CAMİYEMİ GELDİK KREŞEMİ?

 

 

 

Misafiri ağırlamak tabiri caizse Allah Zülcelâl Hazretlerini ağırlamak gibidir. Hanemize gelen misafir bizim değil onun misafiridir.

 

Temizlik imanın yarısıdır derler, bizde deriz ki oruç da sabrın yarısıdır. İftar için Muhabbetullah yolunda bir günü diğer bir gününe denk olmayan bir kardeşimin evinde misafir olduk. Hamdolsun, bir iftarın manevi sofrası bu kadar mı feyizli ve güzel olur. Ev sahibinin sofrasında neler var? diye soracak olursanız, Rabbimin övdüğü Halil ve İbrahim kardeşlerin manevi ruhaniyetlerindeki tüm zenginlikler vardı bu sofrada.

 

 Ramazan ayına neşe ve heyecan katan Meddahların dediği gibi “Çok yiyip göbek salma, Üstüne bir kahve iç, Teravihe geç kalma” sözünü hatırlatırcasına Bilal-i Habeş sesli Hocalarımız Ezan-ı Muhammed’iyeyi mabetlerimizin minarelerinden okumaya başlamıştı. 

 

Allâhu Ekber, Allâhu Ekber اَكْبَرُ اللّهُ اَكْبَرُ اللّهُ

Gönüllerin gönüllerine girebilmek, Muhabbetini kazanıp sevgiliye yar ve dost olabilmek maksadıyla teravih namazını kılmaya niyet ettik ve düştük yollara. Allah Zülcelâl Hazretlerinin evim dediği o güzel mabedin içinde buluverdik kendimizi.  Ev sahibiyle birlikte saf tuttuk huzuru mabette. Gönüllerin sahibi Yüce Mevla’mızın şu ayeti geldi kalbimize  "Selametle güven içinde oraya girin" (Hicr;46) diye buyurduğu camilerimize. Bundan başka güzel bir buyruk olabilir mi?

 

Dinimiz akıl dini değil, nakil dinidir. Bizler sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) den ne öğrendiysek onu bilir onu söyler onu taklit ederiz. Kışın ayağımızdaki mestin üstüne mest eder altına dokunmayız.  Şah-ı Nakşibendî Hazretleri: “Oğlum Alaaddini Attar bende ne görüyorsan aynen taklit et, taklitten tahkik doğar.” sözüne kendimize de nasihat biliriz.

 

Şah-ı Nakşibendî Hazretlerinin damadına vermiş olduğu o güzel nasihatin bereketini ve feyzini de umarak üç yaşındaki o güzel nurani Hazreti Yusuf yüzlü oğlumuzu da yanımıza alıp durduk Mevla’mızın huzurunda safa. Lakin birinci, ikinci, üçüncü rekâtlardan sonra baktı ki rekâtlar uzuyor çocukluğun vermiş olduğu izin ve masumiyetle safın önüne uzanıp yaptığımız ibadetlerin fotokopisini çekmekle meşguldü bizim Süleyman. Resulüllah Efendimizin biricik torunları Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin çocukluklarındaki misaller gibi. Yandan, aşağıdan, hareketlerimizi tek tek inceleyip hafızasına kaydede dursun bizlerde namazın o huşu ile, kah secdeye, kah oğlumuzun üstüne, kah sırtına secde ederek namazı tamamladık. Bir ara namazda saf tutan insanların önünde bir baştan bir başa koşa koşa gidip geldiğini sonradan fark ettik, fark ettik ama nede olsa çocuktur demeye kalmadan iş işten geçmişti. Cemaat içinden çatlak ve cılız bir ses…!

 

Hocam, hocam Camiye mi geldik, Kreşemi?

 Biricik oğlumuz bu olaydan sonra sus pus olmuş, gözleri kocaman açılmış, cami içindeki olaylardan ve yüksek ikaz sesinden korkmuştu. Anında Mübarek babasının kucaklarına kendisini atınca artık dünyanın en emin insanı oluverdi, nede olsa babanın kanatlarının altı; dünyanın en emin yeriydi. 

 Namaz arasında bir anda olay faklı yöne doğru seyretmeye başladı. Cemaat içinden gelen bir ses aynen şöyle“Kardeşim çocuk namazı bozmaz” o anda huzur duydum bu sözü söyleyenden Allah razı olsun. Diğer bir kimse ise  “Kardeşim rahatsız oluyorsan camiye gelme” çok tehlikeli bir söz. Burası Kreşmi diyen kişi cevap hakkını kullanınca“Kardeşim ben kendi çocuğumu dahi getirmiyorum, camide cemaate rahatsızlık vermesin diye”  kendisine Mevla’m çocuk sevgisi nasip etsin diyerek bir atasözüyle devam edelim konuya “Okumak cehaleti alır, lakin bazen de eşeklik baki kalır”biraz ağır kaldı ama yapacak bir şey yok. Bazen söylemek gerekiyor.

Çok üzüldüm; Aleyhisselatü Vessalam Efendimizin çocuklarla ilgili mübarek hayatlarında yaşadıklarını hiç okumamış veya dinlememişdi. Kuru bir Müslümanlık nasıl olur? Kuru ağacın kökü çabuk çürür, dalı da zorlayınca çabuk kırılır. Unutmamak lazım; bizler muhabbet Peygamberinin muhabbetli ümmetleriyiz.

Yinede diyorum ki; o gün başımızda bulunan imam namazı yarıda kesip ve ya namazdan sonra Aleyhisselatü Vessalam Efendimizin çocuk sevgisi hakkındaki yaşadıklarını anlatabilir miydi, kısa bir ara verip âcizane anlatabilirdi diye düşünüyorum. Neyse belki de bir sonraki gün anlatmıştır. Allahu âlem, çocuk sevgisiyle nasıl namaz kılınır diye sorarsanız lütfen İstanbul’da Kazasker Abdülkadir Efendi camii şerifini bir cuma günü ziyaret edip, hem Cuma namazını eda etmiş, hem de Hoca efendinin kendi oğluyla nasıl Cuma namazını kıldırdığını görmenizi tavsiye ederim.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (sav) efendimizin çocuk sevgisiyle ilgili mübarek hayatlarında yaşadıklarını bir sonraki yazımızda anlatmayı murat ederiz.

Ne diyelim birazcık Gayret bizden, yardım Yüceler Yücesinden.

Bu yazı toplam 3436 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar