Dr.Tuncay ACEHAN

Dr.Tuncay ACEHAN

atalarımız hiç şeker yemedi

 

 ramazan bayramına eskiden şeker bayramı diyenler vardı…

 

ramazan bayramı ile  ingilizce  “sugar”dan gelen şeker arasında ne alaka  varsa ???!!!

 

peygamberimiz bizim şimdilerde bol bol tükettiğimiz beyaz şekeri hiç görmemişti; yememişti…

 

adem peygamber de hiç saf şeker yememişti…

 

isa peygamber de…

 

mevlana, alparslan, osmangazi, fatih, plevne kahramanı osman paşa,  baltacı mehmet paşa da, önümüzdeki bayramda bizim çuvallar dolusu yiyeceğimiz şekeri hiç tanımadılar; tatmadılar…

 

ne mutlu onlara…! 

 

     

doğal tatlılar

 

yüz yıl önce çubuk köylerinde şeker değil; tatlandırıcı olarak doğal şeker ihtiva eden bal, pekmez, kuruüzüm kullanılırdı…

 

helva,   pekmez ve kepekli undan evlerde yapılırdı…

 

tahin şekerle değil;    pekmezle karıştırılırdı…

 

hoşaf,   kayısı ve üzümün doğal şekeriyle tatlandırılırdı…

 

sabah kahvaltısı şekerli çay ile değil;   tarhana ile yapılırdı…

 

çocuklara, bayramlarda  akide ve bonbon şekerler değil;   kavrulmuş nohut, hedik ve mendil hediye edilirdi…

 

 gelişen teknoloji ve sanayii maarifetiyle,  çay şekeri olarak bildiğimiz beyaz kristal  şeker, dünyada ilk defa 1811 yılında üretilmeye başlandı... yani, bu muzır buluş, insanoğlunun hayatına,  200 yıl önce  girdi… ( girmez olsun da; son girdiği olsun...!)

 

beyaz unla karşılaşmamız daha da yeni…

 

yani atalarımız, milyonlarca yıl, şeker ve şekerle üretilen tatlılar olmadan da hayatını ve neslini sürdürdü…

 

 un ve şeker içeren maddeleri, yani karbohidratları,ya doğal veya yapay(işlenmiş) olarak tüketiriz...

 

doğal olanları sebze, meyve, baklagiller ve tahıllardan alırız...

 

 bunlar sağlıklıdır ve metabolizmamızın önemli yapı taşıdır, çocukların büyüme ve gelişmesine  proteinlerle birlikte çok önemli  katkı sağlarlar...

 

 uzun zaman tok tutarlar, şişmanlatmazlar ve içerdikleri bol lif sayesinde bağırsakları temizlerler...

 

yapay karbonhidratlar ise, özellikle rafine edilmiş besin maddelerinde bulunur... bunlar, beyaz un,  beyaz saf şeker  ve sentetik yağdan yapılan gıdalardır...

 

 

şeker çıktı; pankreas bozuldu

 

 allah ,  insanı öyle yaratmış ki, ne yersek yiyelim karaciğerimiz o gıdayı glükoz denilen karbohidratların  ilk elementi basit şekere çeviriyor… beynimiz ve organlarımız yakıt olarak sadece glükozu kullanıyor...

 

ancak glükozun uzun süre ve yüksek dozajda dolaşımda bulunması sağlık açısından son derece tehlikeli ve risklidir...

 

 tabiatta doğal olarak bulunan nişasta(tahıllarda ve baklagillerde), fruktoz ve galaktoz (meyve’de)  laktoz(süt’te) selüloz(yeşil bitkilerde) glikojen (hayvanlarda)  en az iki ve bazen binlerce basit şeker elementlerinin (glükoz, galaktoz, fruktoz) bir araya gelmesinden meydana gelir ve bu bileşik şekerler kana direkt geçemezler…

 

 parçalanmaları ve primer (kök) element  glükoz haline dönüşmeleri için uzun zamana ihtiyaç vardır…

 

oysa ki, beyaz rafine şeker, yani glükoz, daha ağza alındığı anda dilaltından, yemek borusundan ve mideden hızla kana geçmekte,  adeta yüksek oktanlı jet yakıtı gibi vücudu alarme etmekte, kılcal damarlara zarar vermekte, pankreastan yüksek oranda ani insülin salınımı ile metabolizma bozukluklarının önünü açmaktadır…

 

 bu durum, milyonlarca yıldır pankreasın hiç yaşamadığı ve şimdilerde yoğun olarak yaşamakta olduğu metabolik bir zulümdür…

 

insan pankreansı, son birkaç yüzyıldır bu beyaz rafine şekerin endüstriyel  işkencesi ve tecavüzü  altında inim inim inlemektedir… 

 

şeker : zehir

 

bilim adamları ve sanayiciler, şeker kamışı ve şeker pancarından, saf glükoz, yani  rafine şeker üretmeselerdi; ne lazım gelirdi ?  hiiiç bir şey lazım gelmezdi... insan, daha mutlu ve sağlıklı olurdu...   çocuklarımız daha sıhhatli yetişirdi...

 

keşke şu şekeri hiç icat etmeselerdi…

 

keşke, şekerleme ürünler, kola, çikolata, yapay tatlılar hayatımıza hiç girmeselerdi…

 

 şeker olmasaydı da...

 

keşke çocuklarımız sabahları tarhana içseydi…

 

 bu bayram, pankreaslarımızı ve çocuklarımızı şeker denen zehirden , tatlı denen düşmandan lütfen uzak tutalım…

 

n’olur, lütfen…!!!

 

ilgilenenler için ayrıntılar:

 http://www.forumvefa.com/archive/index.php?t-41456.html

http://arsiv.sabah.com.tr/2004/05/29/cpsabah/iyi101-20040523-102.html

 http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/11/14/yazarlar/yazarlar13.html

10.10.2007

 

 

 

Bu yazı toplam 1617 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar