmadığı için üst üste katlanıyor çığ gibi büyümeye devam ediyor.

 

Madde Bağımlıları Hızla Artıyor

 

İlçemizde 1999 yılında madde bağımlılarının sayısı sadece 4 idi. Üstelik bunlar tiner-bally kullanıcıları idi. Etkili ve yetkililerin olayı küçümsemeleri ve vurdumduymazlıkları bugün nereye geldiğimizi çarpıcı bir şekilde göstermektedir.

 

İlçemizdeki madde bağımlısı çocukların yaş ortalaması maalesef şimdilerde 10-13’lere düştü. Bu ise çok tehlikeli, bir o kadar da düşündürücü bir durumdur. Önlem alınmazsa geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi kaybederiz. Bunun da vebalinden kurtulamayız.

 

Sorunlu çocukların topluma kazandırılması amacıyla 2008’in Haziran’ında ÇUDEF’in (Çubuk Dernekler Federasyonu) önderliğinde Taş Bina’da (şimdiki Belediye Binası) düzenlenen toplantıya ilçede faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve meslek kuruluşlarının temsilcileri katılmış, hararetli konuşma ve tartışmaların sonunda birtakım ilke kararları alınmış, bir de komisyon kurulmuştu. Sonuçta ‘sorunlu çocuklara’ sahip çıkılacaktı.

 

O günden bugüne yaklaşık altı yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen alınan kararlar sözde kalmış, sorunlu çocuklara yenileri daha yenileri eklenmiştir. Hem de fazlasıyla.. O dönemlerde tiner - bally çekenler, esrar ve  ekstacy içenler şimdiler de iddialara göre eroin ve kokain kullanmaya başlamışlar, yazık çok yazık oluyor bu gençlere..

 

İlçedeki ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel yapı son yıllarda hızla değişmeye başladı. Bunun en önemli nedeni de ‘Metropol İlçe’ olmamızdan kaynaklanan ve hızla artan dengesiz göçtür. Metropol İlçe olduğumuz 23 Temmuz 2004 tarihinden bugüne 27 vilayetten 30 bin göç aldık. Bu rakam ilçemize ülke çapında en fazla göç alan ilçe unvanını da beraberinde getirmiştir. Metropol öncesi ilçede varoşlar yokken, maalesef şimdilerde varoşlar var.

 

İşsizlik, başıboşluk ve sahipsizlik çocukları kötü yola düşürüyor. Televizyonlar çocukları kötü etkiliyor. Çocuklar TV dizilerindeki mafya rolündeki şahsiyetleri kendilerine örnek olarak gösteriyor. Bu da mafya babası olma hayalini ortaya çıkarıyor. İlçemizde bu tür arkadaş grupları var. Şimdiden ufak tefek sürtüşmeler de başladı. Gençler kendilerini bu şekilde ispat etmeye çalışıyorlar. Kısacası şiddeti özendiren bir kültüre sahibiz.

 

Alkol ve madde bağımlılığı iç içe geçmiş durumda.. Okullardaki sorunlu çocukların ailelerinde de bir sorun var. Bu ailelerle birebir görüşmek ve sorunları birlikte çözmek gerekir.

 

İlçede ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ zihniyeti hâkim. Hiçbir kimse sorumluluk almak istemiyor. Neme lazımcılık almış yürümüş..   Oysa ilçede yaşayan herkes kendinde bir sorumluluk aramalı..

 

Madde bağımlısı gençler bir takım maddeleri kullanarak kendilerini kanıtlamak istemekte, bunun içinde tiner, bally, esrar, hap (extacy), eroin, kokain kullanmakta bunları da çeşitli yollarla elde etmektedirler. İşsizlik, yoksulluk, ailenin kopukluğu, ilgisizlik, başıboşluk, eğitim ve ekonomik sorunlar bu çocukların önündeki en büyük tehlikedir.

 

Gelecek, çocuklarımız için çok zor. Ailelerin çocuklarına gücü yetmiyor. Parayı bulamayan çocuk dilencilik, hırsızlık, gasp ve darp yapacak hatta fuhuş batağına saplanacaktır... Ve hatta ebeveynini dövecektir. Bu tür olaylara ilçemizde de rastlamak mümkündür. Bunlar maalesef kaçınılmaz gerçeklerdir.

  

                                   Denize Düşen Yılana Sarılır”

 

Eski kaymakamlarımızdan Mustafa Güler döneminde ilçede yaklaşık 30 madde bağımlısını tespit ettik ve bunlar tedaviye gönderildi. Bunlardan 28 ‘i tedaviye cevap verdi, iş sahibi, ev sahibi, çoluk-çocuk sahibi oldular. Sadece ikisi tedaviye cevap vermedi. Bunlardan birisi geçtiğimiz yıl vefat etti (Allah rahmet eylesin), diğeri de şimdilerde yaşıyor. Ama ona yaşamak denirse...

 

Geçtiğimiz aylarda madde bağımlısı (eroin bağımlısı) bir gencimizin annesi ile karşılaştım. Kadıncağız yorgun, bitkin ve hayata küsmüş bir durumda idi.

 

Kadına oğlunun durumunu sordum.

 

Kadın, “Ne olacak ağabey aynen, hatta daha da artarak devam ediyor. Keşke benim oğlum da rakı, bira içseydi” dedi.

 

Ben de, “onlar da zararlı maddeler değil mi?”

 

Kadın, “Olur mu ağabey oğlum rakı veya bira içseydi. Akşam sızardı, sabah ayık bir şekilde karşımda görürdüm. Şimdilerde eve nasıl gelecek, eve gelince bana mı, babasına mı, kardeşine mi zarar verecek, eve mi zarar verecek, ya da dışarı çıkıp insanlara mı, yoksa çevreye mi zarar verecek? her gün diken üzerinde oturuyoruz” demişti.

 

Ülkede tekel ürünleri kayıt altında.. İktidar tekel ürünlerine zam üstüne zam yapıyor. Çünkü işçisine ve memuruna bunlardan aldığı ‘dolaylı vergilerle’ maaş veriyor.

 

Diğer maddeler uyuşturucu hap, esrar, eroin ve kokain ise kayıt dışı.. Bunların ne algısı var ve ne de vergisi. Yani serbestçe satılıyorlar.

 

Üstelik bunları elde etmek de çok kolaymış.. Örneğin 4 genç bir araya gelip rakı, cin, votka, bira vs. içemezler. Çünkü bir bira 5 lira, bir 35’lik içki ise 25-30 lira.. Gençler 5’er lira verseler alacakları içki argo tabiri ile dördünü birden kesmez. Ama 5’er lira verip bir plastik bardak dolusu toz esrarı alıp bir hafta kafa buluyorlarmış..

 

İddialara göre bunları bilen uyuşturucu satıcıları da onları sahiplenip, hem mal veriyorlarmış, hem de onlara ‘torbacılık’ yaptırıyorlar, birkaç lira da harçlık veriyorlarmış.. Sonra da bunlara başka şeyler yaptırıyorlarmış..Doğruysa çok yazık...İlçe gençliği bunları hak etmiyor...

 

Şimdiye kadar gelen iktidarlar, hem uyuşturucu ve hem de tekel maddelerini ortadan kaldırma ile ilgili tüm yetkilere sahip iken neden tümden kaldırmamış veya kaldıramıyorlar? Kaldırıldığı an ülkenin gençliği en büyük bir bela ve illetten kurtulmuş olur. Yoksa gençliğin bu kötülüklerden kurtulması istemiyor mu? Şimdiki iktidar bile bu maddelere karşı olduğu halde neden kaldıramıyor? On iki yıldır iktidarda oldukları halde bu madde eve uyuşturucu maddelerin kullanımının önlenmesi için herhangi bir çaba gösterdiklerini veya önlem aldıklarını gören, duyan, bilen var mı?

 

Yine iddialara göre uyuşturucu maddeler ve kaçak sigaralar ilçede peynir-ekmek gibi satılıyormuş...

 

Yetkililer, etkililer, aileler ve ilçenin akil adamları sorumsuz ve vurdumduymaz. Ne zaman gençliğe sahip çıkacaklar?

 

Sigara içmek, ilkokullarda bile hızla yaygınlaşmaya başladı. Unutulmamalıdır ki, her sigara içen çocuk kontrol edilmezse yarın bir uyuşturucu madde bağımlısı adayıdır.

 

Madde bağımlısı gençlere aileler, okul yöneticileri, okul aile birlikleri ve hatta emniyet güçleri bile müdahale edemiyor.

 

Ne hale geldik? İlçe gençliği nereye koşuyor?  Bu kötü gidişe kim ve nasıl dur diyecek? 

 

 

                      İnternet Siteleri Zarar Veriyor

 

İnternet siteleri amacına uygun olarak kullanıldığında tam bir bilgi hazinesidir. Bu suretle hem bilgi dağarcığımızı genişletiriz. Hem dünyada ve hem de ülkemizde olup bitenlerden haberdar oluruz..Fakat internet sitelerini başka amaçlar için kullanırsak ya da yasaklı sitelere girersek hem kendimize, hem ailemize ve hem de topluma zarar veririz. Bunun sonucunda da maalesef aile, toplum ve ülke faciaları yaşarız. Bu facialar da uzak değildir...

 

Bu nedenle internet sitelerinin ve kullanıcılarının sürekli kontrol edilmesi gerekir. Çevremizde kötü örneklerini görmek mümkün.. Özellikle de son 16 yıldır...

 

 

                       Suçlular Ayağa Kalksın!..

 

Çocuklarınızın gözlerine bakın. Huzur, mutluluk, heyecan, umut, güven, sevgi ve saygı görebiliyor musunuz? Çocuğunuzun eline para vermekle, altına bisiklet ve araba çekmekle olmuyor? Onunla bir arkadaş olmak ve sorunlarını konuşmak, tartışmak, onu takip etmek lazım.

 

Sorunlu çocuklar bizim çocuklarımız, bunlara sahip çıkmalıyız. Bunları dövmekle, sövmekle, cezalandırmakla kazanamayız. Bilakis kaybederiz.

 

Hani bir atasözü vardır; “Bülbül güle götürür, karga pisliğe götürür.” Benim çocuğum asla yapmaz demeyin! Çocuklarınızı takip edin, arkadaşlarını tanıyın. Gerekirse arkadaşlarını kendiniz seçin.

 

10-13 yaşlarındaki çocukların sokaklarda veya yıkık-dökük ve sahipsiz harabeye dönüşmüş evlere girerek yoğun bir şekilde sigara içtiklerine şahit oluyorum. Aileleri bu çocukların sigara içmelerine izin mi veriyorlar, yoksa haberleri yok mu? Haberlerinin olmaması imkânsız. Bu çocuklar bu sigaraları kimden veya kimlerden alıyorlar? Sigara paralarını nereden ve nasıl buluyorlar? Zaman zaman büyüklerden sigara isteyen, ellerindeki sigaraları büyüklere yaktıran çocuklara rastlıyorum.

 

Birkaç yıl önce sağduyulu bir vatandaş, sigara içen 8-10 yaşındaki bir çocuğa, “Niye sigara içiyorsun” demiş.

 

Çocukta peşin cevap, “sana ne demiş”. Arkadaş da çocuğa bir tokat atmış. Sen misin çocuğa tokat atan..

 

Çocuk, babasını alıp gelmiş, adam arkadaşa dikilmiş ve “Benim çocuğuma nasıl tokat atarsın, çocuğumun sigara içmesinden sana ne? Sigaranın parasını zaten ben veriyorum. Çocuğuma nasıl vurursun? Seni mahkemeye vereceğim ve süründüreceğim” demiş. Araya birileri girmiş mahkemeye vermemiş. Arkadaş da bir daha hiçbir çocuğa terbiye vermeye kalkmamış. Bu ona iyi bir ders olmuş.

 

Oysa bizim gençlik dönemlerimizde bir genç reşit çağda bile olsa sigara içerken yakalandı ve bu nedenle de mahalle bekçisinden veya kendisini tanısın, tanımasın bir büyükten bir tokat mı yedi. Bu tokadın sayısı evde 2,3 katı olurdu. İşte biz böyle bir dönemde büyüdük. Şimdilerde ise kendi çocuğunuza bile bırakın bir tokat vurmayı, bir fiske bile vuramazsınız.  Çocuğunuzun sizi şikâyet etme hakkı bile var. CMUK ve AB’ye uyum yasaları bizi bu hale getirdi. Allah’ım ne günlere kaldık.

 

Aile ile çocukları arasında kuşak çatışması var. AB Uyum Yasaları var. En önemlisi de CMUK yasaları var. İşte bu yasalar; Önce ahlaki, manevi, kültürel ve sosyal değerlerimizi sonrada, örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi yozlaştırdı ve bitirdi, sonuçta bu hale geldik. Şimdi ise buyurun Cenaze Namazı’na ... Bunun sorumlusu veya sorumluları kimler?

 

Yine gençlik dönemlerimden; Sigara içen arkadaşlarımın, bırakın en yakın akrabasının görmesini, bir büyüğü görecek diye, sigaraları avuçlarında söndürerek parmaklarını yaktıklarını, hatta sigarayı saklayacağım diye ceket ve pantolonlarının ceplerini yaktıklarını hatırlarım. Çünkü o zamanlar saygıya dayalı korku vardı. Şimdilerde bu çocuklar ebeveynlerine, büyüklere dikilenler ve onları dövenler bile var.

 

Yine üniversite yıllarımızda bile akşam ezanı okunmadan evimize girerdik. Şimdilerde gece geç saatlerde sokaklarda dolaşan 10-13 yaşında başıboş çocuklar görüyorum. Bunların anası babası yok mu? Polis ve zabıta bu çocuklara neden müdahale edemez? Nasıl bir ilçe, nasıl bir ülke olduk?

 

Aldığım duyumlara göre bu çocukların bazıları 4-5 kişi bir arada geziyorlarmış. Çoğunun kafası iyiymiş. Belirli mekânlarda ve noktalarda bally-tiner çekiyorlarmış, esrar içiyorlarmış. Zaman zaman da çevreden geçenlere sataşıyorlarmış. Kızlara laf atıyorlarmış. Onları taciz ediyorlarmış.. Bu tür olaylara birkaç defa bende şahit oldum.

 

Bunların anne-babası yok mu? Eskiden öğretmenler ve polisler öğrencilerin gidebileceği zararlı mekânları kontrol eder onları evlerine gönderirlerdi. Ve bu öğrencilerin haklarında disiplin cezaları verilirdi.

 

Şimdilerde okullarda disiplinin sadece adı var. İlçemizdeki büyük okullarda otorite ve disiplini sağlayan, veliler tarafından bile çok beğenilen öğretmen ve özellikle müdürler ‘rotasyon’ adı altında başka okullara tabiri caizse sürgün edildiler. Böyle olunca da okullar bazıları laçkalaştı. İlçenin ve gençliğin selameti açısından bu öğretmen ve müdürlerin tekrar eski görevlerine iadesi gerekir.  

 

Şimdilerde öğretmenler de kendi çocuklarına bile söz geçiremiyorlar ki, başkalarının çocuklarına nasıl söz geçirsinler.

 

Oysa bizim kültürümüzde de vardır. “Çocuğunu dövmeyen, dizini döver” ünlü bir atasözüdür. Çocuğun her dediği yapılmaz. Çocuğun birilerinden korkması gerekir. Evde anne-babadan, okulda öğretmenden, çevrede ise büyüklerden veya polisten… Bu saygıya dayalı bir korku olmalıdır.

Bu çocuklar önlem alınmaz ise bir gün esrar da içer, eroin ve kokain de kullanır. Bunları bulamayınca da hırsızlık yapar, gasp ve darp yapar. Daha da ileri giderek fuhuş yapar. Bunlar kaçınılmaz sonuçlar olur. Bu çocukların vebali kimlerin üzerindedir?

 

     Parklarda Güvenlik Yok

 

1970’li yıllarda aileler gece geç saatlere kadar saat 2 ve hatta 3’e kadar aile çay bahçesinde otururlardı. İnsanlar bu saatlerde cadde ve sokaklarda gezerlerdi. Kimse kimseye art niyetle dönüp bakmaz, hiçbir birey ve aile rahatsız edilmezdi. Şimdilerde ise ailenizle bile yolda yürüyemiyorsunuz. Özellikle de Atatürk Parkı ve Millet Parkı’ndan geçen kadınlar etraftaki bakışlardan çok rahatsız oluyorlar.

 

Buradan, Atatürk Parkı’nın isminin ‘Miskinler Parkı’ olarak değiştirilmesini talep ediyorum. Çünkü bu Park’ta yaşananlarla Park’ın ismi arasında uzaktan yakından bir bağlantı yok. Burada oturanlar (birkaçı hariç) sabahtan akşama kadar fitne, gıybet ve dedikodu yaparak miskin miskin oturuyorlar.. Üstelikte yerlere tükürerek, yedikleri şeylerin kabuklarını ve çöplerini de (yanlarında çöp bidonları olduğu halde) yerlere atıyor ve çevreyi kirletiyorlar.

 

İnsanlar hava karardığı zaman sadece çarşı içinde dolaşabiliyorlar. İlçedeki parklarda gezemiyorlar, gezenler ve oturanlar ise tedirgin oluyorlar. Çünkü parlarda güvenlik yok.

 

Anne ve babasının sahip çıkamadığı çocuğa, öğretmen ve polis ne yapsın? Öğretmenin bırakın bir öğrenciyi dövmeyi, azarlaması bile mümkün değil.. O zaman veli, “benim çocuğumu dövemezsin, azarlayamazsın” derse, polisin azarladığı gencin babası, “benim çocuğumu laf söyleyemezsin” derse, o toplumda saygı ve sevgi, asayiş ve güvenlik nasıl sağlanır?

 

İlçemiz bir zamanlar turistik bir ilçe idi. Ama şimdi değil.. Bunlar mazide kaldı. Çiçeği burnunda Belediye Başkanı bile yaptığı açıklamalarda, “İlçenin turistik vasıflarını ön plana çıkartacağız” diyor. Peki, bunu yasaklarla mı yapacaksınız?

 

İddialara göre turistik yerlerimizden Karagöl ve Çubuk 2 Barajı’nda içki içmek yasak olduğu için müdahale ediliyormuş.. Ama madde içenlere ve ahlaksız birtakım davranışlarda bulunanlara kimse müdahale edemiyormuş.. Güvenlikçilerin içki içenlere müdahaleleri doğru bir karar olabilir. Çünkü yöneticileri ne derse onu yapacaklar. Peki diğer olaylara neden müdahale edemiyorlar?

 

Yine iddialara göre barajdaki bazı güvenlikçilerin, ailelerin oturduğu masaların ve bankların altına eğilip içki şişesi aramaları aileleri tedirgin ediyormuş, nasıl turistik bir ilçeyiz. Üstelik her yıl birde ‘Uluslar arası bir Festival’ düzenliyoruz. Bu nasıl oluyorsa, aslında bir çeşit panayır desek daha doğru olur. Çünkü gerçekten Festival yapanlara ayıp etmiş oluruz...

 

Oysa buralarda piknik yapan insanlar en çok madde bağımlılarından ve ahlaksız davranışlardan şikâyetçiler. Karagöl ve Çubuk 2 Barajı’nda şimdiye kadar içki içip de olay çıkartan bir vatandaş gördünüz veya duydunuz mu?  Çünkü oralara herkes ailesiyle gidiyor.  

 

Yine Karagöl’den araçları ile gelenleri yolda Jandarma, Çubuk 2 Barajı’ndan gelenleri ise İlçe Trafik ekibi çeviriyor ve cezai muamele uyguluyorlarmış.., Netice de bir gelen bir daha gelmek istemiyormuş, bu konuda şikayetler çok..

 

 

Yaz Okulları Tekrar Başlamalı...

 

Faaliyetlerine ara verilen Kaymakamlık ve Belediye Yaz Kursları tekrar başlamalı...

 

Gençleri, zararlı mekânlardan faydalı ve zararsız mekânlara yönlendirecek faaliyetlerin iyi seçilmesi gerekmektedir. Bu nedenle de yöneticilerin bir araya gelerek, gençlere fayda getirecek aktiviteler üzerinde odaklaşması ve buna göre çalışmalar yapması elzemdir.

 

İlk ve orta öğretim kurumları 1,5 ay sonra tatile girecekler. Üç aylık uzun tatil maratonunda öğrencilerin çok az bir kısmı tatile gidecek. Bir kısmı şayet iş bulabilirse, evinin ihtiyaçlarına ve önümüzdeki eğitim ve öğretim yılı masraflarına ve ailesine katkı için çalışıp para kazanacak, Çoğunluğu da günlerini bilardo salonlarında, kahvelerde, cafeler de ve internet salonlarında geçirecek veya sokaklarda, parklarda aylak aylak dolaşacaklar...

 

Büyükşehir Belediyesi her yıl düzenli olarak, gençlerin vakitlerini iyi ve düzenli bir şekilde geçirmesi için; Sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek, onların hem ailelerine, hem topluma ve hem de devlete faydalı birer insan olmaları için katkı sağlamaktadır. Bu faaliyetler ise her yıl düzenli ve mükemmel olarak yapılmaktadır.

 

İlçe Kaymakamlığı geçtiğimiz yıllarda (özellikle 1999 yılından başlayarak 2009 yılına kadar)  “Yaz Okulları”na önem vermiş, bu amaçla çeşitli branşlar da faaliyetler yapmıştır. Yaz Okulları’nın açılması fikri o yıllarda ilk kez benden çıkmıştı. Ama 2009 yılından sonra bu faaliyetlere ara vermiştir.

 

Eski belediye başkanlarından Adem Tuğluca döneminde Çubuk Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü çeşitli spor dallarında: Voleybol, Basketbol, Tenis, Hentbol, Jimnastik, Güreş, Dart ve Halk Oyunları dallarında çalışmalar yapmıştı. Ve hatta eğitim dallarında da kurslar açmıştı. Bu faaliyetlerde 2009 yılında bıçak sırtı gibi kesildi.

   

2009 yılı itibariyle Yaz okullarının ve kurslarının sona ermesi üzerine gençlik başıboş kaldı, adeta sokağa atıldı. Sonuç malum...

 

İlçemizde, sahipsizlik, ilgisizlik ve işsizlik sonucu; madde bağımlıları artmakta, gençler zararlı mekânlara gitmekte veya itilmekte, buna paralel olarak da ilçenin asayiş ve güvenliği hala sorun olmaya devam etmektedir. Bunun sonucu da sıcak Yaz günlerinin başlamasına rağmen insanlar akşamları dışarı çıkıp gezememektedirler.

 

İlçe sathında 57 park, 10 adet halı saha, 2 adet de basketbol sahası var.

 

Fakat parklar da güvenlik sorunu var. Özellikle Yeşil Çubuk Parkı’nda güvenlik yok. Böyle olunca da halktan buraya rağbet yok. Önceleri buranın emniyet ve güvenliğini Çubuk Belediyesi sağlıyordu. Şimdilerde buranın emniyetini, İlçe Emniyet Müdürlüğü sivil ekiplerle sağlamaya çalışıyor.

 

İlçe Emniyet Müdürlüğü kısıtlı olan personel, araç ve gerece rağmen asayiş ve güvenlik konusunda elinden geleni yapmaya çalışıyor. Hızla göç alan ve nüfusu 100 bine yaklaşan ilçemizde İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı en az 202 polisin görev yapacağı 5 karakolun kurulması gerekir.

 

Unutmayınız ki, Sizin Çocuğunuz da Madde Bağımlısı Olabilir

 

Sizin çocuğunuz da, madde bağımlısı olmayacak diye kural, bir ayet yok. Şayet çocuğunuz sigara içiyorsa çevre ve arkadaş etkisi ile esrar, eroin veya kokain gibi maddeleri de zamanla kullanacaktır. Önlem alınmazsa bu kaçınılmazdır. Bu konuda dikkatli olmalısınız.

 

Unutmayınız ki bir gün sizin çocuğunuz da sorunlu çocuk (madde bağımlısı) olabilir. Olmaz olmaz demeyin.. O zamanda iş işten geçmiş olur.

 

İlçede önlem alınması için ille de bir bürokrat çocuğunun madde bağımlısı olması mı gerekir?

 

Bu konuda olayı küçümseyip önlem almayan yetkilileri tekrar uyarıyorum. Ne olur bu çocuklara sahip çıkın..

 

Yetkilileri ve duyarlı vatandaşları göreve davet ediyorum. Yoksa yarın çok geç olabilir.

 

Gençlerine sahip çıkmayan yöneticiler unutulmaya, bir müddet sonra da silinmeye mahkûmdurlar. Hemen her branşta açılacak olan Yaz Spor Okullarının, spor tesis ve komplekslerinin yapımına ciddiyet içinde bir an önce başlanması; Gençlerin kötü alışkanlıklardan kurtulması için bir amaç ve araç olacaktır. Bu da ilçeye huzur ve güveni tekrar getirecek, insanlar bir arada ve mutlu bir şekilde yaşamlarını idame ettireceklerdir.

 

İlçe gençliği bir takım mihraklar tarafından uçuruma sürüklenmektedir. En kısa zamanda kalıcı ve etkili önlemler alınmalıdır. Gençler için zararlı olan mekânlar emniyet ve zabıta güçleri tarafından çok iyi bilinmektedir. Bu amaçla bunlar düzenli olarak kontrol edilmelidir. Gençler için zararlı olan mekânlar gerekirse teşhir edilmeli ve hatta onlar hakkında cezai müeyyide uygulanmalıdır.

 

Madde Bağımlıları Tedavi Edilmeli...

İlçede madde bağımlılarının ailelerine, topluma ve çevreye verdiği zararlar sadece emniyet Adli tedbirlerle giderilemez.

 Madde bağımlılarının tedavi edilmeleri en güzel mücadele şeklidir. Onların tedavilerini yaptıralım ve topluma kazandıralım. Onları dövmekle, sövmekle, dışlamakla ve hatta cezalandırmakla adam edemezsiniz bir başka ifade ile yola getiremezsiniz. 

Madde bağımlısı gençlerin topluma kazandırılması ile ilgili farklı projeler ortaya koymak ve bu tür projelere diğer il ve ilçelerde çokça rastlamak mümkündür…

Rehabilitasyon Merkezi kurarak ilçedeki madde bağımlısı çocukları burada tedavi edip kötü alışkanlıklarından kurtararak, mesleki eğitimlere yönlendirebiliriz.

Önce Rehabilitasyon Merkezi için önce bir yer tespit edilir. Proje en kısa sürede hayata geçirilir. Bu sayede ilçemizdeki madde bağımlısı bütün çocuklar buraya yönlendirilerek madde bağımlılıklarından kurtarılması sağlanır. Bunun yanında yine bu çocuklar burada mesleki eğitimlere yönlendirilir. Tüm bu aşamalardan sonra madde bağımlısı bu çocuklar yararlı bireyler olarak ailelerine, topluma ve devlete faydalı bireyler olarak kazandırılmış olur.

Yine, AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlıları Tedavi Merkezleri’nde) de tedavi edilebilirler. Bunun için de kendilerinin tedaviye gönüllü ve istekli olmaları gerekir.

İlçedeki madde bağımlıları ile ilgili sağlıklı ve kalıcı önlemler almak için; İlle de bir bürokratın da çocuğunun madde bağımlısı olması mı bekleniyor? O zaman da çok geç olmaz mı?   

Olmaz, olmaz demeyin, unutmayınız ki, bir gün sizin çocuğunuz da madde bağımlısı olabilir. Ve yarın çok geç olabilir.

Çubuk’ta birileri çevreye rahatsızlık ve zarar veriyor. Vatandaş bunları bildiği halde polise gidemiyor. Çünkü korkuyor, çekiniyor, bazen de nasıl olsa dikkate alınmıyor diye ilgili mercileri arayamıyor bir başka ifade ile ihbar edemiyor. Bu konuda vatandaşın, emniyete ve adliyeye güvenmesi ve bunun sonucunda güvenmesi gerekir.

 

                        Bindik Bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete...

 

Ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel değerler hızla dejenere olmaya başladı. Toplumda saygı ve sevgi kalmadı. İnsanlar Allah’ın kitabı Kuranı Kerim ve Peygamberimizin gerçek hadisleri varken; Makama (mevkie), şöhrete ve paraya tapar hale geldi. Böyle olunca da Allah’ın Gazabı sürekli üzerimizden eksik olmuyor.

 

Toplum sapkınlarla, sapıklarla, hırsızlarla, rüşvetçilerle, inkârcılarla, yalancılarla, iftiracılarla dolmaya başladı. Halk da nedense bunlara itibar eder hale geldi.

 

Fitne-fesat, gıybet, riya, ispiyonculuk, dedikodu, yalancılık vb. günlük davranışlar haline geldi.

 

Halk neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyor. Bunları da öğretmeye niyetli ‘aklı selim’ ve samimi insanlar yok.

 

Ülkemizde olduğu gibi ilçemizde de kargaşa ve bir belirsizlik hâkim.

 

Vatandaşlar selin önündeki kalaslar veya çöpler gibi başıboş sürükleniyor. Adalet, eşitlik, hak, hukuk, siyaset, vatan, millet, devlet ve fert dahil her şey “meçhule doğru sürükleniyor”.

 

Yangın varsa, müdahale etmeden kendi kendine sönmez. İlçede yaşanan kargaşa kendiliğinden düzelemeyeceğine göre, birileri tarafından müdahale edilmesi gerekir.

 

Her vatandaş cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanı, milletvekilini veya herhangi bir bürokratı sevmeyebilir veya güvenmeyebilir. Ama bir din adamına inanır.

 

                        İlçenin Hayati Konuları Hutbe Konusu Olabilir

 

İlçenin hayati konuları; madde bağımlılığı, çocuk gelinler ve son günlerdeki intihar vakalarıdır. Bunlar Cuma namazlarında “Hutbe” konusu olmalıdır. Ama kim yapacak?

 

Her Cuma ilçedeki 40 camide 20 bine yakın cemaat toplanıyor. İlçenin hayati sorunlarının burada din adamları tarafından gündeme getirilip cemaat bilinçlendirilebilir. Hatta bu işlemin Hutbe’de yapılması daha etkili olur.

 

Vaaz da yapılmayabilir. Çünkü insanlar o anda ya camii avlusunda sohbet, dedikodu yapıyor, Ya da camiye henüz gelmemiş oluyorlar. Hutbe ise namaz içindedir. Bu nedenle günün önemli konusunu herkes dinleme imkânı bulur ve pür dikkat dinleyebilir.

 

Son yıllarda ilçeye görevli olarak gelen bürokratlar genel olarak (birkaçı hariç) her şeyi güllük, gülistanlık göstermişlerdir. Bu yüzden de ilçeden bir üst göreve kıdem alarak tayin olmuşlardır.  Oysa ilçenin sorunları sıradağlar gibi birikmiş durumda. Ama ilçede halk yinede halinden memnun, neden acaba?

 

Çünkü ilçede 6 binden fazla aile ‘sadaka kültürü’ ile geçiniyor. Böyle olunca siyaseti de bu kesim yönlendiriyor. Bu aileler her gün en az 3’er ekmek alıyor. Bu durumda bu ilçe nereye gidiyor dersiniz? Tabii ki uçuruma.. Birde bu ilçeye Metropol İlçe denmiyor mu? İşte bu büyük bir çelişki..

 

Çünkü ilçede işsizlik had safhada, askerliğini bitiren gençler ve üniversite mezunları işsiz. İlçe Metropol ama gerçek yaşam da hiç alakası yok. İlçe memur ve emekli kenti..Hayvancılık ve tarım bitirilmek üzere.. Turizm derseniz yerlerde sürünüyor. İnsanlar ne ile geçinecek dersiniz?

 

Askerliğini bitirenler işsiz, üniversite mezunları işsiz... Milletvekili, bakan torpili olanlar kapıcılık, hizmetçilik, paspasçılık, getir-götürcülük, tuvalet tezleyiciliği yapıyor. Çubuklulara layık görülen en büyük unvan ise ‘güvenlikçilik’ o da 36 yaşına kadar.. Peki, torpili olmayanlar ne yapsın; hırsızlık mı, gaspçılık, darpçılık mı, tetikçilik mi, ahlaksızlık mı, torbacılık mı, ne yapsın söyler misiniz? Bu durumda da gençler bir suç işlediğinde vebalini kim yüklenecek?   

 

Siyasi partiler harmanı kaldırdı. Unu elediler, eleği duvara astılar, hak ettiler şak ettiler, tabiri caizse işleri bitti. Parti binalarını kapattılar, şimdilerde tatile çıktılar. Yarın önümüzde yine iki seçim var, hele bir dinlensinler. Çünkü çok yoruldular, yarın yine sizin karşınıza çıkarlar, hiç merak etmeyin!... Kambersiz düğün olur mu? Allah aşkına bu siyasi partilerin kendi menfaatlerinden başka, sizlere ne faydaları var?

 

“Yoksa ölen ölür, kalan sağlar bizimdir ” mi diyeceksiniz!..

 

Tabii ki siyasilerin ve zenginlerin tuzları kuru, dünya, pardon ilçe umurunuz da değil... Oysa uçuruma doğru hızla sürükleniyor, ama kimsenin umurunda değil...

 

Herkes işinde gücünde, herkesin derdi umman olmuş, kendini kurtarmakla meşgul...

 

Peki, ne olacak bu işsizlerin hali? Hiç düşündünüz mü? İlçe uçuruma doğru sürüklenirken, derdine derman olacak hangi toplantıyı yaptınız? Hangi çözümü ürettiniz?

 

Ama o tuzu kuru olanlar ve şimdilik zengin oldum diyenler unutmayınız ki, sizin de çocuklarınız var. Yarın torunlarınız olacak... Bana ne? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın derseniz, o yılan bir gün gelecek size de dokunacaktır. Çünkü bu bir yazgıdır,  kaderdir...

 

Ve en önemlisi de yukarıda Allah var.. Yüce Allah neylerse güzel eyler... Er geç bunların bir gün hesabını da sorar. Çünkü Allah’tan kaçış yok...

 

Atalarımız ne demiş, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..” Gerçi eskiden 40 yıl idi ama şimdilerde 40 güne kalmıyor.

 

 

                                   İlçe Hızla Kan Kaybediyor

İlçe hızla kan kaybediyor. Çubuk’tan giden gidene..Çubuklu siyasiler ve vatandaşlar ise sadece bu olanları seyrediyor. Çubuklular genel olarak günü kurtarma peşinde.. Ama yarın bu değirmenin suyu bitecek. Kendileri, çocukları ve torunları aç kalacak, haberleri yok.

Ankara’da Deniz Bitti, Çubuk’ta İse Okyanus Var...

Bilindiği üzere 23 Temmuz 2004 tarihi itibariyle “Metropol İlçe” olduk.

METROPOL bir kentin; Yolları düzgün, binaları estetik, sokakları temiz, kent möblesi, yeşil alanı boldur. Her şeyden önce her yaşam alanı belli bir ruha sahiptir. İçinde yaşayanlarda güvencededir. Bu durum aynı zamanda modern ve gelişmiş olmanın bir göstergesidir. 

Metropole gireli yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen Çubuk İlçesi henüz Metropol’e benzeyen bir özelliğe sahip olamamıştır. Kısacası ilçede Metropol’den eser yok. İlçenin 37 olan mahalle sayısı 1 Nisan 2014 tarihi itibariyle 84’e çıktı. Merkez mahallerinden sadece yavuz Selim ve Cumhuriyet mahallelerinin merkezlerini görünümü biraz iyi. Diğer mahalleler varoşlarla dolu... Yöneticiler kusara bakmasınlar sadece vergide Metropol, hizmete gelince mezradan bir farkımız yok.

Sahip çıkılmazsa Çubuk olsa olsa birilerine rant kapısı olur. Çünkü şu anda maalesef öyle..

Çubuk ilçesinin bu konumuyla bırakın Metropol İlçe olmayı, üniversitelerde “tez’ konusu olması gerekir. Çünkü şimdiye kadar hep kötü yönleriyle ulusal medyaya konu olmuştur.

En önemlisi de Çubuk Ankara’nın 25 ilçesi içerisinde en geri kalmış bir ilçesi unvanına sahiptir.

Çubuk’u çok seven ama geçmiş yönetimlerin yarattığı Çubuk’a yabancılık çekiyorum, bu anlayışın değişmesini istiyorum. Sizi bilmem ama eski insanları sevecen ve saygılı, misafirperver, gençleri spora düşkün ve madde bağımlılığı nedir bilmeyen, yeşili bol, suyu içilebilir ve dereleri şarıl şarıl sürekli akan, yaşanabilir o güzel ve Yeşil Çubuk’umuzu geri istiyorum.

Sizlerde aynı görüşte değil misiniz?

Yoksa, “ biz hizmeti ne yapalım. Biz sadaka kültürü ile yaşamaya alıştık. Bize her gün sabah en az 3’er ekmek, zaman zaman gıda ve temizlik maddesi ile birlikte yılda 2-3 defa da kalitesiz ve kalorisiz kömür versinler biz buna razıyız mı” diyorsunuz?

İlçede yaklaşık 6 bin aile sadaka kültürü ile geçiniyor. Bu kadar insanın olduğu yerde, açlık ve sefaletin kol gezmesi lazım değil mi?  Bu ailelerin içinde ilçe merkezinde, doğalgazlı evlerde de oturanlar var. Bu yardımların ölçüsü nedir? Ölçü iktidara seçim dönemlerinde oy vermek midir?

Çünkü, bu yardımları alanlara, “bu yardımları neye istinaden aldıkları” sorulduğunda verdikleri cevap, “biz oy veriyoruz. Bizim hakkımız, tabii ki alacağız” diyorlar. Peki biz ve diğer vatandaşlar ne veriyoruz. Sosyal devlet anlayışı bu mu?

Doğalgazlı apartmanlarda oturup, kömür alanların olduğu iddia ediliyor. Yazık, çok yazık. Gerçekten fakir olanlar ise bu yardımları almakta imtina ediyorlar. Çünkü utanıyorlar. Bu ailelerin sağlıklı bir şekilde araştırılması gerekir.

İlçede doğalgaz kullanan aileler cezalandırılıyor. Bir taraftan da doğalgaz yaygınlaştırılmak isteniyor. Bu ne tezattır?

Mademki ilçede doğalgazı yaygınlaştırmak istiyorsunuz. Mademki ilçede çevre kirliliğini yok etmek istiyorsunuz. Bir yoksul aileye her yıl 2-3 ton kalitesiz ve kalorisiz kömür yerine bir defaya mahsus doğalgaz döşettirin. Hem onlar rahat etsin ve hem de ilçe de hava kirliliği hat safhaya çıkmasın.. Herkes rahat etsin, çevre kirliliği olmasın... Yoksa Çubuk halkının insan gibi yaşamasını istemeyenler mi var...

 

İlçede Yaşayan Herkes Sorumluluğa Ortak Olmalı...

İlçemizde sigara başta olmak üzere madde bağımlılığı ve alkol kullanımı, buna paralel olarak ahlaksız birtakım davranışlarda hızla artmakta bu konudaki sorumluluk ve mücadeleyi hiçbir kurum, kuruluş üzerine almamaktadır. Bir araya gelip çözüm üretmesi gerekenler ise birbirinden uzaklaşmaktadır. Peki, ilçenin sorunlarına kim sahip çıkacak, kimler çözüm bulacak?

Ankara’daki siyasiler ise hala oya doymadılar. Çubuk’u sürekli “Oy Deposu” olarak gördükleri için 10 Ağustos’ ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 2015 yılında yapılacak Milletvekilliği genel seçimleri için şimdiden oy istiyorlar. Peki, siz Çubuklular, bu zihniyetteki siyasileri neden hala alkışlamaya devam ediyorsunuz? Sizin çoluğunuz, çocuğunuz yok mu?

Geçtiğimiz dönem 15 milletvekili seçtiniz. Bu siyasilerden kaçı ilçenin veya sizlerin sorunlarını, dilek ve isteklerini paylaştı? Hangi derdinize derman oldular?

Bunlardan AK Parti Ankara Milletvekili ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İşler ile CHP Ankara milletvekilleri İzzet Çetin ve Levent Kök’ü tenzih ederim.

Sorunlarla ilgili mesuliyeti her kurumun bir başka kurumun üzerine yüklemektedir. Oysa bu sorunlar ilçede yaşayan 7’den 77’ye herkesin sorunu olmalıdır.

Bir gün gelecek bu sorunlar dağ gibi büyüyecek ve önlem alınmazsa maalesef kendi yakınlarımızı da yutacak. Tüm siyasiler, tüm kamu ve kurum yöneticileri, eğitim kurumları, öğretmenler, müftülük ve dolayısıyla din görevlilerimiz, en önemlisi tüm anne ve babalar bu olanlardan direkt sorumludur. Herkes elini vicdanına koyacak başta sigara, alkol, madde bağımlılığı olmak üzere, çocuk gelin ve intiharlar gibi birçok toplumsal sorunu çözümleyecek.

Son üç haftada ilçemizde yaşları 13, 27, 35 ve 79 olmak üzere 4 intihar vakası yaşandı. Bu olaylarla ilgili olarak ilgililerle konuştuğumuzda herkes topu (suçu) başkasına ya da direkt olarak intihar eden şahsın kendisine atıyor.

Bu olanlardan bu ilçede yaşayan herkes aynı oranda sorumludur. Ama en çokta üst yöneticilerimiz sorumludur.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında; İlçede görev yapan bürokratlar, etkililer, yetkililer, sivil toplum örgütleri, meslek odaları temsilcileri, akil adamlar, muhtarlar ve aileler bu konuda size düşen ödevler ve görevler var mı? Gece yatarken kendinizle bir vicdan muhasebesi yapıyor musunuz?

 

O zaman iyi uykular, Sayın seyirciler...

 

İlçe genel olarak sahipsizdir. İlçede görev yapan birtakım üst düzey bürokratlar, ilçenin akil adamları ve siyasiler ilçede ki her şeyi “Güllük, Gülistanlık “ göstermekte, akabinde ilçeyi atlama tahtası veya basamak olarak kullanıp, görevlerinde yükselerek gitmektedirler.

 

 Oysa Metropol İlçe olduktan sonra ilçede sosyal, kültürel, ahlaki ve manevi değerler hızla dejenere olmaya başlamış, bundan en fazla da gençler etkilenmiş, madde kullanımı hızla artmış, bu sorun etkililer ve yetkililer tarafından şimdiye kadar ciddi bir şekilde dikkate alınmamıştır. Adeta seyredilmektedir. 

 

İlçemiz Halkını ve gençliğini  ilgilendiren “Madde Bağımlılığı”, “Çocuk Gelinler” ve “İntiharlar” gibi hayati konular, İlçe Kaymakamı’nın başkanlığında; Belediye, siyasi partilerin temsilcileri, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Müftülüğü, İlçe Sağlık Müdürlüğü, Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü, Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğü, sivil toplum örgütleri, meslek odaları temsilcileri, muhtarlar, okul aile birliği temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonda görüşülmeli..  Yoksa yarın çok geç olabilir.

 

Gençleri faydalı mekânlara yönlendirmek gerekir. Diyeceksiniz ki aç insan oynar mı? Görüyorsunuz her şey maddiyata dayanıyor. Gençlerin spor yapması içinde kafasının rahat huzurlu olması gerekir.

 

Ama yine de gençleri maddelerden uzaklaştırmak için, onları spora yöneltmek gerekir. Bunun içinde Belediye’nin ilçede spor tesis ve komplekslerinin yapımına ağırlık vermesi gerekir. Hem de her mahallede..İlçemiz bu konuda Türkiye’nin en zengin alanlara sahip.. İlçemizde yapılamayan spor tesisi ülkenin hiçbir yerinde yapılamaz.

 

Unutmayınız ki; En büyük yatırım gençliğe yapılan yatırımdır...

 

 

 

 

Bu yazı toplam 5134 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum